Cuma hutbesi konusu ne 27 Temmuz hutbe konusu tam metin
Abone olMüslümanlar için mübarek günlerden biri olan cuma günüde 81 ilde tüm camiilerde cuma namazından önce okunan hutbenin bu haftaki konusu ne? 27 temmuz cuma hutbesi konusu ve Diyanet'in yayımladığı tam metin haberimizde. 27 temmuz cuma hutbesi konusu iman amel ilişkisi
Her hafta Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan Cuma
Hutbesinin 27 temmuz 2018 tarihli cuma hutbesi yayınlandı. Diyanet
Türkiye geneli 27 Temmuz Cuma hutbesinin bu haftaki konusu iman
amel ilişkisi oldu.
Aziz Müminler!
Resûlullah (s.a.s) bir gün bineğiyle giderken arkasında oturan Muâz
b. Cebel’e “Yâ Muâz!” diye seslendi. Muâz, “Buyur yâ Resûlallah!
Emret!” diyerek cevap verdi. Peygamberimiz tekrar, “Yâ Muâz!” diye
seslendi. Muâz yine “Buyur yâ Resûlallah! Emret!” dedi. Bu durum üç
defa tekrarlandı. Daha sonra Allah Resûlü şöyle buyurdu: “Kim
kalbiyle tasdik ederek Allah’tan başka ilah olmadığına ve
Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehâdet ederse Allah ona
cehennemi haram kılar.”
Değerli Müslümanlar!
Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği nimetlerin en başında iman
gelmektedir. İman, Allah’ın varlığına ve birliğine, meleklerine,
kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kaderin
Allah’tan olduğuna gönülden inanmaktır. Rahmet Peygamberinin bize
tebliğ ettiği tüm hakikatleri kalp ile tasdik, dil ile ikrar
etmektir. Allah’a sadakat ve teslimiyetle bağlanmaktır.
Muhterem Müminler!
Her insan fıtrat üzere doğar. Fıtrat, insanın imana ve iyiliğe
meyilli bir yaratılış özüne sahip olması demektir. Fıtratına uygun
olarak imanı, İslam’ı ve ihsanı seçenler tükenmez nimetlere nail
olur. Allah (c.c), kendisine hakkıyla inanan ve güvenen kullarıyla
daima beraberdir. Onları kollayıp gözetir, yalnız bırakmaz, onlara
yardım eder.
İman, insanın hayatına anlam katar. Ona dünyada yaratılış gayesine
uygun bir yaşama bilinci aşılar. Davranışlarını şekillendirir,
fikir ve kararlarına yön verir. Zorluklar karşısında insanı
kuvvetli, dayanıklı ve sabırlı kılar. Yalnızlığı, güçsüzlüğü ve
ümitsizliği ortadan kaldırır. Nimetin kıymetini bilmeye ve şükrünü
eda etmeye vesile olur.
Kıymetli Müminler!
Allah’a iman etmek, Peygamberimizin sünnetini hayatımızın her
alanında yaşanılır kılmayı gerektirir. Mümini, “elinden ve dilinden
emin olunan kimse” olarak tarif eden Allah Resûlü (s.a.s.); ahde
vefa göstermek, emanete riayet etmek, misafire ikramda bulunmak,
konuştuğunda hayır söylemek gibi nice güzel hasleti imanın bir
tezahürü olarak zikretmiştir. “Ey Allah’ın Resûlü, bana İslam
hakkında öyle bir şey söyle ki, senden başka kimseye bu hususta
soru sormama gerek kalmasın” diyen bir sahabiye “Allah’a iman ettim
de, sonra dosdoğru ol” cevabını vermiştir.
Kardeşlerim!
İmanımızı diri tutan salih ameldir; kemale erdiren ise güzel
ahlaktır. Rabbimiz, iman edip rızasına uygun şekilde iyi, doğru ve
güzel işler yapanları şöyle müjdelemektedir: “Erkek ya da kadın,
kim mümin olarak salih amel işlerse, elbette ona hoş bir hayat
yaşatacağız ve onların mükafatlarını yapmakta olduklarının en
güzeliyle vereceğiz.” Sevgili Peygamberimiz de “Müminlerin iman
bakımından en olgun olanları ahlakı en güzel olanlarıdır.”
buyurarak iman ile ahlak arasındaki bağın vazgeçilemez olduğuna
işaret etmiştir.
Aziz Müminler!
İman ve salih amel bizi ahirette Rahmân’ın rahmetine ulaştıracak en
kıymetli sermayemizdir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle
buyrulmaktadır: “Rabbimiz Allah’tır deyip de istikamet üzere
yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle inerler:
Korkmayın, kederlenmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin!”
İmanını salih amel ve güzel ahlakla hayatına yansıtan her mümin
Cenâb-ı Hakkın bu müjdesinin muhatabıdır. Yeter ki kul, canı
gönülden Rabbine yönelsin ve her durumda “Allah bize yeter. O ne
güzel vekildir!” desin.
Aziz Müminler!
İman bir bütündür. İman esaslarından birini bile kabul etmemek
inançsızlık anlamına gelir. Bu ise büyük bir felakettir. Çünkü
inançsızlık kişiyi yaratılış gayesinden uzaklaştırarak anlamsız bir
hayata sürükler. Yüce idealler uğruna fedakârlık yapma duygusunu
zedeler. Eşi ve ortağı olmayan bir kudrete, o kudretin gönderdiği
rehbere, vadettiği hakikate, sonsuz bir yaşamın varlığına inanmayan
huzuru ve mutluluğu yakalayamaz. Ahiret gününde ise Allah’ın rahmet
ve inayetinden mahrum olur.
Kardeşlerim!
İmanımızın kıymetini bilelim. Öyle bir imana sahip olalım ki
ruhumuzu yüceltsin, kulluğumuzu pekiştirsin, ahlakımızı
güzelleştirsin, hevâ ve hevesimizin esiri olmaktan bizi korusun. Bu
günümüzü olduğu kadar geleceğimizi de inşa etsin. Dünyamızı olduğu
kadar ahiretimizi de mamur etsin.
Hutbemi Sevgili Peygamberimizin şu niyazıyla bitiriyorum:
“Allah’ım! Bize imanı sevdir, kalplerimizi imanla süsle! Bize
küfrü, itaatsizliği ve isyanı sevdirme, kerih göster! Bizi doğru
yolda olanlardan eyle!”