Cumhurbaşkanı Erdoğan: ABD, Afganistan için bedel ödemeli
Abone olCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletler 76’ncı Genel Kurulu toplantılarına katılmak üzere gittiği Amerika’dan döndü. Bir grup gazeteciyle dönüş yolunda sohbet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, önemli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş
Milletler 76. Genel Kurulu'na katıldığı New York'tan yurda
dönüş öncesi ABD'de yapımı tamamlanan ve açılışının
gerçekleştirildiği Türkevi'nde gazetecilerle bir araya
geldi.
İşte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın New York dönüşü gazetecilerle gerçekleştirdiği söyleşinden öne çıkanlar;
“Amerika’nın önemli bir yayın organıyla yaptığımız mülakatta da söyledim; 20 yıl önce Amerika Afganistan’a niçin girdi? Afganistan’da ne işi vardı ve şimdi Afganistan’dan niye çıkıyor? Herhalde bunun bir bedelinin olması lazım? Ve bunca mülteci şu anda nereye gidecek? Türkiye’nin kapıları açması ve bunları kabul etmesi düşünülemez. Burası bizim için bir açık hava koridoru değil. Böyle bir şeyi kabullenmek öyle kolay da değil. Bunun bir maliyeti var, bir bedeli var. Amerika burada “kapılar açılsın ve Afgan halkı Türkiye’ye girsin” diyemez. Nitekim böyle bir şeye biz açık da değiliz, müsaade de etmeyiz. Afgan halkı bizim için kardeş halktır. Tarihe dayalı bir geçmişimiz var fakat bu kuru kuruya bir kardeşlik olmuyor. Aynı şeyi biz Suriye’de de yaptık. Aynı durum Irak'ta oldu. Bunları böyle toparladığımız zaman, geçmişten alırsak girip çıkanla neredeyse 10 milyona varan bir sayı söz konusu. Şu anda bunun 5 milyonu Türkiye’de kaldı.
Bedeli ödemesi gereken
Amerika’dır.
Burada bu
bedeli ödemesi gereken Amerika’dır. Amerika’nın bununla ilgili
adımlar atması lazım. Fakat şu ana kadar böyle bir hava görünmüyor.
Amerika’nın bu noktada kapıları açmak gibi bir derdi şu anda yok
gibi. Fakat kapsayıcı, kuşatıcı bir yönetim Afganistan’da oluşursa,
bu yönetimle bazı görüşmelerimiz olabilirse ve gerçekten sağlıklı
bir iletişim kurabilirsek, bundan sonra ne olabileceğinin
adımlarını bu görüşmelerden sonra atabiliriz. Afganistan’da şu ana
kadar bizim ciddi yatırımlarımız oldu; alt yapı ve üst yapı
yatırımlarımız oldu. Bu yatırımlardan da rahatsız değiliz. Bundan
sonraki süreçte de bu tür adımları atabiliriz. Ama Taliban’ın şu
andaki yaklaşım tarzına bakıldığında kucaklayıcı, kuşatıcı bir
yönetim maalesef oluşmadı. Şu anda sadece bazı sinyaller geliyor;
bazı değişikliklerin olabileceği, yönetimde bazı kuşatıcı,
kapsayıcı bir havanın oluşacağı istikametinde. Bunu tabi daha henüz
görmüş değiliz. Eğer böyle bir adım atılabilirse o zaman birlikte
neler yapabileceğimizi kendileriyle görüşme, konuşma noktasına
gidebiliriz. Kaldı ki kendi içlerinde de şu anda bazı sıkıntılar
yaşanıyor. Bu sıkıntıları aşabilirlerse ve ondan sonra Türkiye ile
bazı görüşmeler olursa, adımlar atılabilirse bunları nasıl
gerçekleştiririz, nasıl bir yol haritası belirleriz, ona bakar ona
göre de Afganistan’la böyle bir adımı gerçekleştirmiş
oluruz.”
Bizim için S-400 işi
bitmiştir
Türk-Amerikan ilişkilerinde sağlıklı bir
sürecin işlediğini doğrusu söyleyemem. Niye? Bakın biz F-35’leri
aldık, 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yaptık ve bu F-35’ler bize
teslim edilmedi. Amerika önce bunu bir defa halletmeli. Bize S-400
konusunu bahane edip F-35’leri vermemek, her şeyden önce bir defa
devletler arası ilişkilerde ne diplomasi noktasında ne de
münasebetler noktasında bir kimlik ortaya koymadır. Amerika’nın
önce bunu bir defa düzeltmesi lazım. Tabi biz uluslararası hukuka
dayalı olarak ne yapılması gerekiyorsa bunu yapacağız. Bize sürekli
S-400’ü dayatmalarını bir defa bizim kabul etmemiz mümkün değil.
