Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan bomba açıklamalar
Abone olCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: AB ile ilgili 2018 temennim yumuşama yılı olsun... Gerekirse biz ABD’ye karşı dava açarız, Halkbank'ın ismini kirlettiler... Suriye'de terör koridoruna izin vermiyiz, vurduk mu oturturuz...
CUMHURBAŞKANI Erdoğan Fransa dönüşü uçakta gazetecilerin
sorularını yanıtladı. ABD, PKK, FETÖ konularından birbirinden sert
mesajlar veren Erdoğan, Avrupa Birliği ile 2018 yılında ilişkilerde
yumuşama yılı olması temennisini dile getirdi.
Pensilvanya'nın arkasında ABD var diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'deki Hakan Atilla davası için de bombayı patlattı: Hakan Atilla davasıyla ilgili olarak gerekirse biz ABD’ye karşı dava açarız; zira şu anda Halk Bankası’nın dava açma yetkisi var. Bu bankamızın uluslararası düzeyde ismi kirletiliyor. Bununla ilgili olarak bir karşı dava açmaları mümkün."
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın o açıklamaları:
AFRİKA’YA ZİYARETLERİMİZİ ARTTIRACAĞIZ
2018’in ilk ziyaretini hamdolsun olsun Fransa’ya
gerçekleştirdik. Önümüzdeki aylarda, yurtdışı seyahatlerimizde
mevsim koşullarını da değerlendirerek Afrika’ya ziyaretlerimizi
arttıracağız. Bu arada Avrupa’ya, Orta Asya’ya, o bölgelere
yurtdışı seyahatlerimize de 2018’de ağırlık vermek istiyoruz. İkili
ilişkiler, bölgesel konular, Türkiye-AB ilişkilerini Sayın
Macron’la ele aldık. Yaptığımız bazı anlaşmalar oldu. Bu
anlaşmalardan biri THY (Türk Hava Yolları) ile Airbus anlaşması.
Geniş gövdeli uçaklarda, tercihinin bir kısmını Airbus’tan yana
kullandı Türk Hava Yollarımız. Bunlardan alınacak ve 2019’dan
itibaren de teslimatı başlayacak. Bunların yanında ROKETSAN ve
ASELSAN, EUROSAM ile anlaşma sağladı. Burada tabii EUROSAM ile
atılan adım sadece Fransa ile değil İtalya’yı da kapsayan güçlü bir
anlaşma oldu. Bu savunma sistemleri noktasında bizi daha güçlü
kılacak bir adımdır. Hedefimiz Fransa ile aramızdaki ticaret
hacmini 13.5 milyar dolardan 20 milyar Euro’ya çıkarmak. Bu Sarkozy
döneminde belirlediğimiz hedefti ama ulaşamadık; şimdi bunu bu
dönemde başaralım istiyoruz.
FRANSA’DA İMAM SAYISININ AZALMASI
Tabii Fransa’da yaşayan Türk ve Müslüman toplumunun sorunlarını da değerlendirme imkânı bulduk. Özellikle de üzerinde durduğumuz konu buradaki camilerimiz. 250 kadar camimiz var. Camilerin imamları konusunda bir sıkıntı var. Sürekli olarak imamları azaltma yoluna gidiyorlar. Bu da, Türkiye ya da dışarıdan değil Fransa’da yetişmiş din görevlisi istihdamını arzu etmelerinden kaynaklanıyor. Ben de kendileriyle yaptığım görüşmede Strasbourg İlahiyatı devreye almanın bu hususta yararlı olacağını belirtim. ‘Fransa’da kendilerine denklik verecek olursanız biz de Türkiye’den YÖK’ten bu işi halledebiliriz’ dedim. Karşılıklı olarak bunu hallettikten sonra problem kalmaz. Birkaç yıl içerisinde Fransa Strasbourg İlahiyat’tan mezun olan öğrenciler, burada din görevlisi olarak çalışmaya başlayabilirler. Yabancı dil sorunu olmaz. Dini bilgiler konusunda, burada ehliyet sahibi hocalar tarafından yetiştirileceklerdir. Böylece camilerde, Fransız kültürüne yabancı olmayan ve entegrasyon sıkıntısı yaşamayan kişiler görev vermenin yolu açılmış olur. Bu konuyla ilgili kendisiyle mutabık kaldık. YÖK’le yapacağım çalışma sonrası Sayın Macron ile muhtemelen bir telefon görüşmemiz olabilir. Kendisine gerekli belgeleri de ileteceğim. Tabii Strasbourg İlahiyat Fakültesi’nin denklik ve statü sorununun çözülmesinin ardından, buradan mezun olanlar için sadece Fransa’daki camilerde değil Avrupa’nın değişik yerlerinde görev alma şansı doğabileceğine de değindik.
