Danıştay çok sert
Abone olDanıştay Başkanlığı, türbanlı anaokulu öğretmeniyle ilgili Danıştay kararına siyasetçilerden gelen itirazlara tepki gösterdi. Danıştay bir duyuru yayımladı.
Danıştay Başkanlığı, "Kesinleşmiş yargı kararının irdelenmesi
veya eleştirilmesi sınırlarını kat kat aşan, yargıyı siyasi bir
rakipmiş gibi algılayan ve adeta yargı ile yürütmeyi karşı karşıya
getirmeyi hedefleyen demokratik ve laik bir hukuk devleti olan
Türkiye Cumhuriyeti'nde bugüne kadar alışılmamış talihsiz
açıklamalar" olarak niteledi. Danıştay Başkanlar Kurulu, Danıştay
2. Dairesi'nin kararının ardından yapılan açıklamalar ve
eleştirileri değerlendirmek üzere Danıştay Başkanı Ender
Çetinkaya'nın başkanlığında toplandı. Toplantının ardından
"Kamuoyuna Duyuru" başlığı ile Danıştay Başkanlığı adına iki
sayfalık yazılı açıklama yapıldı. Açıklamada, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın 8. maddesinin, yürütme yetkisi ve görevinin
Anayasa'ya ve kanunlara uygun olarak kullanılacağını ve yerine
getirileceğini belirlediği ifade edilerek, 9. maddede yargı
yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce
kullanılacağının hüküm altına alındığı kaydedildi. Açıklamada,
şöyle denildi: "Her türlü dokunulmazlığın ve ifade özgürlüğünün en
üst düzeyde var olduğu Yasama Meclisimiz'de dahi 'soru sorulamaz,
görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz' şeklindeki
hükümlerle Anayasal koruma altına alınan mahkemelerin bağımsızlığı
kavramını hiçe sayan mahiyette ve Danıştay'ın manevi şahsiyetini
rencide eden bu açıklamaları, Anayasa hükümleri karşısında tasvip
etmek ve yargı bağımsızlığı ile bağdaştırmak mümkün değildir."
Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğünün, Anayasa'nın 11.
maddesinde ifade edildiği belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Anayasa, başlangıç metninde 'Kuvvetler ayrımının, devlet organları
arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli devlet yetki
ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni
bir işbölümü ve işbirliği olduğunu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve
kanunlarda bulunduğunu' açıklarken, yasama, yürütme ve yargı
ayrımını yapmakta ve yargıya 'bağımsız' demektedir. Bu, tüm dünyada
bugün için erişilen en son ve en demokratik nokta olup; Türkiye
Cumhuriyeti de çağdaş bir hukuk devleti olarak tam bu konumda
bulunmaktadır." İdari yargının, idari eylem ve işlemlerin hukuka
uygunluk denetimi için kurulduğuna ve yargı sürecinin uzun bir
süreç olduğuna işaret edilen açıklamada, şöyle denildi: "Anayasa'ya
göre, idare bir bütündür ve idarede devamlılık esastır. İşlemi
tesis eden, davacının ilk aşamada lehine verilen kararı kabul
etmeyerek temyiz eden ve temyizden feragat etmeyerek uyuşmazlığı
sürdüren idarenin, işleminin ve temyiz başvurusunun yargı yerince
hukuka uygun bulunarak kabul edilmesi üzerine gösterdiği tepkiyi
bir hukuk devletinde anlamak ve demokratik bir tepki olarak
nitelendirmek mümkün değildir. Yargı süreci devam eden bir
uyuşmazlıkta, diğer bir ifadeyle 'görülmekte olan bir dava
hakkında' değil siyasi bir toplantıda veya basın açıklamasında, her
türlü düşüncenin açıklanmasının güvence altına alındığı Yasama
Meclisi'nde dahi, herhangi bir beyanda bulunmasını yasaklayan
Anayasanın 138. maddesi hükmü karşısında, yapılan açıklamaları
hukuka uygun bulmadığımızı; kamuoyunun bilgisine saygı ile
sunarız."