Bizim için S-400 işi bitmiştir. Buradan geri adım atmamız da mümkün
değil.
“Benden sonrası tufan”
Cumhurbaşkanı
Erdoğan ABD’nin düzensiz göç karşısındaki tavrı konusunda da “Tabi
kendisi “benden sonrası tufan” dediyse, aynı şeyi ona da söylerler.
Amerika şu anda eğer Afganistan’da bir şekillendirme yapamadıysa
burada düşünmek lazım. Şu anda Afganistan’da Amerika’nın bir
yönlendirme veya bir şekillendirme durumu olmuştur diyebilir miyiz?
Hayır. İşte her şeyi bıraktı, gidiyor. Ama şimdi bir bedel çıkacak
ortaya. Bu bedel nedir? Şu anda Taliban’ın elindeki silahlara
baktığınız zaman, bu silahlar Amerika’nın silahları. Dolayısıyla bu
bedeli de ödemek durumunda kalacaktır. Buradan bir yere daha
geliyorum. Sayın Trump döneminde binlerce tır silah, mühimmat terör
örgütlerine verildi. Bunları ben Sayın Trump’a defalarca ifade
ettim, anlattım. Şimdi aynı durum Biden döneminde de var. Yine
Biden terör örgütlerine silah, mühimmat, araç gereç taşımaya
başladı. Biz bunu elimizi kolumuzu sallaya sallaya seyredecek
değiliz. Dikkatle takip ediyoruz. Vakti saati geldiğinde de
söylenmesi gereken neyse onu da kendilerine söyleriz” dedi.
Soçi görüşmeleri
29 Eylül’de nasip
olursa Sayın Putin’le Soçi’de yapacağımız ikili görüşme gerçekten
önem arz ediyor. Heyetler arası görüşme yok, Sayın Putin’le sadece
ikili görüşme yapacağız. Bu tabi sadece İdlib’i içeren bir görüşme
olmayacak. Aynı zamanda Türkiye-Rusya ikili ilişkilerini ve
Suriye’deki durumu masaya yatıracağız. Suriye’de nereye
geldiğimizi, bundan sonraki süreçte de nereye geleceğimizi
kendileriyle konuşacağız. Kimseyi üçüncü bir şahıs
olarak yanımıza almadan bu görüşmeyi yaparken orada tabi
Türkiye-Rusya ilişkilerinde önemli bir karara da varacağız. Çünkü
bölgede Türkiye ve Rusya önemli iki ülke. Önemli iki ülke derken
bir şeyi daha ifade etmem lazım; biz Rusya ile ilişkilerde şu ana
kadar herhangi bir yanlış görmedik. Ticaret hacmine baktığımız
zaman iyi bir konumdayız ve sürekli ilerleyen bir ticaret hacmi
var. Suriye’deki gelişmeleri daha iyi bir konuma taşıma noktasında
zaman zaman bazı sıkıntılar yaşamıyor değiliz. Ama bunu da gerek
şahsım, gerek Savunma Bakanım, gerek Dışişleri Bakanım attığımız
adımlarla hemen telafi edebiliyoruz. Örneğin Sayın Putin
Azerbaycan’da eğer devlet adamlığını tam manasıyla ortaya koymamış
olsaydı, Azerbaycan’dan bu şekilde çıkılmazdı. Ama bunu ortaya
isabetli kararlarla koyduğu için Azerbaycan’dan çok çok olumlu bir
şekilde çıkma şansını yakaladık. Şu an itibarıyla da Azerbaycan’da
yoğun bir çalışma devam ediyor. Örneğin Sayın İlham Aliyev istediği
anda istediği gibi rahatlıkla Sayın Putin’le görüşüyor,
konuşuyor. Ben hakeza öyle… Çok kısa sürelerde irtibatlarımızı
kurup görüşmelerimizi yapabiliyoruz. Tabi, çok daha önemlisi, şu
anda attığımız adımlarla biz Iğdır’dan Azerbaycan’a yolu inşallah
yapacağız. Buna demiryolu da dahil. Bu yolun yapımı çok çok önemli
bir adım olacak. Bizim 5’li veya 6’lı platform dediğimiz olay
vardı. Şu anda bu konuyla ilgili de Paşinyan’dan olumlu sinyaller
geliyor. Şimdi bu olumlu sinyallerle beraber bu konuda da bazı
adımları atacağız. Yani bölgeyi barış noktasında da iyi bir konuma
taşıma fırsatını inşallah yakalamış olacağız. Ay sonunda Sayın
Putin’le yapacağımız görüşmede bunlar da tabi konunun içinde yer
alacak. Böylece Türkiye-Rusya ilişkilerinde inşallah çok daha
güçlü, çok daha farklı bir döneme girmiş olacağız.
