Cumhurbaşkanı'na Mevlana sorusu
Abone olDumanlı, Sezer'in aynı hassasiyeti Mevlana kutlamaları için de gösterip göstermeyeceğini merak ediyor.
Ekrem Dumanlı'nın yazısı... Sezer Mevlana kutlamalarına da
katılacak mı? Son yıllarda Hacı Bektaş Şenlikleri’ne katılmak moda
oldu. Hemen her siyasi lider ve hareket, Hacıbektaş’ta görünmek
istiyor. Hatta bu törenlere katılmayanlar ağır eleştiriler de
alıyor. Nitekim bu yıl törenlerde gözükmeyen Başbakan Tayip Erdoğan
da bu eleştirilerden payını aldı. Hükümet adına törenlere katılan
Kültür Bakanı Erkan Mumcu protestolara maruz kaldı. Belki de
Başbakan, muhtemel bir eylem nedeniyle programa katılmadı. Hacı
Bektaş toplantılarında ısrarla hoşgörü üzerinde duruluyor. Hacı
Bektaş’ın tarihî kimliğine yakışan da budur. Bu kutlamalara devlet
erkanının katılması da yerinde bir tercih. Bu durumdan bu ülkenin
bütünlüğüne gönül vermiş hiçbir kişi rahatsız olamaz. Yine de
gözden kaçan bazı noktalara da açıklık getirilmesinde fayda
görüyorum. Bir kere bu törenleri aşırı sol örgütlerin provoke etme
riski var. Bu durumdan en çok Alevi vatandaşlarımız rahatsız.
Haksız da sayılmazlar. Kültürel bir etkinliğin adeta siyasi şova
dönüşmesinden kim rahatsız olmaz ki! Devletin zirvesini temsil
makamında olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de programın
katılımcısıydı. Bu doğru bir yaklaşım. Falan partinin başkanı,
filan partinin ‘flaş ismi’ katılacağına Reis–i Cumhur’un
katılmasını tercih ederim şahsen. Hatta bu tür bir çalışmada
Sezer’in varlığını halka yakınlaşma adına önemli de buluyorum.
Zaten Sezer’i Türk halkı, başta büyük bir sevgiyle bağrına bastı.
Çünkü o da kırmızı ışıkta duruyordu, o da mahallesindeki marketten
alışveriş yapıyordu vesaire. Bu, toplumun hiç de alışık olmadığı
bir davranış biçimiydi. O yüzden halk çabuk sahip çıktı Köşk’ün
yeni sakinine. Ancak gün geçtikçe Sezer’in halktan her geçen gün
daha da uzaklaştığını üzülerek görüyorum. Sanki her geçen gün daha
çok Çankaya’ya kapanıyor. Keşke baştaki peri masalını andıran
insani görüntü sürebilseydi. Bir kere sayın Cumhurbaşkanımız halkın
tamamını kucaklayacak bir dil ve üslup kullanmıyor. Onu anlamak
için adeta bir sözlük taşımak gerekiyor. Ne anlama geldiği bir
türlü anlaşılamayan ‘oydaşma’ kelimesi bile halktan kopukluğun
sembolü haline geldi. İyi ki yasalar, Sezer’in masasına geliyor; o
da itirazlarının gerekçelerini kaleme aldırıyor. O da olmasa
cumhur, reisinin dünyaya bakış açısını asla öğrenemeyecek. Ancak bu
gerekçelerde ilginç bir durum göze çarpıyor. Sezer’in söylemleri,
marjinal ve ideolojik bir gazeteyle o kadar çok örtüşüyor ki! Bu
kadar yakınlık, sonuçta halkın geniş kütlesine uzaklık anlamına da
gelebilir. Bunu ciddi ciddi düşünmek gerekiyor belki. Devletimizin
zirvesinde oturan kişi, bütün halkı kucaklamak, onların duygu ve
düşüncesiyle barışık olmak zorunda çünkü. Sezer’in Hacı Bektaş
kutlamalarına katılması faydalı; ancak aynı sıcaklığın diğer
kitleler için de geçerli olması gerekiyor. Neden Hacı Bektaş? Çünkü
Hacı Bektaş, tarihî bir şahsiyet, bu şahsiyetin temsil ettiği
müspet düşünce, toplumsal barışı, uzlaşmayı, diyaloğu işaretliyor.
Aynen katılıyorum bu gerekçelere. Lakin ilkeli yaklaşımın diğer
tarihî şahsiyetlere ve kitlelere de gösterilmesi şartıyla! Mesela
Türk medyasının Hacı Bektaş törenlerine yaklaşımı olumlu; tıpkı
Alevi vatandaşlarımızın başta İstanbul Halkalı’da yaptığı Kerbela
törenlerinde olduğu gibi. Benzer dinî merasimleri başka topluluklar
yapınca aynı basının hadiseye huşunetle yaklaşmasını anlamakta
güçlük çekiyorum. ‘Acaba medya dünyası, mezhep ya da tarikat ayrımı
mı yapıyor’ diye endişe duyuyorum. Sezer, konumu gereği, basının
düştüğü yanlışa fırsat verecek bir insan değil. Çünkü o, Türkiye
topraklarında yaşayan her bir ferdi kucaklaması gereken bir makamın
sahibi. O yüzden vatandaşın sadece bir bölümüne yakın durması,
temsil ettiği makamı da yıpratabilir. O yüzden her kesime eşit
mesafede durmak zorunda. Mesela merak ediyorum; Reis–i Cumhur,
Mevlana kutlamalarına katılacak mı? Mevlana da dünya çapında
‘hoşgörü ve barışın sembolü tarihî bir şahsiyet’ olduğuna göre...