Türkiye gibi yönetimi ele geçirenin dilediği gibi borusunu
öttürdüğü ülkelerde sıradan ve sade vatandaş olmak zor iş.
Ya taraf olur kutuplaşmaya hizmet edersiniz ya da tarafsız kalır
kendi sessiz çığlığınızda kaybolur gidersiniz!
Aslında üçüncü yolu da var bu işin;
Onurunuzu pazara çıkarıp herhangi bir fikre, ideolojiye gerek
duymaksızın tarafgirlik yapabilirsiniz mesela!
Böylece üç beş kuruş para da geçer elinize.
Yapacağınız iş şu;
Muktedir nereye siz oraya…
El çırpıp alkış tutsanız elinize mi yapışır mesela.
Arada bir “Haydi hep birlikte, Hüloğğğğ” demek çok mu zor?
Bunları da yapamayacaksanız vay halinize.
Onurumuz satılık değildir mi diyorsunuz?
Hadi ordan, hadi ordan...
Satılık değilse bile kiralık olmalı ki, seçim sonuçları bunu
doğruluyor.
Bırakın sahte gurur oyunlarını da Başbakanlık danışmanlarından
Yiğit Bulut'un önerilerine kulak verin. 1933'ten 2003'e kadar
paylaşımcı toplum modelini benimsedik de ne oldu! Bundan sonra
bırakın paylaşımı kimseye zırnık koklatmayacaksın. Yeni nesile
paranın izini sürmeyi de öğreteceksin ki aç, sefil kalmasın.
Koskoca danışmandan iyi mi bileceksin kardeşim.
Öyle ya...
Bilmek dedik de hakkaten bilinç şart!
Bir kere her bireyin devlete karşı olan görevlerini bilmesi
gerekir.
O halde birlikte göz atalım neymiş bireyin devlete karşı
olan görev ve sorumlulukları;
-Muktedirlerin belirlediği oranda vergini itiraz etmeden
ödeyeceksin.
-Erkek isen askerliğini yapacaksın.
-Kadın isen belirlenen tonda ve ortamlarda gülecek, hamileyken
filan zinhar insan içine çıkmayacak, çocuk yaşta baban yaşındaki
uygun biriyle evlenecek, evinin kadını, çocuklarının anası
olacaksın.
-Eğitimini yine muktedirlerin belirlediği müfredata uygun
şekilde alacak, işaret edilen yerde ve şekilde ibadetini
yapacaksın.
-Özellikle biat çok önemli…
Koşulsuz biat edecek ve muktedirleri rahatsız edecek tavır ve
davranışlardan zinhar uzak duracaksın.
-Etrafında servetine servet katıp ülkeyi talan edenlere karşı
zinhar asileşmeyecek, muhterem işadamlarının yüzlerce milyon
liralık vergilerinin silinmesine itiraz etmeyeceksin.
-Biat etmemiş ticaret erbabı isen zarar etmiş olman mümkün
olamayacağından vergini daima kazanıyormuşsun gibi ödeyecek itiraz
etmeyeceksin.
-SSK borcunu zamanında ödememişsen bu senin sorunun! Ana
borcu geçen faiziyle birlikte (hatta faizin faiziyle) ödeyecek
surat asmayacaksın.
-Daha uzun süre SSK pirimi mi yatırdın. O halde daha az emekli
maaşı almayı hak etmişsin demektir. Kendi kerizliğine sayıp sesini
çıkarmadan tıpış tıpış maaşını alıp oturacaksın oturduğun
yerde.
-Emeklilikten konu açılmışken, milletvekillerinin iki sene görev
yapmaları durumunda emekliliği hak etmelerini de yadırgamayacaksın.
Ne de olsa onlar senin efendin sayılır. Kendini onlarla bir mi
tutuyorsun? Hem neyine yetmiyor 700 – 800 TL. emeklilik maaşı? Bu
maaşla geçinilmez değil. Bal gibi de geçinirsin!
Peki ya devletin vatandaşına karşı görevleri nedir, bir
de ona bakalım;
-Vergi toplamak.
-Vatandaşın ümüğünü sıkmak.
-Ceza kesmek.
-Gaz bombası kullanıp arada bir de vatandaşı serinletmek,
gerekirse metrelerce havalandırıp ayaklarını yerden kesmek için
tomaları göreve hazır tutmak.
-Fırından ekmek, pastaneden baklava çalan çocukları bulup
yakalamak ve hak ettiği cezayı vermek.
-Okullara eğitim için gönderilen çocukların siyasetle ilgilenip
ilgilenmediklerini denetlemek. Yaşına başına bakmadan muktedirleri
eleştirenler varsa tespit edip hayatı onlara zindan etmek.
-Dindar ve kindar nesil yetiştirmek.
* * *
Şimdi bir durum değerlendirmesi yapalım.
Önce vatandaşa bakalım görevlerini yerine getiriyor mu?
Nerdeee…
Hep itiraz, hep itiraz!
Peki ya devlet görevlerini yerine getiriyor mu?
Tabi ki EVET.
Hem de fazlasıyla!
Cezaysa ceza, vergiyse vergi, bombaysa bomba, sulamaysa sulama.
Hem de hiç ihmal etmeden.
Göz çıkarıp kafa kırmak da cabası.
Daha ne olsun?