SURİYE KONUSUNDA DÜŞÜNCELERİMİZ ÖRTÜŞÜYOR
Paris ziyaretim esnasında, Fransa İslam Konseyi Yönetim Kurulu’nu da kabul ettim. Özellikle Kudüs konusundaki girişimlerimizden duydukları memnuniyeti ifade ettiler. Aynı durum Sayın Macron ile aramızda geçti ve Macron ile yaptığımız görüşmede İsrail-Filistin, bunun üzerinde ısrarla durduk.
Suriye’deki gelişmeleri kendisiyle ele aldık. Bu konuda düşüncelerimiz örtüşüyor. Bunlarla birlikte Soçi ve Astana süreçlerine bakışında farklılıklar vardı. Sonrasında yaptığımız ikili görüşmelerde o düşüncelerin yumuşadığını gördük, bu konuyla alakalı olarak bir kere Astana’ya ABD gözlemci gönderiyor. Keza Ürdün orada, Lübnan orada. Sadece Rusya, sadece İran ve Türkiye yok. Bunlar da var. Ondan sonra ikinci etapta bu düşüncesinin değiştiğini gördüm.
PKK VE FETÖ’YLE İLGİLİ BELGELER VERİLDİ
Tabii Fransa’da PKK, FETÖ yapılanması ile ilgili mücadeleyi kendisiyle konuştum. Dernek isimlerini de içeren doküman ve belgeleri, Fransızca tercümesiyle kendisine verdim. ‘Bunların takipçisi olmanızı istiyoruz, bizde bunları takip edeceğiz’ dedim. Kendileri de ‘Terörle mücadelede sizler neredeyseniz ben de aynı yerdeyim; mücadeleyi aynı kararlılıkla ben de vereceğim’ dedi. Temennim odur ki inşallah bu mücadeleyi birlikte verme imkânı yakalarız.
Tabii ki bölgesel konular bahsinde az önce konuştuğum Filistin barış süreci iki devletli çözüm konusunda aynı şeyi düşünüyoruz. DEAŞ ile mücadele konusunda aynıyız. İran’da yaşanan hadiseleri ele aldık, oradaki bakış açımız da hemen hemen aynı. Türkiye ve Avrupa ilişkilerinin mevcut durumunu ve ilişkilerini ele aldık. AB ve Fransa’dan beklentilerimizi dile getirdik ve göç anlaşmasını kendilerine hatırlattım. Şu an 3.5 milyon insan bizde, bunların tüm bakımı bizde, yaptığımız tüm harcama ortada ama sizinkiler bu harcamaları kabul etmiyor. Verilen sözler yerine gelmiyor bunların hepsini tekrar hatırlattım.
VURDUK MU OTURTURUZ
- İsrail’e tehdit oluşturacak ülkeler zayıflatılıyor yorumları var. Şimdi İran’da olaylar var şöyle yorumlar geliyor; “Suriye, Irak ve İran’dan sonra hedef Türkiye olabilir mi?” Siz de PKK’nın Suriye’ye yerleştiğini söylemiştiniz. Böyle bir risk görüyor musunuz?
