Cumhurbaşkanı Gül'ün Ankara kaçamağı
Abone olCumhurbaşkanı Abdullah Gül görevde geçen 4 yılını ve bu süreçteki gündelik yaşamına ilişkin merak edilenleri AA'ya anlattı
Konumu nedeniyle tek başına gezme şansı olmadığından
yakınan Gül yaptığı bir kaçamağı da itiraf etti. Araba kullanmayı
çok özlediğini söyleyen Gül bir ay önce kimseye haber vermeden AK
Parti Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ile birlikte gündüz
Köşk’ten gizlice çıkıp Ankara'da arabayla gezmiş.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül görevde geçen 4 yılını
ve bu süreçteki gündelik yaşamına ilişkin merak edilenleri Anadolu
Ajansı'na anlattı.
20 yılını siyasette geçiren Cumhurbaşkanı Gül aktif ve daha
serbest siyaset yapmayı özlediğini söyledi.
GÜL HANGİ FOTOĞRAFLARINA ŞAŞIRDI? TIKLAYIN...
Cumhurbaşkanlığı'nın İstanbul Tarabya'daki Huber Köşkü'nde
gerçekleşen görüşmede Gül’ün Anadolu Ajansı muhabirinin sorularına
yanıtları şöyle oldu:
DOLU DOLU 4 YIL GEÇTİ
- Cumhurbaşkanlığınızda 4 yıl geride kaldı. Bu konuda genel
bir değerlendirmede bulunabilir misiniz?
Zamanın ne kadar hızlı aktığını gösteriyor. Çok süratli geçiyor
doğrusu. Tabii ki üstümde büyük bir sorumluluk var, ama bu 4 yılda
zamanın ne kadar hızlı geçtiğini, Türkiye'nin ve dünyanın ne büyük
olaylara şahit olduğunu görüyoruz. Aslında tarihçiler, içinde
bulunduğumuz dönemi, ''zamanın hızlı aktığı dönem'' olarak tarif
ediyorlar. Eskiden 50 seneye, 10 seneye yayılan olaylar şimdi bir
bakıyorsunuz 2 günde, 1 haftada gerçekleşiyor. Dünya değişiyor,
ülkeler değişiyor. Dolu dolu 4 yıl geçti.
Birçok olaylar, birçok tarihi önemli buluşmalar gerçekleşti.
Türkiye olarak, doğrusu 4 yıl içerisinde çok inanılmaz bir değişim
süreci içerisinde olduk. Her alanda, siyasi, ekonomik, kültürel her
konuda... Dünyadaki Türkiye imajı çok farklı yerlere geldi. Dünyada
önemli olaylar oldu. Dünyada olan olaylar Türkiye'yi direkt
ilgilendiriyor biliyorsunuz. Ekonomik krizler, siyasi krizler
yaşandı. Çevremizde, Ortadoğu'da, İslam ülkelerinde tarihin en
büyük dönüşümleri gerçekleşiyor. Bütün bunları hep beraber
yaşıyoruz. Bu 4 yıl anlata anlata bitirilemeyecek olaylar
yaşandı.
230 BİN E-POSTA
-Cumhurbaşkanlığınız döneminde birçok ilke tanık olduk.
''Çankaya Sofrası''nı yeniden başlattınız. İnternet sitenizin aktif
oldu, Köşk'ü halka açtınız…
Tabii her Cumhurbaşkanı'nın kendine özgü bir yöntemi vardır. Ben de
aktif siyasetin, halkın içinden gelmiş bir insan olarak
Cumhurbaşkanlığı'nı halka açmayı ve insanlarla bütünleşmeyi ve
onların da Cumhurbaşkanlığı'nda ne olup bittiğini görmelerini,
takip etmelerini çok arzu ettim.
Bildiğim kadarıyla web sayfası günde 1 milyon ve 600 bin civarında
hit alıyor. ''İnteraktif'' diyorlar ya, o gerçekleşiyor. Bana
arkadaşlar dün 230 bin elektronik posta aldığımızı söylediler.
Bunların hepsi de cevaplandırılıyor. Bu, bir şekilde halkla,
dışarıyla yakın temas içinde olunduğunu gösteriyor.
-Bu arada Google'ın da size yönelik bir uygulaması
olacak.
