Cumhuriyet bir garnizon mu?
Abone olHasan Cemal’in Cumhuriyet Gazetesi’ndeki ‘iç savaş’ın perde arkasını anlatttığı “Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim” adlı kitabı medya dünyas
Kitapta adı geçen ve görüşlerine başvurduğumuz yazarlar, Hasan
Cemal’in anılarının basın tarihinin karanlıkta kalan bir dönemine
ışık tuttuğunu söylüyor.
“Hasan Cemal’in kitabında yazdıkları bir gerçek. Aynen yaşandı.”
diyen gazeteci Cengiz Çandar, Cemal’in, Cumhuriyet gazetesindeki
anılarını anlattığı kitabın sadece bu gazetede geçen olayları
aydınlatmadığını; yakın dönemin siyasi tarihine de ışık tuttuğunu
belirtiyor: “Çünkü Cumhuriyet, 27 Mayıs’tan itibaren sol darbelerin
fikir oluşumuna katkıda bulunan bir karargâhtı. Gazete, kendisini
‘Kemalizm’in sözcüsü sayar; şimdilerde ‘Kızılelma koalisyonu’nun
‘ideolojik karargâhları’ndan biridir. Hatta bir tür ‘garnizon’dur.
Bugün bile bu görüntüsünü devam ettiriyor.”
İlhan Selçuk’un ‘12 Mart bozuk çıktı’ diyerek eleştirdiği
isimlerden biri olan Hürriyet Gazetesi yazarı Hadi Uluengin, “Ama
kendisi 9 Mart kuşağına mensuptur. Yani darbeyi yapmak isteyip de
yapamayanlara...” şeklinde konuştu. İlhan Selçuk ve onun ekibiyle
her zaman çelişki içerisinde olduğunu ifade eden, 1983’ten 1990’a
kadar Cumhuriyet Gazetesi’nde çalıştığını hatırlatan Uluengin,
gazetenin bugünkü durumunun da iç açıcı olmadığını söyledi.
Hasan Cemal’in genel yayın müdürü olduğu dönemde gazetenin yazı
işleri müdürü olan şimdiki Vatan Gazetesi yazarı Okay Gönensin,
kitapta konu edilen olayların doğruluğuna dikkat çekti. Gazeteyi
dar kalıplar içine sıkıştırmamak için çok uğraştıklarını ifade eden
Gönensin, “Çabamız gazeteyi modern, iyi ve objektif habercilik
yapan, yorumlarında ise özgür bir hale getirmekti. Bütün
çatışmaların, kavgaların amacı buydu.” diyor. Cumhuriyet
Gazetesi’nin şu anki durumunu ‘tek sesli bir hoparlör’e benzeten
Gönensin şöyle konuşuyor: “Bütün olaylara taraftım. Hasan Cemal
ayrıldığı gün anılarını bitiriyor. Ben ondan sonra birkaç ay daha
kaldım. Aynı doğrultuda bildiklerim için uğraşan yayınlarıma devam
ettim.”
Bir dönem Cumhuriyet’te kendisine köşe verildiği için eleştirilen
Ferit Edgü ise kendisinin Cumhuriyet’te yazmasından İlhan Selçuk’un
rahatsızlığına dair dün Zaman’daki alıntıyı okuduğunu; ancak bu
konuda konuşmak istemediğini söyledi. Bütün bu iddialarla ilgili
görüşlerini almak için aradığımız Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz
Sahibi İlhan Selçuk’a ise ulaşamadık. Sekreteri, Selçuk’un bugün
işe gelmediğini, cep telefonu kullanmadığından dolayı kendisine
ulaşmamızın mümkün olmadığını söyledi.
İlk baskısı 2 günde tükendi
Yazılı ve görsel basın, Cemal’in anılarından alıntılar yayınlarken,
kitapçılar da okurlara “Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim”i yetiştirmeye
uğraşıyor. Çünkü kitabın önümüzdeki hafta piyasaya verilmesi
planlanıyordu. Ancak, hafta sonunda gazetelerin kitaptan alıntı
yapması planları değiştirdi. Doğan Kitap da okurlardan gelen istek
üzerine kitabın ilk 20 bin baskısını pazar günü piyasaya verdi.