Yorumlara, varsayımlara değil, biz kendi hedefimizin ne olduğuna odaklanmalıyız. Kendinizi zayıf görüyorsanız zaten bittiniz demektir. Ben Türkiye’yi asla zayıf olarak görmüyorum. Biz vurduk mu oturturuz. Ne PKK bir şey yapabilir, ne YPG. Hadi güçleri yetiyorsa, terör koridoru meselesinde yürüsünler. Bizim bu noktalarda evel Allah’a biz inanıyoruz, inandığımız için de üstünüz. Nasıl biz şu anda 2 bin kilometrekare arazi üzerinde nasıl huzur sükun getirdiysek, o terör koridoru olarak düşündükleri yeri de onlara mezar ederiz. Bu konuda kararlıyız, bunu herkes bilecek. Bizim medyamızın da bunun bilincinde olması lazım. Konuya ABD değil Türk’ün bakışı ile bakın. ABD lafa gelince ‘Biz terör örgütünün karşısındayız’ diyor. Ondan sonra da DEAŞ’a karşı yine bir terör örgütü olan YPG’yi yanına alarak mücadele ediyor. Medyadan bazıları da tutmuş, ‘Ne yapsın ABD, tabii ki onlarla yürütecek bu işi’ diyebiliyor. Milli ve yerli olmak, yanlışa düşmemek açısından da önemli.
AB TEMENNİM 2018 YUMUŞAMA YILI OLSUN
- Avrupa cephesinde 2018 yılında yumuşama sinyalleri
geliyor. 2018 yılı bir şekilde Türkiye-Avrupa ilişkilerinin
yumuşama yılı olabilir mi?
Temennim odur ki olsun. Zaten siyasetin içinde buna benzer şeyleri
çok yaşadık. Yaşadık ama aldığınız tekme tokat yanınıza kâr
kalıyor. Gönül bunlar olmasın istiyordu ama ne yazık ki bunlar
oldu. Avusturya ile benim geçmişte, çok farklı görüşmelerim,
müşterek attığımız adımlarımız olmuştu. Başbakanlığım dönemimde biz
Viyana’da mesela Avrupa Birliği ile futbol maçı
yapmıştık. O denli muhabbet içerisindeydik. Ama daha sonra
hükümetler değişti, hava değişti, maalesef gerilimler de yaşandı.
Özellikle Almanya ile farklı bir süreç yaşandı. Ama mesela Fransa,
bu tuzağa düşmedi. Buna karşılık İskandinav ülkelerinden bazıları
bu tuzağa düştü. Temenni ederiz ki bu süreci geride bırakalım. Biz
ilişkilerin süratle toparlanmasından yanayız. Çünkü siyasette
düşmanlığı kalıcı kılmak ülke halklarına hiçbir zaman kazandırmaz,
herhangi bir fayda da getirmez.
Peki ne değişti de yani o taraftan yumuşama sinyalleri
geliyor?
Bazı yerlerde iktidarlar değişti. Farklı farklı nedenleri olabilir.
Önemli olan sürecin iyileştirilmesidir.
ANLAMAK İSTEMEDİM
Macron, Türkiye’nin AB sürecinin yeniden yorumlanmasından
bahsetti. Biz buradan Türkiye olarak ne anladık? Onun demek
istediği şey neydi sizce? Bununla ilgili bir değerlendirmeniz var
mı?
Ben onun tam ne demek istediğini anlamak istemedim. Onların bizi
anlamasına odaklanmayı tercih ettim. Ben ne demek istiyorum, o beni
anlasın diye düşündüm. Ne demek istediğimizi en iyi biçimde
anlatmayı hedefledim. Hem içeride hem de basın açıklamasında buna
odaklandım. Temenni ederim ki bizi anlamışlardır.
TUTUKLU SÖZDE GAZETECİLERLE İLGİLİ BİLGİ VERDİM
Macron’a Türkiye’de tutuklu bulunan sözde gazetecilerle ilgili olarak bilgi verdim. Bunların bir bölümünün adi suçlardan, büyük bölümünün de terörden ve terörle iltisaktan dolayı içeride olduklarını anlattım. Bana bazı isimler de verdi. Ben de o isimlerle ilgili olarak, ‘Savcıların ne tür iddiaları olduğunu aktaran bilgileri size göndereceğim. Sizin yargınız nasıl saygınsa bizim ki de saygındır’ dedim. ‘Türkiye insan hakları konusunda, Batılı pek çok ülkeden çok daha ileridedir’ dedim.
