Saçtığı gülücüklerle, yüksek ve güzel enerjisini yayarak geldi yanımıza Dilan Çiçek Deniz. Hayata hep güzel bakıyor, öyle baktığı için de her şeyi güzel görüyor. Bunu etrafına da o kadar güzel hissettiriyor ki... Hiç farkında olmadan aurasının içine alıveriyor sizi. Akıllı, güzel, çok da zeki. Son dönemin bir güneş gibi parlayan yıldızı o... 'Çukur' dizisinde canlandırdığı 'Sena' karakteriyle eminim çok büyük özen ve saygı gösterdiği mesleğinde, başarı hanesine bir artı daha ekleyecek. - 'Çukur'un konusu nedir? Tam bir mahalle ve aile dizisi. Koçovalı Ailesi’nin, Çukur Mahallesi’ndeki mahalleliyle olan ilişkisi ve onları korumasıyla başlayan bir hikâye. İçinde aşk da var çatışma da. İnsanlar tanıtımlardan görüp duygusal olduğu kanısına vardı. Evet aşk da var ama alt hikâyeler o kadar iyi ki... Çok dolu bir senaryosu var, inanılmaz bir hikâye. - Sena ile Yamaç büyük merak uyandırdı... Sena ile Yamaç’ın birbirlerini bulmaları ve çok kısa sürede başlayan bir aşk var. Sonrasında gelişen olaylar nedeniyle Yamaç’ın tekrar çukura yani mahalleye geri dönmek durumunda kalmasıyla olaylar da şekillenmeye başlıyor. - Sen hangi roldesin? Canlandırdığım Sena karakteri çok güçlü bir kadın. Ondan öğreneceğim çok şey var. (Gülüyor) Ben de Sena’ya bir şeyler öğretmeye çalışıyorum. Birkaç okula gitmiş ve yarım bırakmış. Oradan oraya savruluyor. Ne istediğini bulmaya çalışıyor. Yamaç’la biraz kendisini bulduğunu söyleyebilirim. - Paris’teki çekimler nasıldı? Çok güzel ve keyifliydi. Şahane bir aşk hikâyesi var, aşk deyince de akla gelen ilk şehir Paris. - Kadro da çok güçlü. İnanılmaz. Kendimi şampiyonlar liginde gibi görüyorum. Herkesten bir şey öğrenip kapmaya çalışıyorum. O konuda çok şanslıyım. Perihan Savaş, Aras Bulut İynemli, Erkan Kolçak Köstendil, Öner Erkan, Rıza Kocaoğlu, Nebil Sayın, Kubilay Aka, Ercan Kesal hepsi çok tatlı, aile gibiyiz. - Şu ana kadar yaptığınız çekimlerde, en keyif aldığın sahne hangisiydi? Hepsi. Her sahne kendine özel. Tadı bir başka, çok leziz. Aras’la oynadığım sahnelerden ayrıca çok keyif alıyorum. Her sahnemizde gülüyoruz, krize giriyorum gülmekten. Çok eğleniyoruz. - Yarın akşam ‘Çukur’ başlıyor. İzleyicilere neler söylemek istersin? Çok güzel bir diziyle geliyoruz. ‘Çukur’un büyük bir kitlesi olacak. Büyük bir heyecanla çektiğimiz, çok çarpıcı bir hikâyesi ve güçlü bir kadrosu olan bir iş. Herkesi SHOW TV ekranına bekliyoruz. - Yarın akşam ‘Çukur’ başlıyor. İzleyicilere neler söylemek istersin? Çok güzel bir diziyle geliyoruz. ‘Çukur’un büyük bir kitlesi olacak. Büyük bir heyecanla çektiğimiz, çok çarpıcı bir hikâyesi ve güçlü bir kadrosu olan bir iş. Herkesi SHOW TV ekranına bekliyoruz. - Anne ve babanın boşanması seni nasıl etkiledi? Hiç etkilemedi, öyle travmam olmadı. Babam bana “Ben ayrı eve çıkacağım” dediğinde, “Yaşasın, iki tane evim olacak” demişim. Sanırım çok saf olduğum için travma geçirmemişim. (Gülüyor) İkisine de çok teşekkür ediyorum. Hem öğretmen maaşlarıyla bana hiç yokluk yaşatmadılar hem de iki medeni insan olarak o süreci atlattılar. Şimdi ikisi de özgür ruh. Annem hipi, dağlarda