Danıştay Başkanı Gezi yorumuyla veda etti
Abone olDanıştay Başkanı Hüseyin Karakullukcu, Gezi Parkı ile ilgili referandum önerisine ilişkin “Referandum olarak bunu algılayamıyorum. Kamunun i...
Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukcu, Gezi Parkı ile ilgili referandum önerisine ilişkin “Referandum olarak bunu algılayamıyorum. Kamunun istek ve arzusunu meydana çıkarmak için yapılan bir oylama. Bu, yargı kararının önüne geçemez” dedi.
Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukcu, görevinin sona ermesi dolayısıyla Danıştay Başkanlığı’nda basın toplantısı düzenledi. Toplantıda başkanlığı döneminde yapılan çalışmaları anlatan Karakullukçu, Danıştay’ın hukuk sisteminde olmazsa olmaz bir kavram olduğunu belirtti. Danıştay’ın hukuk devletinde devletin eylem ve işleminin yargısal denetiminin yapıldığı yer olduğunu belirterek, Danıştay’ın, son sözü söyleyen en yüksek yargı makamı olduğunu ifade etti. Başkanlığı döneminde Danıştay’da her şeyin açık olmasını istediğini vurgulayan Karakullukcu, “Her şey açık olsun dedik Gezi Parkı gibi oldu. Bu sefer de gelenden başımızı alamadık. Gelsin tabii. Niye geliyor ’bu davada haklıydım sayın başkan’ diyor ama olay bitmiş. Çok yaşadım. Bunları paylaşmaya kalksam ne zaman, ne kitap yeter. Karar kesin artık benim de yapacağım bir şey yok. Diyor ki şunu ben almadım. Alan adam bunu bir şekilde bana kadar gelmez. Almayan adam bize kadar geliyor onun için bizi Allah’a havale ediyor. Nereye havale edecek. Ben şimdi durup dururken niye havale alayım. Bir yargının tepesindeki insan kendi kurumunu eleştirir mi? Eleştirirken yüceltmeye çalışıyorum. Bunun gibi geçmişte çıkışlarımız oldu” diye konuştu.
Gazetecilerin gündeme ilişkin soruları cevaplandıran Karakullukcu, Taksim Gezi Parkı’nda başlayan olayları değerlendirdi. Taksim Gezi Parkı’nda alınan yargı kararlarının mutlaka uygulanacağını belirten Karakullukçu, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu ve bunun başka bir yolunun olmadığını söyledi. Yargı kararlarının uygulanması konusunda kendilerinin bildiği ve tanıdığı yürütme organının bu konuda hassas olduğunu bildiklerini ifade eden Karakullukçu, “Bu kararlar uygulanmasaydı şimdi kadar buradaki davalar uygulanmazdı. Buradan çıkan bütün kararların hepsi uygulandı. Benim bu konuda bir şüphem yok. Bu yargı kararlarına hepimizin uyması gereken hukuk kararlarıdır” dedi.
“HAK ARARKEN HAKSIZ DURUMA DÜŞÜYORSUNUZ, İŞİ VANDALİZME GETİRİYORSUNUZ”
Yargı kararlarının uygulanmayacağına dair bir şüphesinin bulunmadığını vurgulayan Karakullukcu, Taksim Gezi Parkı olaylarına hukuki bir çözüm bulunacağından adı gibi emin olduğunu ifade etti. Taksim Gezi Parkı ile ilgili düşüncelerini açıklayan Karakullukçu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Demokratik hak ve özgürlükleri arama hakkı da bir haktır. Buda bir hak ama aramanın bir şekli ve biçimi vardır. Benim demokratik hakkımdır, ben bağırıp çağırırım. Şurayı yıkarım ve burayı kaldırırım diye böyle bir hak yok. Ama siz demokrasinin vermiş olduğu imkanları bir başkasına zarar vermeden kendi haklarını kullanma şekli vardır. Bu şekillerde, şartlarda, koşullarda kamu düzenini bozmak adına ne şekilde ve nerede kullanılacağı bellidir. Örneğin yürümek mi istiyorsunuz, evet yürüyün. Bağırmak mı istiyorsunuz, evet bağırın kardeşim. Ama belli zamanda, belli yolda kimseyi rahatsız etmeden, kimseyi darp etmeden, kimseyle karşı karşıya gelmeden bu sizin en tabi hak ve özgürlüklerinizdir. Ama siz bunu bırakıp ta, başka arayışlar içerisine girdiğiniz zaman gelip camı çerçeveyi indirdiğiniz zaman, gelip kamuya ait otobüsleri yaktığınız zaman işte bunun adı demokrasiden uzaklaşmak oluyor. Hak ararken haksız duruma düşüyorsunuz. İşi vandalizme getiriyorsunuz. Vandalizmin hiç birimizin tasvip edeceği bir hak değildir. Demokratik bir hakta değildir. Ufak tefek tartışmalar, sürtüşmeler anlaşılabilir belki ama daha ileri boyutları anlamak mümkün değildir. Çünkü bunlarda hak değildir.”
Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ilk eylemi icra edenlerin masumane şekilde istek ve arzularını doğru bulduğunun altını çizen Karakullukcu, Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ilk eylemin düşünce bazında güzel olduğunu ve vatandaşın hakkını korumasını bildiğini gördüğünü söyledi. İlk eylemlerde vatandaşın kamu ve kendi hakkı için bir araya gelebildiğini gördüklerini vurgulayan Karakullukçu, “Ama bunun dışında bunu alet edinip de bunu fırsat bilerek trafiği aksak, polisle karşı karşıya gel, camı çerçeveyi indir, esnafı mağdur, ekonomiyi allak bullak et. Bunlar hak değildir. Böyle bir hak aranmaz. Hiçbir gelişmiş toplumda böyle bir hakta yoktur” diye konuştu.
“DEVLETİN KENDİSİ POLİS VE HAKİM DEVLETİ OLAMAZ”
Taksim Gezi Pakı’ndaki olaylarla ilgili polisin tutumunu da değerlendiren Karakullukcu, “Polis 63 saat uykusuz. Evine gidememiş, sakalı uzamış, saçı uzamış ve ihtiyaçlarından mahrum kalmış. Şimdi ne istiyoruz biz, polis burada dikilsin, taşı yesin kafasına, ne gaz kullansın, ne su sıksın böyle dursun. Polis ötede dursun o zaman birbirimizi boğalım. Tabii ki orantılı güç kullanmak esastır ona bir şey demiyorum. Hukuk devleti içerisinde devletin mutlaka polisi vardır, mutlaka hakimi vardır ama devletin kendisi polis devleti olmaz. Devletin kendisi hakim devleti olamaz. Devletin kendisi hukuk devleti olur ve bunun bir adı vardır” şeklinde konuştu.
“ZATEN MİLLET OLARAK KURAL TANIMAYAN BİR MİLLETİZ”
Konuşmasında tencere ve tava çalarak protestolarda bulunan vatandaşlara da göndermelerde bulunan Karakullukcu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Haklarda daha ileriye gitmek istersen başkalarını rahatsız edersin. Teneke çalabilirsin, davul çalabilirsin, tencere çalabilirsin, şeklini sen tayin edebilirsin, tahta kaşıkla mı çalacaksın, demir kaşıkları balkon demirlerine vurabilirsin ama bunu zamanı ve yerinin olması lazım. Şimdi bu benim hak ver özgürlüğüm diye bir şeyi protesto ediyorum diye tan tan tan çokta uygun mu? Belki sizin hastanız var, yarın işe gideceksiniz. Ben sizin gibi düşünmüyorum veya siz benim gibi düşünmüyorsunuz, siz hakkınızı kullandığınızı ifade ederken benim hakkımı gasp ediyorsunuz. Demek istediğin bunlar demokrasi içerisinde olur ve yürütülür. Ama Vandalizm ama başkanın hakkına tecavüz etmeksizin kullanıla bilir. Yoksa masumane şekilde yürümüşsünüz. Tabii ki hiç polis olmasın niye gelip benim vatandaşıma müdahale etsin gaz sıksın. Kesinlikle karşıyım. Ama nerede yürüyeceksin bunu da kamu düzeni söylüyor, polis söylemiyor. Valide demiyor. Sana diyor ki Tandoğan Meydanı’nda toplan. Yok ben Tandoğan Meydanı’nda toplanmayacağım da Kızılay Meydanı’nda toplanacağım. Niye kardeşim Kızılay Meydanı’nda toplanıyorsun kardeşim buda kuralsızlık olur. Zaten millet olarak da kural tanımayan bir milletiz. Hiçbir kurala uyamıyoruz ve daralma geliyor bize. En başta bana geliyor daralma.”
