Cumhurbaşkanı Erdoğan: Annelikten vazgeçmek...
Abone olCumhurbaşkanı Erdoğan, KADEM'in yeni hizmet binası açılış töreninde konuştu. Erdoğan, "Tek millet olacaksak, milletin nüvesi ailedir. Güçlü aileler, güçlü milletleri doğrurur." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneği'nin (KADEM) yeni hizmet
binası açılış töreninde gündeme dair önemli açıklamalarda
bulundu.
3 çocuk isteğini yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Anneliği reddetmek, insanın yarısından vazgeçmektir, daha geniş insanlıktan vazgeçmek demektir. Anne varsa insanlık var. Her fırsatta en az 3 çocuk tavsiyesi yapıyor. Bunu ben yapmıyorum, Rabbim emrediyor, peygamberimiz söylüyor. Nikahlanınız, çoğalınız... Ebedi alemde diğer topluluklara karşı ümmetimin çokluğu ile iftihar edeceğim buyuyor. Kim? Peygamberimiz aleyhüsselatı vesselam" ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar
şöyle:
KADEM'in yeni genel merkez binasının hayırlara vesile olmasını
Rabbimden temenni ediyorum. Kuruluşundan bugüne kadar KADEM çatısı
altında kadınlarımızın ve demokrasimizin gelişmesi uğrunda
verdikleri mücadeleden ve bu yolda emeği geçenlerden de Allah razı
olsun diyorum. 3 yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren KADEM'in
etkinliklerini başından beri takip ediyorum. Nasıl samimi bir
gayret ortaya koyduklarını gayet iyi biliyorum. Kadın ve Demokrasi
Derneği, kadınların hakları ile ilgili çalışmayı kendilerine
öncelik olarak belirlemiş bir sivil toplum örgütüdür. Kadın demek
insanlığın yarısı demektir. Kadın demek insanın bizatihi kendisi
demektir. Rahmetli Neşet Ertaş'ın dediği gibi "Kadın insandır,
erkek insanoğlu". Kadın yoksa insan da yok. Bu bakımdan biz KADEM'i
tüm insanlığın haklarını savunan bir kuruluş olarak kabul ediyoruz.
KADEM'in kadın konusu yanında Türkiye'nin her meselesiyle
ilgilenen, görüş ve duruş sahibi bir dernek oludğunu gayet iyi
biliyoruz.
KADINLARI SAVUNANLAR MEDENİYETİMİZİ TEMSİL
ETMİYOR
Türkiye'de kadın haklarının savunulması konusunda tartışmalar uzun
süre çarpık bir anlayış etrafında dönüp durmuştur. Kadın haklarını
savunmak adına adeta insana dair gerçekleri inkan eden ve
kesinlikle bu topraklara, bu medeniyete, bizim insanımıza ait
olmayan bir bakış açısı yıllarca bu konuyu tekeline almıştır.
Kadını yaratılış fıtratından, toplumsal ve biyolojik gerçekten
tecrid eden görüşler aslında onun hakkını savunmuyor. Tam aksine
onu özgürlüğünden uzaklaştırıyor. Onu herhangi bir maden haline
getirdiğinizde altınla demiri eşitlediğinizde adaleti sağlamış
olamazsınız. Kadın tartışmalarını da ben bu çerçevede
değerlendiriyorum. Kadın, anneleriyle, evinin ve çocuklarının
üzerindeki etkileriyle, zerafetiyle, estetiğiyle kadındır. Erkek
ile kadını birbirini rakip olarak gören anlayışı kesinlikle
reddediyorum. Türkiye'nin hedeflerine ulaşabilmemiz için
milletimizin her ferdini harekete geçirmemiz, potansiyelimizi yüzde
yüz değerlendirmemiz gerekiyor. Kadınlarımızın üretimin gizli
kahramanları olduğunu biliyoruz. Tarlada, bostanda çalışan evinde
hayvancılıktan el sanatlarına kadar pekçok üretimi gerçekleştiren
kadınların bu konumları artık daha görünür hale gelmeye
başlamıştır.
BİR KADIN İŞ DÜNYASINDA NE KADAR BAŞARILI
OLURSA OLSUN...
Kamuda, özel sektörde, ticaret ve siyasette kadınlarımız çok önemli
görevler üstleniyor. Çalışabilir nüfusumuz içinde istihdama katılan
kadınlarımızın oranı her geçen yıl artıyor. Türkiye'de istihdama
katılan kişi sayısı arttığı halde işsizlik oranı aynı düzeyde
düşmüyor. Buna dikkat etmemiz lazım. Geçmişte istihdam rakamları
içinde gözükmeyen kadınlarımız artık etkin şekilde buradaki yerleri
alıyor. Evinin hanımı, çocuklarının annesi olarak zaten çok önemli
hizmetler gerçekleştiren kadınlar iş hayatında da artan oranda
temsil edilmeye başladılar. 2004 yılında yüzde 20 düzeyinde olan
kadınlarımız artık yüzde 32'ye yaklaşmış bulunuyor. Kadının iş
hayatındaki konumu, onun anneliğini asla geriye atmamalıdır.
Çalışıyorum diye annelikten imtina eden bir kadın, aslında
kadınlığını inkar ediyor demektir. Bu benim samimi düşüncem.
