Cumhuriyet'in ilginç manşeti
Abone olCumhuriyet gazetesi Hasan Cemal'in kitabından sonra saldırıya geçti. Gazete Doğan Grubu ile muhafazar kesimi aynı kefeye koyarak sürmanşete ilginç bir başlık attı.
Milliyet yazarı Hasan Cemal'in 'Cumhuriyet'i çok sevmiştim' adlı
kitabının yankıları sürüyor. Cumhuriyet gazetesinin tepkisi ise
bitmedi. İlhan Selçuk yönetimindeki gazete bugün Doğan Grubu ile
şeriatçı olarak nitelediği muhafazakar basının ittifak halinde
olduğunu yazdı. İşte kutsal ittifak diye verilen Cumhiriyet'in
haberi: -Doğan Grubu'nda başlatılan kampanya, Cumhuriyet ve
savunduğu değerlere düşman olan şeriatçılar için fırsat oldu Kutsal
ittifak işbaşında Doğan Grubu'nun ardından Zaman, Milli Gazete,
Yeni Şafak ve Vakit gazetelerinde Cumhuriyet'e karşı başlatılan
kampanyada yapılan alıntılar özenle seçilmişti. Laik ve demokratik
Cumhuriyet karşıtlarının eskiden beri hedefi olan isimlerle ilgili
anılar demeti bu ittifakın yayın organlarında tek tek yayımlandı.
Doğan Grubu'nun 3 Aralık 2005'te başlayan Cumhuriyet'e saldırısının
4 Aralık 2005'te genişleyerek sürdüğünü belirtmiştik. Basın
tarihinde bir grubun pazar eklerinin ilk sayfalarını aynı konuya ve
konuğa ayırarak bir ilke imza atan Doğan Grubu, söyleşilerin
yayımlanmasının ardından söyleşi yapılan kişinin söyleşilere
ilişkin değerlendirmesine yer vererek bir ilke daha imza attı. Bu
grubun gazetelerinin kampanyasına televizyon kanalları da ilgisiz
kalmadı. Orhan Pamuk , Ahmet Altan ve Yaşar Kemal gibi popüler
yazarların yeni kitapları çıktığında bağlı bulundukları yayın
kuruluşu büyük bir reklam kampanyası başlatır, bilboard'lar ve
gazete ilanlarının yanında bir-iki gazete ile televizyon kanalında
söyleşiler ayarlanarak kitabın satışını arttırma yolunda
girişimlerde bulunurdu. Hasan Cemal , kitapları best-seller olan bu
yazarları geride bıraktı. Gazetelerde onlara tek sayfa ayrılırken
Cemal'e ikişer sayfa ayrıldı. Çıkmadığı televizyon kanalı,
neredeyse kalmadı. Bazı geceler iki televizyonda konuk olarak
İbrahim Tatlıses' i ve Gamze Özçelik' i bile kıskandırdı. Doğan
Grubu ile dinci basın el ele Eşzamanlı olarak hem Doğan Grubu hem
de Zaman, Milli Gazete, Yeni Şafak ve Vakit gazetelerinde
Cumhuriyet'e karşı başlatılan kampanyada yapılan alıntılar özenle
seçilmişti. Laik ve demokratik Cumhuriyet karşıtlarının eskiden
beri hedefi olan isimlerle ilgili anılar demeti bu ittifakın yayın
organlarında tek tek yayımlandı. Hasan Cemal'in anılarına
dayandırılarak İlhan Selçuk takıyyeci, Uğur Mumcu ajan, Bahriye
Üçok MİT'le ilişkili, Berin Nadi şirret, Nadir Nadi İslamcıları
idam sehpasında görmek istiyen cellat ruhlu bir adam olarak
tanıtıldı. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok ve İlhan Selçuk'u karalayıcı
anılara hazine bulmuş gibi sevinen Cumhuriyet karşıtları,
sayfalarında ve köşelerinde geniş yer ayırdı. Bu alıntılardan
bazılarını Cumhuriyet okurunun da haber alma özgürlüğünü düşünerek
yayımlıyoruz. Nadir Nadi: İrticacıları sallandırmak lazım Nadir
Nadi de 1950'de Demokrat Parti'nin (DP) genel seçimleri kazanarak
iktidara gelmesini içine tam sindirebilmiş değildi. Nadi'nin
İslamcı akımlar, ''irtica'' konusunda demokrasi kültürü açısından
pek öyle hoşgörülü olduğu söylenemezdi. 1987 yılı Temmuz ayındaki
bir sohbetimizde söz ''irtica'' dan açılınca şöyle demişti:
''İnsanın içinden, kur şu İstiklal Mahkemeleri'ni bir daha,
sallandır hepsini'' demek geliyor. 'Selçuk takiye ustasıydı' İlhan
Selçuk, Moskova'ya, hatta TKP'ye yakın ve sempatiyle bakan
düşüncelerini, görüşlerini Nadir Nadi'nin önünde genellikle
sakladı. Nadir Bey'in nabzına göre şerbet vermeye çalıştı daha
çok... İlhan Selçuk, bu fikirlerini kendine özgü bir ''Atatürkçülük
sosu'' na bulandırarak üstü örtülü sunduğu için Nadir Bey'in
gözünde genellikle farklı görünmeyi başardı. Atatürkçülük, Kemalizm
paravanlarını kullanmaktan hiç vazgeçmedi. Çünkü yüzü her zaman
''kışla'' ya dönüktü. ''Askerle iş tutmak!'' aklından hiç çıkmadı.
İlhan Selçuk aslında gerçek bir ''takiye ustası'' sayılabilirdi.
Orhan Pamuk'a Oktay Akbal öfkesi Cuma 19 Nisan '91 Sevgili
yazarlarımızın, ''şeker abilerin'' Cumhuriyet'te ''yorum
yelpazesi'' ni nasıl daraltmaya çalıştıklarının ilginç bir örneği
daha. Körfez Savaşı sonrası Irak Kürtleri akın akın bizim
sınırlardan içeri girdiler. Bu insanlık dramını yazmak için aklıma
Orhan Pamuk geldi. Celal Üster aracı oldu. New York geliş gidiş
bileti karşılığında röportaj için anlaştık. Memnun kaldı, çünkü o
da ilk kez böyle bir şey yapıyordu. Geçen 12 Nisan tarihli birinci
sayfanın göbeğinden büyük bir fotoğrafla ilk röportajını girdik
Orhan Pamuk'un: ''Kürtlerin Kara Günlüğü... Orhan Pamuk Irak
sınırına gitti, izlenimlerini Cumhuriyet'e yazdı.'' Sabahleyin
odamda keyifle okuyordum. Birden Oktay Akbal karşımda! Baktım
öfkeli. ''Nereden çıktı şimdi bu Orhan Pamuk?'' diye sordu sinirli
bir ses tonuyla. ''Oktay Abi fena mı?'' dedim, ''Orhan Pamuk ne
güzel yazmış. Romanı da on baskı yaptı, okunuyor'' . Yüzü daha çok
asıldı, ''Tezgâh bunlar tezgâh!'' deyince ben de sinirlendim:
''Nereden çıkarıyorsun tezgâhı Oktay Abi?.. Ayıp bunu bana
söylemen. Tezgâhla bir roman on baskı yapmaz. Ayrıca bak, saçına ak
düşmüş, artık senden sonrakilere biraz hoşgörüyle
bakabilmelisin.''