“ORANTISIZ GÜCE KARŞIYIM, POLİSİN BÖYLE BİR YETKİSİ YOK”
Gazetecilerin Taksim Gezi Parkı ve daha sonra yurdun çeşitli bölgelerine sıçrayan olaylarda üç vatandaşın hayatını kaybettiği ve bir çok vatandaşın yaralandığı yönünde bilgilerin olduğunun hatırlatılması ve polisin bu olaylardaki müdahalesini nasıl değerlendiriyorsunuz sorusuna ise Karakullukcu, orantısız bir güce kesinlikle karşı olduğun ifade ederek, “Polisin böyle bir yetkisi yok. Belinde silahı var mı yetkisi ama olmayan bir yetki için göstermelik niye kullanalım. Demek ki burada bir hata var. Bu hatayı verecek olan vatandaşın kendisi değil yine yargıdır. Varsa bunda soruşturulacak, araştırılacak bir şey yargı yapacak” dedi.
Orantısız güce kesinlikle karşı olduğunu sözlerine ekleyen Karakullukçu, böyle bir durumun olamayacağını ve o zaman hukuk devleti yerine polis devletinin olacağını kaydetti. Vatandaşların çokta tahrik etmemesi gerektiğini belirten Karakullukcu, vatandaşa yapılan orantısız müdahalenin etik olmadığını vurguladı. Kamu gücünün bir kullanılma şeklinin olduğunun altını çizen Karakullukcu, “İlk gün ki eylemlerde yapılan müdahaleden vatandaşlar rahatsız olduğu için diğer marjinal gruplar ortaya çıkıyor. Fırsatçılık yapıyorlar. Orantısız güce karşıyım” diye konuştu.
Taksim Gezi Parkı olaylarını televizyonlardan takip ettiğini ve İzmir’deki bir olayın gözüne çarptığını dile getiren Karakullukcu, “İzmir’de üç tane kızımız oturuyor parkta. Burada gelip da buradaki oturan vatandaşa senin müdahale yetkin var mı arkadaşım ya. Gel saçından sürükle bilmen ne yap. Var mı böyle bir şey. Ondan sonra adına hukuk devleti diyoruz. Olmaz arkadaş bunlara karşıyız. Herkes hakkını ve hukukunu bilecek” şeklinde konuştu.
“REFERANDUM, YARGI KARARININ ÖNÜNE GEÇEMEZ”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Taksim Gezi Parkı’yla ilgili referandum çağrılarını da değerlendiren Karakullukcu, bir gazetecinin “Gezi Parkıyla ilgili bir referandum yapılabilir mi? İdari yargı yürütmeyi durdurma kararı verdi. Yargıdaki bir konuda referandum yapılması mümkün mü?” sorusun üzerine, “Referandumun koşulları hangi hallerde yer aldığı belli. Referandumdan çok belki o bölgenin bir kamuoyu yoklaması şeklinde algılıyorum. Yoksa hukuktaki referandum tabiriyle çok oturtamadım. Bazı kanunları, bazı koşulları, referanduma sürüyoruz halk adına yapılan halk tarafından benimseniyor mu diye. Böyle bir yolla ilk defa karşı karşıya geliyoruz. Doğru veya yanlıştır denetleyecek olan yer işte buralar” dedi.
Gazetecilerin referandumdan çıkacak sonucun bağlayıcı olup olmayacağı yönündeki sorusuna ise Karakullukcu, “Hayır efendim bir tür oylama. Referandum olarak bunu algılayamıyorum. Kamunun istek ve arzusunu meydana çıkarmak için yapılan bir oylama. Bu, yargı kararının önüne geçemez. Hukuk devleti deyince yargı kararı esastır. Ben inanıyorum ki, demokrasilerde hak aramalar, yetki vermelerin bir karşılığı vardır. Bir idari kararın yargı kararından ileri, etkin olması söz konusu değil. Kamuoyu yoklama meselesine bir açıklık getirmek istiyorum. Belediye kanunumuzda bununla ilgili bir hüküm var. Zaman zaman bu şekilde kamuoyu yapma yetkisi var. Referandum ayrı bir şey. Bunun hukuksal bir zemini var" dedi.