Evet. Onlar da bizim bu ilgimizi bildiği için yeni bir program
yapıyorlar. Periyotlarını henüz kesinleştirmedik. Türkiye'den ya da
yurt dışından vatandaşlarımız ya da vatandaşlarımız olması da
gerekmiyor herkes istediği soruyu soracak bize. Ondan sonra bu
soruyu soranlar arasında anket yapılacak. Herkesin en çok öne
çıkardığı 5-10 soru tespit edilecek. Soruları ben tespit
etmeyeceğim, onlar tespit edecek. Ben onlara cevap vereceğim.
- Bunlar halka dönük olduğunuzu gösteren
şeyler…
Siyasetin içinden gelen bir kişi olduğum için daima halkla beraber
oldum. En küçük köyde de, en küçük mahallede de, en büyük şehirde
de... En büyük mitinglerde yüzbinlerle beraber oldum. Dolayısıyla
onlardan kopmayı doğrusu hiçbir zaman düşünmedim. Nihayet onları
temsil ediyorum. Cumhurbaşkanı bütün Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının Cumhurbaşkanıdır.
AKTİF SİYASETİ ÖZLÜYORUM
-Aktif siyaseti özlediğiniz oluyor mu?
Tabii samimi konuşmak gerekirse, benim tam 20 senem siyasetin
içinde geçti. Full time siyaset oldu yaptığımız siyaset. Ve
milletvekili olarak, uzun dönem hem iktidarda hem muhalefette her
seviyede. Bakanlık dönemlerim, kısa başbakanlık dönemim, yoğun bir
siyasi hayatım oldu. İster istemez insan onu hem özlüyor hem
arıyor. Ama tabii ki Cumhurbaşkanı olduktan sonra böyle onurlu bir
görev bütün siyasi akımlara, bütün siyasi partilere eşit mesafede
durma sorumluluğunu da yüklüyor. Dolayısıyla bu sorumluluğu yerine
getirirken, ister istemez insan zorluyor kendisini. Çünkü böyle
yoğun bir ortamdan geldikten sonra...
HAYDİ ŞU ARKADAŞA UĞRAYIM YOK…
- Bu dönemle aktif siyaset dönemini kıyasladığınızda
ailenize nasıl vakit ayırabiliyorsunuz?
Bu herkes için tabii çok önemli. ''İnsan özlüyor'' derken, bilfiil
siyaseti yapma özleminden ziyade serbestliği özlüyor anlamında
bilinmesini isterim. Şöyle ki; Cumhurbaşkanı olarak istediğiniz
yere gidemiyorsunuz. Kafanıza estiği an ''Haydi şu arkadaşıma
uğrayayım, haydi şuraya çıkayım, şurayı gezeyim'' diyemiyorsunuz.
Cumhurbaşkanlığı'nın konumu itibariyle kendisini tabii ki
kısıtlayan kurallarımız var. Bunları yok göremezsiniz. Bunlar da
bir yana, bir yere Cumhurbaşkanı giderken kendi gidemiyor. 2-3
kişiyle de gidemiyor. Siz istemeseniz de sizin haberiniz olmadan
bir sürü insan seferber oluyor. Bunun farkına varınca doğrusu
rahatsız oluyorsunuz. Bir yere gidecekseniz o sizi adeta gitmemeye
teşvik ediyor. Bütün bunlar bu yeni hayatın getirdiği
gerçekler.
KEŞKE DAHA ÖNCE EVLENSEYDİM!
Aile hayatı söz konusu olunca, böyle bir hayatımın daha erken
olmasını arzu ederdim, çünkü çocuklar yok artık. İki oğlum, kızım
bizimle beraber değiller. Çocuklar okuyor. Dışarıdalar. Kızım
evlendi biliyorsunuz. Şimdi eşimle beraberiz. Bunun getirdiği yeni
bir hayat tarzı var. Şüphesiz ki bunun verdiği yeni başka gerçekler
var. İnsan daha genç yaşta doğrusu, çocukları küçükken aile
hayatını arıyor. O günlerde biz işte tam siyasetin içindeydik. Öyle
oldu ki çocuklarımızın büyüdüğünün farkına varmadık.