FRANSA’DA KAVALA’NIN AVUKATLARI VARMIŞ
Batı’da yaşananlar ortada. Örneğin Can Dündar denilen sözde gazeteci, Türkiye’de 5 yıl 10 ay mahkûm olmasına rağmen Almanya’da rahatça dolaşıyor. Halbuki kendisi, Türkiye’de adli kontrolle serbest bırakılmaktan istifade ederek kaçmış biridir. Bu adamın FETÖ ile müşterek ne tür şeyler yaptığı biliniyor. Paris’teki basın toplantısında biliyorsunuz bir gazeteci de kalktı bana, malum Gezi olaylarının kahramanı Osman Kavala’yı sordu. Demek ki Fransa’da Kavala’nın avukatları varmış! Gezi olaylarının arkasındaki bütün o işlerin kahramanıdır; Türkiye’nin Soros’udur bu adam. O işlerin perde arkasındaki isimdir o. Bu tür insanların hangi çevrelerde nasıl sahiplenildiğini görmek de manidar.
BİZ DE ABD'YE DAVA AÇABİLİRİZ
- Hakan Atilla davası 9 ay gibi kısa sürede tamamlandı.
Fetullah Gülen hakkında neredeyse 4 yıl olmasına rağmen Pensilvanya
hakkında tek bir adım atılmamış olmamasına ne
diyorsunuz?
Bu şunu gösteriyor. Pensilvanya’nın arkasında ABD var. Sene 1999 ve
2017 FETÖ’nün elebaşını ABD’de besleyip ona 400 dönümlük araziyi
tahsis eden ABD. Villalar falan her şey orada korunaklı. Herhangi
bir gelişme yok. İlk etapta 85 koli ondan sonra yeni yeni
sonuçlanan davalar ABD yetkililerine bildiriliyor. Ne yazık ki
adalet bakanlığı ABD’nin konu ile alakalı attıkları tek bir adım
yok ama biz kovalayacağız. Hakan Atilla davasıyla ilgili olarak da,
gerekirse biz ABD’ye karşı dava açarız; zira şu anda Halk
Bankası’nın dava açma yetkisi var. Bu bankamızın uluslararası
düzeyde ismi kirletiliyor. Bununla ilgili olarak bir karşı dava
açmaları mümkün.
SAVUNMA SİSTEMİNDE ÇEŞİTLENDİRME
- S-400 füzeleriyle ilgili anlaşma yapıldıktan sonra
özellikle NATO’nun önemli üyelerinden birisi ABD ciddi tepki
gösterdi. Şimdi EUROSAM ile bir anlaşmaya gidiliyor. Bu
eleştirilerin azalmasını bekliyor musunuz?
Konuyla ilgili olarak zaten NATO Genel Sekreteri Stoltenberg
açıklama yaptı. Ne dedi o açıklamada: ‘Buralara müdahale etme gibi
bir şey söz konusu olamaz?’ Niye bu açıklamayı yaptı? Çünkü
Yunanistan S-300 almış. ABD’nin Yunanistan’a karşı sesini duydunuz
mu? Sen Yunanistan’a karşı burada S-300’ler var hadi çıkarın
bunları demeyeceksin. Türkiye’ye kalkıp bunu söyleyeceksin. Böyle
bir şey olmaz. Bizim şu an Fransa ve İtalya ile birlikte EUROSAM’da
attığımız adım aslında bir çeşitlendirmededir. Biz savunma
sistemlerinde çeşitlendirmeye gidelim. Daha güçlü olalım. Hem o
olsun hem o olsun.