Bizim şu an kitabımızda birlik var, beraberlik
var
Millet Haber Ajansı Genel Yayın Yönetmeni Sinan
Burhan’ın: Geçtiğimiz günlerde HDP Eski Eş Genel Başkanı Sezai
Temelli “Kürt sorununda çözümün adresi İmralı’dır” açıklaması
yaptı. Selahattin Demirtaş’ın da bir açıklaması oldu, o
da HDP’yi işaret etti. Sayın Kılıçdaroğlu da bu yönde bir
açıklama yaptı; “Kürt sorununu HDP çözer” dedi. Seçimlerin
yaklaşmasına yakın bir dönemde bu tür ittifaklar, bu tür
açıklamalar nasıl değerlendirilir? Bir de HDP kendi arasında
ikiye mi bölünüyor? Sorusu üzerine de
“Hayırlı olsun. Bu konuyla eğer biz meşgul olursak yazık olur. Yani İmralı mıdır, değil midir, onların sorunu. Varsın onlar bu şekilde yola devam etsinler; yani HDP midir, şu mudur, bu mudur… Biz diyoruz ki bu ülkede şu anda Cumhur İttifakı bu işin tek çözüm noktasıdır ve Cumhur İttifakı olarak da biz bu çözümün mücadelesini sürdürüyoruz. Çünkü bizim şu anda kitabımızda birlik var, beraberlik var, kardeşlik var ve bununla da bu yolda devam ediyoruz. “Yok Kürt sorununu çözmektir, yok şudur, yok budur…” Türkiye’de böyle bir sorun yok. Biz bu işi çoktan çözdük, aştık, bitirdik. Eğer birliğe, beraberliğe, kardeşliğe inananlar varsa buyursunlar hep beraber yola devam edelim”dedi.
KHK ve Diyanet İşleri Başkanı hakkındaki
iddialar
Bir defa KHK ile ilgili “Ben bu işi çözeceğim”
diyen kim? Ana muhalefetin başındaki zat. Sen ne zamandan beri
yargı oldun? Bu yargının konusu. Bununla ilgili adımı yargı atar.
Sana ne oluyor? Kim sana bu yetkiyi verdi? Velev
ki iktidar olsan -böyle bir şansın var mı, yok mu o da
ayrı- yargının yetkilerini elinden sen nasıl alıyorsun? Öyle
bir şey var mı? Şu anda bunlar tamamen yargının kontrolü
altında olan, yargının iradesinde olan bir konu. Adam öyle
atıyor ki bazıları da buna
inanıyor. Bunu kabullenmek asla mümkün değil. KHK
ile ilgili konularda zaten zaman zaman yargıda bu gelişmeleri takip
eden, kontrol eden bazı kararları da kesinlikle görüyoruz.
Ali Erbaş hocamızla ilgili konuya gelince, bir defa ana muhalefetin Ali Erbaş hocamıza, Diyanet İşleri Başkanımıza bu denli hakaret etme ne hakkı ne yetkisi vardır. Bu densizliktir, terbiyesizliktir. Zaten CHP’nin cemaziyelevveli de hep bizim din adamlarımıza hakaretle geçmiştir. Şimdi de aynısını Diyanet İşleri Başkanımıza hakaretle yürütüyorlar. Ama şunu bilsinler ki Diyanet İşleri Başkanımız yalnız değildir. Diyanet İşleri Başkanımız CHP’nin bu kendini bilmez tiplerinin hiçbir zaman muhatabı da olmamıştır, olmayacaktır. Diyanet İşleri Başkanımızı bu noktada biz asla yalnız bırakmayız. O makam önemli bir makamdır. Dolayısıyla bu makama hakaret edenler, bu ülkede dinini, diyanetini bilenlere hakaret etmiş olurlar. Yeni ortaya çıkmış olan birisi daha var; o da böyle sallayıp sallayıp duruyor. Dur bakalım; daha parti olduğun bile değil. Ana muhalefet, beraber bir şeyler yapıyorlar’ yanıtını verdi.
MİLLET HABER AJANSI