Sakarya Üniversitesi"nde
öğrenciyken ben, çok sevdiğim o şehirde, Cuma günleri Cüppeli Ahmet
Hoca"nın vaaz verdiği caminin önü mahşer yeri gibiydi, tanık
oldum.
Kimdir, nedir
bilmiyordum…
Aslında tesadüfen oradan
geçerken, kendimizi bir an kara çarşaflı, cüppeli bir kalabalığın
arasında bulmuştuk, her yer seyyar satıcılarla doluydu.
Hepsi cüppeli…
Neler sattıklarını tahmin
edersiniz…
Birbirimize baktık
arkadaşım Reyhan"la. “Bu ne ya” der gibi…
Korktuk. Haklıydık
korkmakta, çünkü herkes bize bir tuhaf bakıyordu bunların burada ne
işi var der gibi…
Çok şaşkındık manzara
karşısında…
Bütün cesaretimi toplayıp,
kalabalığın arasında, çarşaflı, sadece gözlerini görebildiğim bir
kadına sordum çekine çekine:
"Ne oluyor burada"
diye.
“Cüppeli Ahmet Hoca vaaz
verecek” dedi peçeli kadın.
“Kim ki o” diye sormadım.
Demek ki önemli biriydi onlar için. Sorsam zaten uzaydan gelmişiz
gibi bakanlar, büyük ihtimalle taşlarlardı bizi.(Hani uzaylılar
taşlanıyor ya bizim memlekette)
Biz hemen uzaklaştık
oradan…
Ama her Cuma gidip baktık
aynı kalabalık orada mı diye… Uzaktan.
(Merak işte)
Çok sık geliyordu o
zamanlar Sakarya"ya Cüppeli Ahmet Hoca… Hep aynı camiye…
Kendinizi bir Arap
ülkesinde hissettiriyordu size o sokak, Cuma günleri içine
girdiğinizde…
***
Sonra deprem oldu sık sık
gittiği Sakarya"da… Ve Cüppeli Ahmet Hoca dedi ki:
“İlahi adalet! En çok
fuhuş buralardaydı, insanlar günah işliyorlardı.”
Kimse şöyle demedi
kendisine:
"Ama seni en çok
dinleyenler de oradaydı Cüppeli Ahmet Hoca!"
***
Kalemi haritanın üzerine
atıp, hangi ülkenin üzerine denk gelirse o ülkeye tatile gittiğini
öğrendik geçen yaz…
Sonra, jet ski ile
karşımıza çıktı.(Sorsanız, büyük ihtimalle jet ski kullanmanın da
günah olduğunu düşünüyordur)
Tatili seviyor kendisi…
Denizi de…
Şimdi yine, yeniden
Cüppeli Ahmet Hoca tatilde…
Tesettür
otelinde…
Yanında, ona hizmet eden
çarşaflı kadın güneşin altında onu izlerken, o serin sularda kulaç
atıyor…
Ve ben soruyorum
kendisine, cevap gelmeyeceğini bile bile:
Elektronik aletlerin gâvur
icadı olduğunu söyleyip, insanların evlerindeki teknolojik
eşyalarını çöpe atmalarına sebep olan, dünyevi zevklerin cehennem
ateşinde yanmak için vize olduğunu söyleyen, durmadan kendince vaaz
veren, nutuk atan, doğal afetlere bile insanların yaşam
biçimlerinin sebep olduğunu bağıran, insanları yargılayan
adam!
"Nefes alsan günah" diyen
hoca!
O kadını kara çarşafıyla
etrafında pervane yaparak, o, güneşin altında cayır cayır yanarken,
hiç aldırmadan yarı çıplak denize girmek, Allah"ın verdiği
nimetlerden -denizden, kumdan, güneşten- sadece kendine pay
çıkarmak…
O kadına bu nimetleri çok
görmek…
Sevap mıdır?