“BAŞÖRTÜLÜDE OLSA AVUKATIN KİMLİĞİNİ VERECEKSİN”
Karakullukcu, Danıştay’ın avukatların duruşmalara başörtülü girebilmesine olanak tanıyan düzenlemesine bazı mahkemelerde uygulanmamasına yönelik bir soru üzerine ise, başörtüsü meselesinin her zaman var olduğunu söyledi. Danıştay’ın başörtüsü ile ilgili verdiği kararın geliş sürecini anlatan Karakullukçu, bir avukatın kimlik için yaptığı başvuruda baronun başörtülü resimli kimlik vermemesi üzerine çıktığını ifade etti. Daha sonra avukatın hukuksal yoldan hak arama mücadelesine girdiğini dile getiren Karakullukcu, “Bizim burada vermiş olduğumuz karar esas itibariyle hayır başörtülü de olsa avukatlık kimliğini vereceksin. Her idari işlemin kendisine göre bir konusu vardır. Bunun gerekçesini okuduğumuz zaman çok ileri noktalara geliyor. Bu arkadaşlarımız mesleklerini icra ederlerken de kimliğini aldığına göre mahkemelerde de bu kullanılabilir anlamını çıkarabiliyor bir kesim. Aslında bizim avukatlar mahkemelerde gider diye bir kararımız yok. Ama kararın tümünün gerekçesi itibariyle bundan bu sonuç çıkıyor. Diyoruz ki bu arkadaşlarımız kimlik sahibi olduğuna göre mesleklerini de böyle ifa eder. Bu çok önemli değil. Her şeyi kendimize sanki demokrasi elden gidiyor, sanki irtica hortluyor. Sanki biz bilmem ne devleti oluyoruz. Ben inanmıyorum arkadaşlar. İnsanları özgür bırakın. Nasıl kendini ifade edebiliyorsa etsin ama belli bir şey içinde. Değerli hakimimiz buralara bu şekilde girebilirsin diye kimlikle ilgili bir kararın var ama gelip burada bu şekilde savunma yapmana ben izin vermiyorum demiştir. O olabilir böyle ama işin bu boyutuna baktığımızda bu tartışmanın kesinlikle ortadan kalkması lazım. Bırakın savunsun. Buna gerek kalmaksızın bu arkadaşlarımızın icra sanat etmesinde ne mahsur var. Düşüncelerini veya savunmalarının alınmasında ben bir mahsur görmüyorum” dedi.
“HUKUKİ OLMAYAN HER ŞEYİ REDDEDİYORUM”
Gazetecilerin MİT, Türk Hava Yolları, PTT ve bazı kurumlar arasında imzalanan protokol çerçevesinde vatandaşların fişleneceği yönünde bir soruya ise Karakullukcu, şunları söyledi:
“Birisinin fişlenmesi veya kayda geçirilmesi hepimizi rahatsız eden bir konu. Benim özel hayatım. Beni takip edebilirsin, telefonlarımı dinleyebilirsin, zaten dinleniyor, hepimizinki dinleniyor. Sizinkiler de (Basın) dinleniyor merak etmeyin. Bildiğim bir şey var diye mi söylüyorum, hayır yok. Ama doğru değildir. Böyle bir tedirginlik oluştu. Simitçi bile ben de dinleniyorum diyor. Böyle bir şey olmaz. Varsa hukuksuzdur, mesnetsizdir, kişi hak ve özgürlüklerine saygısızlıktır. Böyle fişleme olur mu. Fişlemeden yargılanan bir sürü kamu görevlisi var. Aynı hatanın bir daha yapılması mümkün mü. Konuyla ilgili çok bilgim yok ama böyle bir şey hukuki değil. Hukuki olmayan her şeyi reddediyorum.”
(İHA)