O kimi zaman 'Battal Gazi' olarak karşımıza çıktı, kimi zaman akıncı beyi 'Malkoçoğlu' olarak, kimi zaman 'Fatih'in fedaisi 'Kara Murat' oldu ve Bizans'a karşı cenk etti. 'Kahpe Bizans'ı tek başına yıkarak gönüllerde taht kurdu. Kimi zaman da 'Komiser Kemal' olarak uyuşturucu kaçakçılarına ve cümle mafyaya dünyayı dar etti. Madenci oldu; patronla mücadele etti, asker oldu; Kıbrıs çıkarmasında savaştı. O gencinden yaşlısına 7'den 77'sine kadar herkesin kahramanıydı. Türk sinemasının en önemli jönlerinden biri olan Cüneyt Arkın, Lacivert dergisine samimi açıklamalar yaptı... -Öncelikle sağlığınızı soralım, nasılsınız? Yaşlılıktan başka şikayetim yok. -Bugünlerde neler yapıyorsunuz? Sabah gazetelerimi okuyorum, havuza yüzmeye gidip sporumu yapıyorum, şiir yazıyorum, kitap okuyorum, geri kalan zamanda TV izliyorum. -Kamera önünü özlüyor musunuz? Özlemiyorum. -Tıp doktoruyken Yeşilçam'ın en önemli aktörlerinden biri oldunuz. Nasıl gelişti bu süreç? Biz hava üssünde askerken, Eskişehir'e film çekmeye gelen Halit Refiğ'le tanıştım. Hastanede ihtisas beklerken İstanbul'da Halit Refiğ'le karşılaşmam başlangıç oldu. "Bir film çekiyorum, oynar mısın?" dedi. Paraya ihtiyacım vardı, kabul ettim ve sonrası 'Gurbet Kuşları'... -Son zamanlarda tarihi diziler hayli arttı. Bu işin en önemli isimlerinden biri olarak yapılanlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Biz tarihi filmlerde; Türk destanlarından, menkıbelerden, masallardan ve Topkapı minyatürlerinden faydalandık. Yöresel ozanları dinledik. Gördük ki; Türk halkı kahramanları seviyor, bulamasa bile kendisi yaratıyor. Bizde Türk filmleri, kahramanlık filmleri olarak çıktı. Yeni filmlerde kahraman eksikliği var. -Peki, bizden artık neden kahraman çıkmıyor? Kapitalizm, bilgisayar teknolojisiyle hayattan kahramanları kovdu. Yerine tüketimi koydu. Kahramanlar da uzun, beyaz yeleli atlarına binip gittiler. -Filmlerinizde kimi zaman patrona başkaldıran işçiyi, kimi zaman bir sosyalisti canlandırdınız. Halkın yanında durmak size dezavantaj getirdi mi? Ölümle tehdit edildim, kurşunlandım. Sadece filmlerde değil, hayatta da kahraman olmalıyım diye dayandım. JAMES BOND BATI'NIN GÜÇ VE KİBRİNİN SEMBOLÜYDÜ -Bildiğimiz kadarıyla başlamadan biten bir 'James Bond' maceranız var. Nasıl gelişti bu süreç, teklifi neden reddettiniz; bahseder misiniz? İngiltere'de 'Adsız Cengaver' filmi şişeden cin çıkar gibi trikler yaparken 'James Bond' arayan yapımcılar beni görmüş ve 'Bu olabilir' demişler. 'James Bond', Batı hegemonyasının güç ve kibrinin sembolüydü. Onun yerine bir Türk kahraman olmayı tercih ettim. -Kendinizi Cemal Süreya'nın ve İkinci Yeni'nin öğrencisi saydığınızı söylemiştiniz. Şairlik serüveninizden bahseder misiniz? Siz hiç Cemal Süreya'yı gördünüz mü? Ben gördüm. Gözlerimden yıldızlar geçti. Bir zamanlar ölümsüz adamlar ölümsüz şiirler söylerlerdi. Şimdi şiiri öldürdük. Hayat şiirsiz kaldı. -Bu zamana kadar toplam kaç filmde oynadınız? Şu an çekilen filmlerde keşke olsaydım dediğiniz yapımlar var mı? 400'ü geçti. Öyle bir tercihim yok. -Son dönemde hangi yönetmenleri beğeniyorsunuz? Hepsi bir şeyler yapmaya çalışıyor. Türkiye ve Türk insanının gerçeğini yakalayanlar öne geçiyor. İsim vermeyi sevmiyorum. -Filmlerinizde hiç dublör kullanmadınız ve bu durum yüzünden ciddi sakatlıklar yaşadınız. Dublör kullanmamanızın sebebi neydi? Yıllarca Medrano sirkinde çalıştım. Kazak sirkinde at numaralarını öğrendim. 6 yıl karate yaptım. Öğrendiklerimi yapabilen bir dublör bulabilir miydim? Ayrıca Türk halkı dublörü yutmaz. -2010 yılında ciddi bir omurga ameliyatı geçirdiniz. Bu rahatsızlığın sebebi dublörsüz çektiğiniz filmlerde yaşadığınız sakatlıklar mı? Evet, doktorlar omurgamı gördüklerinde şaşırdılar. Nasıl böyle yaşamışım diye hayretler içinde kaldılar.