Dağ tutkunlarına uyarı
Abone olŞiddetli başağrısı ve iştahsızlık gibi belirtileri olan hastalığın tedavisinde erken teşhisin çok önemli olduğu vugulandı...
Şiddetli baş ağrısı, iştahsızlık, baş dönmesi, göğüste sıkıntı
hissi, bulantı, uykusuzluk ve idrarda azalma şeklinde kendini
gösteren hastalığın tedavisinde, erken tanının çok önemli olduğu
belirtildi. İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet
Rasim Küçükusta, doğa yolculuklarının, verdiği keyfin yanı sıra,
insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğuna değinerek, çıkılan
yüksekliğin seviyesine, çıkış hızına ve yükseklikte kalma süresine
göre çeşitli hastalıklar meydana gelebildiğini söyledi. İstanbul
Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta,dağlar
ve yaylaların, temiz hava, sessizlik ve doğal güzellikleriyle
insanları mıknatıs gibi çektiğini belirterek, bu tür yolculukların
tadına varabilmek ve sağlık sorunlarıyla karşılaşmamak için dikkat
edilmesi gereken noktalar bulunduğunu kaydetti. Doğa
yolculuklarının sağlık üzerindeki etkilerine değinen Prof. Dr.
Küçükusta, “Çıkılan yüksekliğin seviyesine, çıkış hızına ve
yükseklikte kalma süresine göre çeşitli dağ hastalıkları oluşur.
İnsanların bu hastalıklara olan yatkınlıkları çok farklıdır. Bazı
araştırmalar, bu yatkınlığın genetik olduğunu ve kişinin fiziksel
özellikleri ya da antrenman durumu ile ilgili olmadığını ortaya
koymuştur” dedi. Dağ serhoşluğu Yükseklikle ilgili rahatsızlığı
olanlarda riskin daha fazla olduğunu kaydeden Prof. Dr. Küçükusta,
şunları söyledi: “Dağ hastalıklarının en hafifi dağ tutmasıdır.
Ağır durumlarda ölümlere neden olabilen akciğer ödemi de
gelişebilmektedir. Dağ hastalığı, halk arasında ‘dağ tutması’ veya
‘dağ sarhoşluğu’ isimleriyle bilinir. Hastalığın belirtileri, alkol
kullananların çok iyi bildikleri ‘akşamdan kalma’ haline benzer.
1200 metrenin üzerindeki irtifalarda bile görülmesi mümkündür. Ama
asıl hızlı olarak 2 bin 500 metrenin üzerine çıkışlarda rastlanan
bir durumdur. Belirtiler çıkıştan 6-12 saat sonra ortaya çıkar.”
Prof. Dr. Küçükusta, yükseklere çıkanların genellikle kendilerini
dinç ve iyi hissettiklerini, ancak saatler sonra durgunluk ve
keyifsizliğin başlayabildiğini belirterek, hastalığın belirtileri
arasında, şiddetli baş ağrısı, iştahsızlık, baş dönmesi, göğüste
sıkıntı hissi, bulantı, uykusuzluk ve idrarda azalmanın bulunduğunu
kaydetti. Önlem ve tedavi Hastalığın tedavisinde erken tanının çok
önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Küçükusta, “Hafif belirti
gösterenler 300 metre, daha ağır belirti gösterenler ise 1000 metre
aşağıya indirilmekle düzelirler. Varsa oksijen tedavisi de etkili
olur. Aspirin baş ağrısı için yararlıdır. Buna karşılık sinir
sistemini yatıştırıcı, uyku ilaçları ve alkol kesinlikle
sakıncalıdır” dedi. Prof. Dr. Küçükusta, yüksek irtifalara çıkan
kişilerde hastalık belirtilerinin görülmesi halinde, tırmanışa
belirli bir süre ara verilmesi ve hastanın bir doktor tarafından
muayenesinin, telafisi zor durumların ortaya çıkmasının önlenmesi
açısından önemli olduğunu vurguladı. Hastalığa karşı önerilerini
sıralayan Prof. Dr. Küçükusta, şöyle devam etti: “Belirtileri
gösteren hastalar asla uyumamalıdır ve şikayetleri tamamen geçmeden
asla yükseklere çıkmamalıdır. Özellikle hipertansiyon, damar
sertliği ile astım, kronik bronşit, amfizen gibi akciğer
rahatsızlığı olanların, böbrek ve şeker hastaları ile yaşlıların
daha dikkatli olmaları, böyle seyahatlerden önce doktorlarına
danışmaları gerekir. Araştırmalara göre, dağ hastalıklarına bağlı
ölümler, gruplar halinde dağa çıkanlarda daha sık görülmektedir.
Çünkü insanlar bazı belirtileri hissetseler bile, bunları
başkalarını rahatsız etmemek için saklarlar. Ayrıca da, grubun
yolculuk planının aksaması istenmez.”