Ancak kitaplar iki gün içinde tükendi. Beklenmedik okur ilgisi
karşısında dün olağanüstü toplantı yapan yayınevi, 20 bin baskı
daha yapmaya karar verdi.
Orada geçen yıllarıma acıyorum
Hasan Cemal’in kitabında yazdıkları bir gerçek. Cemal’in Cumhuriyet
Gazetesi’ndeki anılarını anlattığı kitap, sadece bu gazetede geçen
olayları aydınlatmıyor; yakın dönemimizin siyasi tarihine de ışık
tutuyor. Çünkü Cumhuriyet, 27 Mayıs’tan itibaren sol darbelerin
fikir oluşumuna katkıda bulunan bir karargahtı. Gazete, kendisini
“Kemalizm”in sözcüsü sayar; şimdilerde “Kızılelma koalisyonu”nun
“ideolojik karargâhları”ndan biridir. Hatta bir tür “garnizon”dur.
Bugün bile bu görüntüsünü devam ettiriyor. Bakıyorsunuz, Kara
Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman emekliye ayrılıyor; Cumhuriyet
Vakfı Genel Kurulu’na üye oluyor; Jandarma Komutanı Şener Eruygur
aynı şekilde.” Daha önce de, “28 Şubat’ın simge ismi” sayılan Çevik
Bir, emekli edilir edilmez Cumhuriyet Gazetesi Yönetim Kurulu’na
alınmıştı. Sekiz buçuk yıl Cumhuriyet’te çalıştım. ‘Şeker abiler’le
anlaşamadığım için istifa ettim. Ben ve birçok arkadaşım oradan
ayrılınca farklı bir dünyayı tanıdık. Pek çoğu bugün yazılı ve
görsel basının çok önemli noktalarında. Ben şahsen orada geçen
yıllarıma acıyorum. Mesela merhum Özal’ı geç tanımış olmama
üzülüyorum. Cemal’in anlattığı iç savaş aslında “demokratlar” ile
“cuntacılar”ın çekişmesiydi.
Dünyaya kapalı bir gazeteydi
Kitabı yeni adım, daha okuyamadım; ama gazetelerde çıkan şeyleri
hakikaten yaşadık. O zamanlar ben Ankara’da ekonomi muhabirliği
yapıyordum. İşim gereği Güneydoğu’ya falan gidiyordum. Rahmetli
Özal’ın yaptığı birtakım ekonomik yatırımları haber yapıyordum.
Gazetede, ‘biz Özal’ı övmek zorunda mıyız’ şeklinde bir görüş
ortaya çıkmış. Cumhuriyet’teki hakim anlayış, iktisadi
küreselleşmeye, dışa açılmaya kapalı bir anlayıştı. Bu anlayışı da
İlhan Selçuk temsil ediyordu. Ben profesyonel gazeteciliğin böyle
olmadığını savunarak, bu görüşe katılmıyordum. Bazen de isyan
ediyordum. Cumhuriyet, benim bir zamanlar ekmek yediğim bir yer.
Dolayısıyla çok fazla konuşmak istemiyorum; ama gerçekler de
yazıldığı gibi.
Modernizmini kaybetti, taşralaştı
Uğur Mumcu, MİT’e çok yakın bir adamdı. Öldükten sonraki haftanın
gazetelerine bakarsanız MİT ile, istihbaratla ne kadar içli dışlı
olduğunu görürsünüz. Türkiye’de istihbarat kavgaları sırasında
bizim istihbarata çok yardım etmiştir. Bunlarla ilgili olarak Fuat
Doğu’nun ‘Bize çok yardımcı olmuştur.’ diye özel açıklamaları da
vardır. Bütün o dosyaları devletten alıyordu. Devletin bir
kanadının sözcülüğünü yapıyorudu. Onun için de Türkiye’nin
Marksistlerine, mesela bürokratik devletin çekirdekleri, birtakım
cuntalar adına eleştiriler yöneltiyordu o zamanlar. Turgut Özal’a
karşı yürüttüğü muhalefet militer odakların işareti ile olmuştur.
Cumhuriyet Gazetesi eski halinden daha da tutunamaz hale geldi.
Daha taşralaştı. Modernizmini kaybetti ve geçmişe göre daha da
pörsüdü.
Kaynak : ZAMAN