İKİLİ İLİŞKİLER CİDDİ MANADA YARALANDI
Son zamanlarda Donald Trump’ın (ABD Başkanı) bölgesel ve
küresel meselelerde daha agresif bir üslup takındığını görüyoruz.
Filistinlileri yardımı kesmekle tehdit ediyor. AB ve BM’nin yeni
inisiyatif alarak meseleyi Kudüs merkezli olarak sürdürme durumu
olabilir mi?
Bu konuyla ilgili olarak ben İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) olarak
bir teklifte bulunacağım. İsrail-Filistin meselesini gelin İİT ve
AB olarak müşterek bir çalışma ile ele alalım. Bakalım bu teklif ne
getirir?
KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE BELLİ DEĞİL
Özellikle YPG ve FETÖ konusunda bir hayal kırıklığı
yaşıyor musunuz? Türkiye-ABD ilişkilerinin indiği seviyeden normal
bir seviyeye çıkarılma umudunuz var mı?
Bu olayın birçok başlığı var. Olay sadece YPG olayı değil. Mesela
yargı sistemlerinde yaşananlar var. Bunların en önemlisi FETÖ
meselesi. ABD terörle mücadelede kendine göre bir tanım yapmıştır.
Onun terörist dediği ülke ve kişilerin terörle alakası da
olmayabilir pekala. Şu anda İran’a, Pakistan’a yönelik yapılan
açıklamaları bu çerçevede değerlendirmek lazım. Bazı ülkeleri bir
şekilde sıkıştırmanın ya da içerde parçalanma sürecine girmelerini
arzu etmenin ne anlamı var? Bu gelişmeler elbette düşündürücü. Bir
başka başlık Rıza Sarraf (Reza Zarrab), arkasından Hakan Atilla
meselesi, Halk Bankası meselesi. Bu konu ile ilgili yargı süreci
kumpas üstüne kumpaslarla dolu. Bu süreç tamamen siyasidir, adli ve
hukuki değildir. Kimin eli kimin cebinde belli değildir. Zanlı olan
birisi kalkıp ‘Bana FBI 50 bin dolar verdi’ diyorsa bir defa sizin
adalet sisteminiz çöktü demektir. Tüm bu konular, Türkiye ve ABD
arasında hukuki sistemde ikili ilişkileri ciddi manada
yaralamıştır. Ciddi manada burada aramızdaki süreçte darbe
yemiştir.
KILIÇDAROĞLU GAİPTEN HABER VERMEYE ALIŞKINDIR
- Beşiktaş Belediye Başkanı’nın görevden alınmasıyla
ilgili CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘AKP
alamayacağını anladı da onun için böyle hareketler yapıyor’ beyanı
var, değerlendirir misiniz?
Yani Kılıçdaroğlu gaipten haberler vermeye alışkındır. Şu anda daha
14 ay var. AK Parti bunaldı da bunu yapıyor falan bunların hepsi...
Aç tavuk kendini buğday ambarında görürmüş. O da kendisini buğday
ambarında görüyor.
Bizim bütün attığımız adımların hepsi nerede bir suiistimal varsa nerede bir yolsuzluk varsa mülkiye müfettişleri ile birlikte gideriz. Benim vatandaşım korkmasa, çekinmese ortaya daha çok şeyler çıkar.
‘Yüzleşmeye var mısın? Suç üstüne var mısın’ diyorum adama, ‘Benim işim kalır o zaman’ diyor. Yani bunu demese olay çok farklı yerlere gidebilir. Nereden olursa olsun ister benim partim ister diğer partiler bizim bu işi belli noktalara getirmemiz lazım.
AFFEDİLİR YANI YOK
Kılıçdaroğlu’nun en büyük marifeti yolsuzlukları savunmaktır. Nitekim Ataşehir’i nasıl savunduğunu gördük şimdi de Beşiktaş’ı savunuyor. Yolsuzlukları savuna savuna buralara gelmiştir. Beşiktaş’taki olaya yaklaşım tarzının hiç affedilir bir yanı yok bunların çok daha açık bir biçimde ortaya çıktığını göreceğiz.