Geçtiğimiz yıllarda yüzyıllara hatta bin yıllara mal olmuş
tarihi eserlerin restorasyonunu görmeye alışık olan gözlerimiz
şimdilerde daha 5-10 yıl önce yapılmış heykellerin restorasyonunu
görmeye başladı.
Açıkçası geçmişi çeyrek yüzyılı bile geçmeyen heykellerin
restorasyon işlemine tâbi tutulmasını yadırgamadım da değil. Demek
ki ya yapılan heykel çürük yapılmış veya birileri dostlar
alışverişte görsün hesabı bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.
Nedense heykellerle yapılan işlemlerin altında hep CHP
ile bağlantılı kurumlar çıkıyor. CHP’de daha kurulduğu
günden beri bir heykel aşkı var ki sormayın gitsin.
Bilmeyen birisi CHP’nin açılımının "Cumhuriyet
Heykel Partisi" olduğunu bile sanabilir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Sarayburnu’nda
bulunan Atatürk heykelini restore etmesiyle ile başlayan
süreç kentin değişik meydanlarındaki heykellerin restore
edilmesiyle devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Şirinevler meydanında bulunan
Atatürk heykelinin de restorasyon işlemine alındığını
görünce şaşırdım. Çünkü bu meydandaki heykelin geçmişi öyle eski
zamanlara dayanmıyor. Daha “dün” denecek kadar yakın bir geçmişe
dayanan heykelin yine İstanbul Büyükşehir Belediyesi
tarafından restorasyon işlemine alınması yukarıda da belirttiğim
gibi ya yapılan işlerin çürük olmasından kaynaklı veya dostlar
alışverişte görsün misillü yapılan işler gibi adeta.
Keşke heykel restorasyonuna gösterilen hassasiyet
Atatürk'ün fikirlerine ve siyasi düşüncelerine yönelik
gayretler içerisinde olsa. Ama heyhat!
CHP’nin heykel aşkı sadece heykel restorasyonu ile
sınırlı değil.
Geçtiğimiz hafta Antalya’da Altın Portakal Film
Festivali dolayısıyla 57 adet altın renkli halinde portakal
tutan Venüs heykeli şehrin muhtelif mekanlarına
yerleştirildi. İşin ilginç yanı ise film festivali yapılan
heykellerin adeta yarı çıplak olması.
Gören de festivalin çıplaklık üzerine yapılıyor olduğunu
sanacak.
Sanat ve çıplaklık… Ne alakaysa…
Geçtiğimiz günlerde Büyükçekmece Belediyesi’nin göl
kenarında sergilediği heykel rezaletinin ise yenir yutulur, elle
tutulur bir tarafı bile yok.
İki erkeği birbirine evlilik teklifi yaparken gösterilen heykel
bir süre göl kenarında sergilendi.
Ancak sosyal medya üzerinden ve vatandaşlardan gelen tepki
üzerine heykel kaldırıldı. Bu heykelin kaldırılmasına yönelik
bilinçli ve şuurlu gazetecilerin mücadelesini de es geçmeyelim.
Her bir vatandaşa ve sorumluluk bilinci ile tavrını gösteren
gazeteci dostlarıma müteşekkirim. Toplum olarak ve İstanbullular
olarak da şükranlarımızı sunmalıyız.
Ahlaksız heykelin fotoğraflarını sosyal medyada gördüğüm ilk
anda inanın fotomontaj sandım. Bir belediye başkanının böyle bir
rezalete imza atabileceği aklımın ucundan dahi geçmedi. Ancak daha
sonra heykelin görüntüleri de yayınlanınca ikna oldum.
Tamam, heykel aşkınız bir nebze olsa da normal karşılanabilir
ama bu nedir yahu.
Bir erkeğin bir erkeğe evlilik teklif ederken heykelinin
yapılması asla ve asla normal karşılanamaz. Bu nasıl bir rezalet,
nasıl bir aymazlıktır.
Pek tabi “İstanbul Sözleşmesi yaşatılmalı!”
nümayişlerini yapanların hangi amaca ve zihniyete hizmet
ettiklerini de bu vesile ile müşahede edebiliyoruz.
Dert halka hizmet değil ağababalarının talimatları
gereği toplumun ifsat edilmesine yönelik her fırsatı
değerlendirmek.
Bu resmen CHP zihniyetinin heykel haline bürünmüş
halidir. Allahtan halkımız bu zihniyeti kabul edecek kadar süfli
bir toplum değil.
CHP’nin halka hizmet denince anlamış olduğu konu sadece
ve sadece heykellerden ibaret maalesef.
Ama heykel ne karın doyuruyor ne de vatandaşların bir yarasına
merhem oluyor.
Bir şehrin kaynaklarının heykeller için harcanıyor olması çok
esef verici.
Demek ki bunlar yarın kazara ülke yönetimine gelecek olsalar ilk
işleri memleketimin güzel meydanlarını heykellerle doldurmak
olacak.
Düşüncesi bile ürperti verici.
Allah bizi Cumhuriyet Heykel Partisi’nin eserlerini
görmekten muhafaza eylesin…