Damacana suda tehlike!
Abone olamacanadaki suyun hava ya da güneşe maruz kalması ölümle sonuçlanabilecek hastalıklara yol açıyor
Ülkemizde de son yıllarda kişi başına kullanım oranı artan
damacanadaki suyun hava ya da güneşe maruz kalmasının, kişiyi
ölümle sonuçlanan hastalıklara kadar götürebilen
mikroorganizmaların üremesine neden olduğu belirtildi.
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik
Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatih Köksal, “şişe
suyu” olarak bilenen işlenmiş suyu sağlık açısından
desteklediklerini, ancak kullanım süresi ve bekletildiği ortama
dikkat edilmediğinde enfeksiyon hastalıklarına yol açabidiğini
belirtti. Şişe sularının, bulundukları ortam ve temizlik
kurallarına uyulmadığı takdirde hepatit yapan virüsler dahil
tüberküloz, ishal ve daha birçok enfeksiyon hastalığının oluşumuna
zemin hazırladığını ifade eden Prof. Dr. Fatih Köksal, şunları
söyledi: “Vücudun yüzde 70’ini oluşturan su, vücutta bir elektrik
cihazındaki kablo görevini üstlenir. Bu nedenle hücreler arası
iletişim, enzimler, hormonlar ve bütün metabolizmayla ilgili
faaliyetleri sağlayan suyun çok sağlıklı olması gerekir.”
Prof. Dr. Köksal, şişe sularının işlenmiş olması nedeniyle doğal
olarak değerlendirilemeyeceğini ifade ederek, “Teknolojinin yardımı
ile her tür su işleme tabi olarak içilebilir niteliğe getirilebilir
ve işlenmiş su olarak tanımlanabilir. Ancak, bunların da tıpkı
diğer gıda ürünleri gibi raf ömrü vardır. Bu ömür, suyun ambalaj
malzemesi, saklama koşulları ve işletme koşullarına bağlıdır”
dedi.
Ev ve işyerlerinde çoğunlukla “damacana” tabir edilen plastik
şişelerde kullanılan suyun mutlaka serin, güneş ışığından uzak ve
kuru ortamlarda saklanması gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr.
Köksal, şunları kaydetti:
“Su şişesinin etrafında suya ve ambalaj maddesine etki edecek
kokulu maddeler bulundurulmamalı. Damacanadaki suyun hava ya da
güneşe maruz kalması zararlı mikroorganizmaların üremesine neden
oluyor. Su şişesinin kapağı bir kez açıldığında hava ile temas
ettiğinden 10-15 saatte tüketilmeli. En fazla bir günde
tüketilebilecek gramajdaki suyun kapağı açılmalı. Ev ve
işyerlerindeki kişi sayısı ve ortalama tüketim dikkate alınarak
damacana suyunun gramajı tespit edilmeli. Bu durumda özellikle
evlerde kullanılan 19 litrelik damacana suların kapağı açıldığında
ne şekilde saklanırsa saklansın günlerce kullanılması
sakıncalı.”
Prof. Dr. Köksal, suyun renksiz, berrak, kokusuz ve tatsız olanının
tercih edilmesi gerektiğini belirterek, “Çünkü suyun kokusunu,
rengini ve berraklığını bozan mikroorganizmalar oluyor” dedi.
POMPA KİRLİLİĞİ
Prof. Dr. Köksal, birçok kişinin ev ve işyerlerinde “su sebili”
diye tabir edilen cihazların yanı sıra pompalı damacana
kapaklarının da bulunduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Sebil cihazına yerleştirilen damacanadaki suyun kapağı da
delindiği için havayla temas ediyor. Bu yüzden kullanım süresinde
kriterler burada da dikkate alınmalı. Pompalı damacanaların ise
pompa temizliğine dikkat edilmeli. Bu pompaların kirliliği gözle de
tespit edilebilir. Suya doğrudan temas eden pompa ve ‘cooler’ diye
tabir edilen aparatının temizliği yapılmadığında havada ve ortamda
bulunan mikroorganizmalar, kokular veya yabancı maddeler pompa
üzerinde birikip suya bulaşacaktır. Bulaşan bu mikroorganizmalar
zamanla çoğalarak kaplarda beyaz, yeşil ya da kahverengi kümeler
meydana getirebilir veya suyun tadında ve kokusunda istenmeyen
değişikliklere neden olabilirler.”
KİŞİ BAŞI TÜKETİM
Türkiye’de 2006’da kişi başı 91 litre olan işlenmiş su tüketiminin,
geçen yıl 100 litreye ulaştığını belirten Prof. Dr. Köksal, Avrupa
ülkelerinde ise bu miktarın birkaç katı olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Köksal, gelir ve eğitim seviyesi yükseldikçe şişe suyuna
da talep artacağından sağlıklı suyun kriterlerinin de herkesçe
bilinmesi gerektiğini sözlerine ekledi.