Cumhuriyet yazarları Uluç'a kızacak
Abone olHıncal Uluç, "Piriştina ve ben" başlıklı yazısında Piriştina'nın ölümünden sonra onu öven yazarlara ateş püskürüyor. Uluç'un hedefinde ise Cumhuriyet yazarları var..
Sabah Gazetesi Yazarı Hıncal Uluç, "Ahmet Piriştina ve
ben" başlıklı yazısında Piriştina'nın ölümünden sonra onu
öven yazılar yazanlara, "Bari sağlığında onu övseydiniz de
sevildiğini bilerek gitseydi" diye çağrı yaptı.
Yazısının satır aralarında medyada çalışan hemen herkesin mutlaka
Dinç Bilgin'in elinden ekmek yediğini yazan Uluç, "burdan
geçenlerin hepsinden Dinç Bilgin daha kötü durumda" diyor.
Ahmet Piriştina ve ben
Kör ölür badem gözlü olur" demiş eskiler.. Sanki onu kanıtlamak
ister gibi.. Ahmet Piriştina için ölümünden sonra yazmadık kalem
kalmadı.. Hep derim.. Yahu bu kadar sever, bu kadar takdir
ederdiniz de, niye yaşarken, adama bunların dörtte birini
hissettirmediniz?. Bu kadar sevildiğini bilerek gitseydi ne
olurdu?..
Yazanların hemen hepsi de onu tanıyorlar, kişisel dostu..
"Medyayı İzmirliler ele geçirdi" diyenler haklı galiba.. Yönetim
kadroları, yazarlar, 'İzmirli'den geçilmiyor..
Bu da tabii "İzmir'de gazeteciliğin okulu mu var" sorusunu akla
getiriyor..
Bir zamanlar Bab-ı Ali'ye Ankara kökenliler hükmederdi.. Çünkü
Ankara ülkenin yönetim yeriydi ve Ankara büroları çok önemliydi.
Burada yetişen, sonunda işin başına geçerdi.. Cumhuriyetin yerini
demokrasi almaya başlayınca, fiili başkent İstanbul'a taşınmaya
başladı.. Ankara büroları itibar kaybetti, nerdeyse çöktü.. Ankara
okulu kaybolurken, yerini İzmir okulu aldı..
İzmir okulu ne?.. Yeni Asır!.. Yeni Asır'ın çağdaşlık, önderlik
hamlesini Dinç Bilgin'le yaptığını biliyorum.. Bu hamleyi sonra
İstanbul'a taşıdı, Sabah ile..
Bugün Bab-ı Ali'nin köşe başlarında, yolu Dinç Bilgin'den geçmeyen
çok az adam var..
..Ve bu okuldan geçerek bugünkü yerlerine ulaşanlar, Dinç Bilgin'le
mukayese dahi edilmeyecek refah düzeyinde bir hayat sürerken, her
şeyi ama her şeyini kaybetmiş resmen, ama resmen yaşam savaşı veren
eski patronlarına iki günde bir sövüyorlar.. Niye sövdüklerini
tahmin etmem zor değil..
Ne diyecektik, nerelere geldik.. Ben Ahmet Piriştina ile iki kez
karşılaştım hayatımda..
İlki Yüksel Ak ile Şenol İpek'in o masalsı düğününde Fuar'da.. Gece
biterken yan masadan kalkıp yanıma geldi.. "Hıncal Bey, İzmir'e
gelseniz de bir dolaşsak.. Neler yaptık anlatsak" dedi..
"Bayılırım" dedim.. "Güzel şeyler yazmaya bayılırım. Burhan
Özfatura da harika işler yapmıştı. Gelmiş, dolaşmış, yazmıştım. Hem
onun başlayıp bitiremediği şeyler de var, onlar ne halde, onu da
görürüz.."
Feyzi Hepşenkal başından beri Piriştina'nın sağkolu idi.. Benim de
yakın arkadaşım.. İzmir Fuarı Genel Müdürü o zaman..
"Feyzi'ye talimat versin.. O her şeyi hazırlar, ben de
gelirim.."
O talimat Feyzi'ye hiçbir zaman verilmedi.. Ben de İzmir'e
gitmedim.. Neden verilmedi?.. Meğer o sıralar Piriştina, Feyzi'yi
nedense defterden silmiş.. Birkaç hafta geçti, geçmedi, istifaya
zorladı.. Koptular..