Anneliği reddeden, evini çekip çekirmeyen bir kadın iş dünyasında
ne kadar başarılı olursa olsun özgürlüğü kaybetme tehlikesiyle
karşı karşıyadır, eksiktir, yarımdır.
PEK ÇOK İMKANI DEVREYE
SOKTUK
Üretmek, hayatın her alanında varolmak kesinlike anneliğe engel değildir. Özellikle çalışan kadınların anneliğini teşvik için çok önemli düzenlemeler yaptık. Annelik, doğum ve süt izinlerinden esnek çalışmaya, işyerlerinde kreş sorumluluğuna kadar kadınlarımızın anneliğini kolaylaştıracak pek çok imkanı devreye soktuk. Başbakanlığımdan Cumhurbaşkanlığım dönemine kadar aileye desteği hiçbir yerde olmadığı kadar biz verdik. Olaya sadece kadın olarak baktık. Tek millet olacaksak, milletin nüvesi ailedir. Güçlü aileler, güçlü milletleri doğrurur. Her alanda kadınları çocuklarıyla birlikte kollayan, destekleyen, yasal düzenlemeler gerçekleştirdik. Kadınlarımızı pekçok işi evinden, çocuklarının yanından yürütebilmesine fırsat veriyoruz.
İŞ HAYATI KESİNLİKLE ANNELİĞİN ALTERNATİFİ
DEĞİLDİR
İş hayatının anneliğin alternatifi haline getirilmesini kesinlikle
kabul etmiyorum. Bir devletin en önemli görevi neslin güvenliğidir.
Devlet bunu da yapmak zorunda. Hem hayırlı evlatlar yetiştirilmesi
konusunda ben kadınlarımıza güveniyorum, KADEM ailesine
güveniyorum. KADEM'in kadınlarımızın bu doğrultuda teşvik
edilmesine öncülük edeceğine inanıyorum. Bu gece ilk teravih
kılınacak. Ardından ilk sahura kalkacağımız yarın ilk orucumuzu
tutacağımız Ramazan ayının sizler, milletimiz ve tüm İslam
Alemi için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Bizim için Ramazan asla aylardan bir ay değildir. Ramazan bize
sorumluluklarımızı hatırlatma yönüyle ayrıca önemlidir. Soframızı
öncelikle mazlum, mağdur, garip, gureba ve ailemizle paylaşmıyorsak
Ramazan'ın idrakine varamamışız demektir. Beş yıldızlı otellerde
lüks iftarlar Ramazan ayının idrakine varamamak demektir. Fakirle
biraraya gelebiliyorsak, bu işi mütevazı bir sofralar şeklinde
yapabiliyorsak, hani "Muhabbetten Muhammed oldu hasıl, Muhabbetsiz
Muhammed ne hasıl?" anlayışıyla bunu yapabiliyorsak.
RAMAZAN ŞATAFATLI SOFRALARDA İFTAR AÇMAK
DEĞİLDİR
Ramazan asla seçkinlerin birbirini en şatafatlı sofralarda
ağırladığı bir ay değildir. Ramazan asıl hak edenlere açılması
gereken bir aydır. Bugün ülkemizde 3 milyon mülteci var. Bunun
yanında vatandaşlarımız içinde hayatlarını zor şartlarda sürdüren
insanlar var. Haziran sıcağında ailesinin nafakasını kazanmak için
sokakta, fabrikada, tarlada çalışan kardeşlerimiz var. Ramazan
sofralarının asıl hakedenleri işte bunlardır. İmkanı olanlar her
gün iftar sofrasını bu insanlardan bir kısmıyla paylaşmıyorsa
Ramazan'ın ruhuna uygun davranmıyor demektir. Fitre, sadaka, zekat,
hayırla mazlumların derdine derman olamıyorsak Ramazan'ı hakkıyla
değerlendiremiyoruz demektir. Ramazan midemizi aç bırakmak değil,
gönlümüzü alabildiğine doyurmak demektir. Bu konuda en büyük görev
yine kadınlarımıza düşüyor. Kadınların şefkat ve merhamet isteği
çok daha güçlüdür, çok daha baskındır. Ramazan'ın ruhuna uygun
şekilde değerlendirilmesi hususunda sizlerin gereğini yerine
getireceğinize inanıyorum. İtikadi noktada çalışmalarımıza güç
vermeliyiz. Bu noktada gençliğimizi takviye eden çalışmalar
yapmamız lazım. Bütün yurtlarımızda, pansiyonlarda bunların olması
lazım. Ahâk abidesi bir nesli özellikle KADEM'in de yetiştirmesi
lazım. Bu noktada üzerinizde önemli görevler olduğuna inanıyorum.
Her şeyi devletten değil STK'larımız bu noktadaki görevi çok
şeyleri değiştirecek. Muameletta da yine çok önemli görevleri ifa
edecek şekilde, hocalarımızla, burada verilecek seminerlerle çok
iyi bir noktaya taşımamız lazım. Biz tek devlet, tek millet, tek
bayrak, tek vatan anlayışıyla bizi bölemeyecekler. KADEM'in bu yeni
faaliyet merkezi, hizmet binası inşallah tüm yöneticilere hayırlı
olsun diyorum. Hayırsever kardeşlerimizin katkıları sebebiyle çok
çok teşekkür ediyorum. Şimdiden Ramazan Bayramınızı tebrik
ediyorum.