KAPUSUZ’LA ANKARA’DA GEZDİK
- Eşinizle beraber Cumhurbaşkanlığı'ndaki ekibinizi
atlatarak, arabayla dışarıya çıkmıştınız. Başka örnekler var
mı?
Çok arzu ediyorum gerçekten araba sürmeyi. Kendi başıma sürmeyi,
dışarıda, önümde arkamda kimse olmadan... Buna benzer yine böyle
rahat bir günde, bir ay kadar önceydi, ramazandan önceydi,
Ankara'da bir arkadaşım uğradı. Arabasıyla geldi ''Haydi beraber
gidelim'' dedi. Kimseye haber vermedik. Çıktık biraz dolaştık. O,
eski arkadaşım Salih Kapusuz'du. Beraber bindik. Gündüz vakti
Ankara'nın dışına çıktık, biraz dolaştık.
-Gören oldu mu?
Görenler oldu tabii ki. Onlar da tabii memnun oluyor, biz de memnun
oluyoruz.
-Bu tempo içinde günde kaç saat uyuyorsunuz? Konutunuzda
neler yapıyorsunuz?
Genellikle Cumhurbaşkanlığı'ndan, ofisten geç dönüyoruz. Bazen saat
8'i geçiyor. Geç vakte kadar çalışıyoruz. Döndükten sonra da tabii
ki okumam gereken şeyler oluyor, onları okuyorum. Takip etmem
gereken konular oluyor. Maalesef, ne kadar isteseniz de erken uyuma
alışkanlığını kaybettik uzun yıllardır. Dolayısıyla çok geç
yatıyoruz.
FORMUMA ÖZEN GÖSTERMEK DURUMUNDAYIM
-Formunuza dikkat ettiğinizi de gözlemliyoruz.
Aktif siyasetle Cumhurbaşkanlığı fiziki olarak çok farklı iki konu.
Burada eğer kendime dikkat etmeseydim, özellikle yediklerime dikkat
etmeseydim kendi formumu kaybederdim. Dolayısıyla şimdi daha çok
özen göstermek durumundayım.
-Form demişken, sarı kuşak judocusunuz.
Judo değil. Ben öğrencilik yıllarımda karateyle uğraştım, ama
yukarı kademelere çıkmadım. Şimdi yürüyüşü çok severim ve hızlı
yürürüm. Normal yürüyüşüm de hızlıdır benim. Yürüyüşe çıkınca hızlı
yürürüm ve çok uzun mesafe yürürüm. Fırsat buldukça onu
yapıyorum.
- Hobilerinize zaman ayırabiliyor musunuz? Zaman
bulursanız nelerle uğraşıyorsunuz?
Demin söylediğim gibi yürümeyi çok severim. En çok yapmak istediğim
şey bu. Dışarıda olması en çok arzumdur ama dışarıda sayı çoğalınca
o beni rahatsız ediyor doğrusu. Bantta daha çok
yürüyorum.
TORUN SEVGİSİ AYRI
- Kenya ve Tanzanya ziyaretinizde fotoğraf merakınızı görme
imkanımız oldu. Yine vakit buldukça fotoğraf çekiyor
musunuz?
Fotoğraf çekmeyi severim. Şimdi kolay tabii. ''Tüfek icat oldu
mertlik bozuldu'' diye bir laf var ya. Eski fotoğraf makineleri
daha farklı oluyordu. Cep telefonuyla bile fotoğraf çekiyorsunuz,
bazen kalitesi daha güzel oluyor. Bu fotoğraflar karta basılıp da
önünüze gelmeyince çekilenlere tekrar bakılıyor mu onu bilmiyorum.
Herhalde bakılmıyor. Ama eskiden hiç değilse bakılırdı, albümler
olurdu. Bunların içinde ayıklama yapmak lazım, ''Güzel olanları
basıp bir köşeye koymak iyi olur'' diyorum. Çok hoşumuza giden
resimleri yapıyoruz.
- Dede olmak nasıl bir duygu.
Dede olmayan herkes dedelerden duyardı; ''Dedelik çok iyidir. Torun
sevgisi ayrıdır. Sorumluluğu anne babaya karşı, sevgisiyse
dedelere, babaannelere, anneannelere karşı'' denirdi. Biz de şimdi
onu yaşıyoruz tabii. Gerçekten sevgisi ayrı. Allah herkese nasip
etsin.