İkinci karşılaşmamız, geçen yıl Çeşme Altın Yunus'ta Sabah/ Donanma
Kupası Yat Yarışları ödül töreninde oldu. İçkiyi fazla kaçırmış
biri üzerime saldırıp beni az ilerdeki Ahmet Piriştina'nın yanına
sürüklemeye kalkıştı.. "Başkanımdan özür dileyeceksin" diyerek..
Araya giren çevredekiler olayın büyümesini önlediler. Bana saldıran
yürüdü Ahmet Piriştina'nın yanına gitti. O gurupta Yeni Asır Genel
Yayın Müdürü Osman Gencer de var. Adam yaptıklarını anlatmış bir
bir..
Ben orada konuğum.. Piriştina ev sahibi.. Üstelik saldırıyı yapan
onun adını veriyor.. Beklerdim ki, gelip özür dilesin.. En basit
Anadolu nezaketi.. Kan davalın olsa, evinde saygı gösterir, gider
dışarıda vurursun..
Ölümünden sonra, onun neredeyse sözcülüğünü yapan gazetede "Bir
kusuru vardı. Kinciydi" satırlarını okudum.. Arnavut Kini derlermiş
adına..
Konak Pier yüzünden kapışmıştık Piriştina ile.. Önce konu ile hiç
ilgisi olmadığını açıklamış, hatta gazetelere tam sayfa ilanlar
verip, topu Konak Belediyesi'ne atmıştı.. Sonunda Konak pes ederken
işe el koymuş ve bu dünya güzeli tesisin açılmasını bizzat
önlemişti. Neredeyse 100 milyon dolara yaklaşan bir yatırım
sıfırlanmış, Konak'tan geçinecek binlerce kişi sokakta kalmıştı.
Piriştina anlaşılması güç sebeblerle Konak Pier'i engelliyordu..
Ben de Ulubatlı Hasan gibi, elimde bayrak öne atılmış, tek başıma
savaşıyordum..
Piriştina "Nuh" dedi, "Peygamber" demedi.. Konak Pier'i yok etmek
için her şeyi yaptı.. Bu arada ben, Konak Pier'i yapanları yanlış
tanıdığımı hissetmeye başladım.. İkili mi oynuyorlardı ne..
Farkında olmadan beni kullanmalarına izin mi veriyordum?..
Onları Ahmet Piriştina ile başbaşa bıraktım ve kenara çekildim..
Bir daha tek satır yazmamacasına.. AKP iktidarı bastırıp engelleri
birer birer ortadan kaldırınca, Piriştina dayanamadı.. Konak Pier
açıldı.. Ama ruhsatsız.. Hala da yok.. Piriştina açılışa göz yumdu,
ama ruhsatı da sonuna kadar vermedi.
Açılışa da gitmedim, ondan sonra da adımımı atmadım Konak
Pier'e..
İşte, Ahmet Piriştina ile benim meselem bu kadar..
Yazılanlara bakıyorum.. Meğer medyada ne kadar çok seviliyormuş..
Seçim sonuçlarına bakıyorum.. CHP'den fazla oy almış.. Meğer İzmir
halkı da çok seviyormuş..
Kenan Sönmez gelmişti bir gün odama.. "Yahu bir buluşma ayarlayalım
da seni Piriştina ile barıştıralım" diye.. "Benim hayatımda küs
olmak yoktur.. Kızarım, yazarım, ederim, ama küsmem.. Ben de küslük
yok. Başkanda varsa eğer, buluşup kaldıralım" dedim..
Kısmet olmadı..
Son bir not.. Piriştina ile hem de nasıl savaştım uzun zaman.. Bu
gazetenin patronundan, genel yayın müdürüne, yöneticilerine, köşe
yazarlarına yığınla insan Ahmet Piriştina'nın kişisel dostu,
arkadaşı.. Biri, bir teki gelip de yazılarımı durdurmayı telkini
geçin, üslubundan dolayı dahi tek kelime etmedi.. hatta,
Piriştina'nın ilkokuldaki sıra arkadaşlığından beri kardeşi İlker
Sarıer bu tartışmada beni destekleyen yazılar yazdı.. Fikir ve
yazar özgürlüğüne bu saygıyı Cumhuriyet'te iken görmedim ben..
Sabah'tan niçin kopamıyorum, anlıyor musunuz?..
Nur içinde yat, Ahmet Piriştina..
Bunca sevgi yaratan biri olarak mekanın zaten Cennet olmuştur!.
Bakarsın ruz-i mahşerde barışır, Arnavut kini ile Çerkez
inadı!..
Yazan : Hıncal Uluç
Kaynak : Sabah Gazetesi