geziyor, hatta şimdi bir kampta. Babamın da Antalya’da bir yürüyüş grubu var. - Bensu Soral’la ikinizi çok benzetiyorlar. Sence benziyor musunuz? Aslında yan yana geldiğimizde çok benzemiyoruz ama bazı açılardan biz de birbirimizi görüp “Aaa burada sana benzemişim” diyoruz. Hatta bir gün Bensu’yla dışarıda oturuyoruz, yanımıza biri geldi. “Fotoğraf çektirebilir miyiz? Bu arada hanginiz küçüktünüz?” dedi. (Kahkahalar) - Ablası Hande Soral zannettiler seni yani. O da geçtiğimiz hafta evlendi. Sen evlilik fikrine nasıl bakıyorsun? Henüz 22 yaşındayım. Önümde çok uzun bir zaman var. Kariyerimi ön planda tutmayı tercih ediyorum. O yüzden kısmet, hayırlısı. - İsminin bir öyküsü var mı? Dilan, gönül güzelliği, şan, şöhret demek. Ömer Polat’ın ‘Dilan’ isimli bir kitabı var, ailem çok sevmiş kitabı, ismimi oradan koymuşlar. Çiçek de babaannemin adı. İsimlerin enerjisine çok inanıyorum. - Okulun en güzel kızı sen miydin? Hiç değildim. Çirkin ördek yavrusu hikâyem vardır benim. Kare kırmızı gözlüklerim, damaklı diş telim... Sonra her şey yavaş yavaş oldu. - Türkiye ikinci güzeli seçildin. Yarışmaya girmeye nasıl karar verdin? 13 yaşımdayken oyuncu olmak için ajansa kaydolmuştum. Boyum çok uzun olduğu için beni direkt podyuma attılar. Bence her genç kızın hayalidir Türkiye’de güzel kategorisine girebilmek. Çok gurur verici bir olay. Bana farklı bir kapı açacağını da düşündüm. Oyunculuk sektörüne girişim de aslında bu sayede oldu. - Melez olduğunu söylüyorlar ama öyle bir şey yok sanırım... Annem İspanyol dermişim. (Gülüyor) Annem Nevşehirli, babam Sivaslı. Antalya’da büyüdüm ama herkes melezim zannediyor. - Üniversitede Turizm Rehberliği bölümünü kazanmışsın. Sonra yarım mı bıraktın? Bir sene Çeşme’de okudum, sonra bana göre olmadığına karar verip tekrar sınava girdim. Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünü kazandım. Set yoğunluğumdan ötürü okulumu dondurmak zorunda kaldım. Annem edebiyat öğretmeni, babam da öğretmen. - Oyuncu olmak çocukluk hayalin miydi? Evet, 7 yaşındayken annem bana Anton Çehov’un ‘Sevgili Doktor’ oyununu çalıştırıyordu. Bütün repliklerini ezberlemiştim. 14 yaşımdayken İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı’nın sınavlarını kazandım ve 3 sene orada tiyatro okudum. Maceram böylece başladı. - 7 yaşında bütün oyunun repliklerini ezberlemen enteresan. İngilizce’yi de 7 yaşında dizi izleyerek kendi kendime öğrendim. ‘The Simpsons’la başladım. Her söylediklerini tekrar ediyordum. Amerikan aksanım oldu. Şimdi kendi kendime İspanyolca öğreniyorum. - Şiir yazdığını duydum. Doğru mu? Evet, 15 yaşımda bir şiir kitabı çıkardım. 9-11 yaşları arasında yazmıştım. Şimdi ikinci kitabımın hazırlığındayım. Deneme tarzında olacak. - O kitaptan bir şiirini okur musun? Denizi çok severdim her şeyden çok, dalgaların sesini duymak isterdim. Ama artık duymak istemiyorum çünkü her dalgada duyuyorum tsunamiden kalan çocuk seslerini. - Tek çocuk musun? Evet, çok isterdim bir kardeşimin olmasını. Annemle babam, ben 8 yaşımdayken boşandı. İçimde hâlâ kardeş isteyen, 8 yaşında bir Dilan var. HABERTURK