Çubukçudan Danıştaya ağır eleştiri
Abone olBakan Çubukçu avukat kimliğiyle konuştu. Danıştay'ın katsayı kararı hukuka uygun değil
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Danıştay'ın, YÖK'ün
üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini
durdurmasını hukuka aykırı buldu. Katsayı düzenlemesini çok
etkileyici bir örnekle açıkladı:
''Ben, bunun çok açıklıkla eşitlik kuralına
aykırı olduğunu düşünüyorum. Aynı yaş grubundaki gençlerin birine
koş koşabildiğin kadar diğerine ise ayağına 20 kiloluk bir beton
bağlıyorsunuz ve 'sen de koş' diyorsunuz. O, ona yetişemeyecektir.
Daha yüksek bir kapasitesi olsa dahi yetişemeyecektir. Çünkü, bu
adil değil, vicdani değil ve eşitliği engelleyen bir
düzenleme."
Kanal 24'te yayımlanan ''Moderatör'' programına konuk olan Çubukçu,
YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararıyla
ilgili şunları söyledi:
''Orta öğrenimden yüksek öğrenime geçişteki sınav sistemine ilişkin
belirleyici kurum YÖK'tür. Yaklaşık 10 yıl önce ya da daha fazla
zaman önce YÖK bir karar aldı ve katsayı getirdi. Bu katsayı,
okullar arasındaki birtakım sınıf farkları gözetilerek, yani eğitim
gördüğünüz kuruma göre gideceğiniz okulların çok önceden
belirlenmesi ve neredeyse adeta 'sizin bir kaderiniz' gibi
algılanmasına yol açacak bir sistem geldi Türkiye'ye. Bu sistem,
yaklaşık 10 yıldır uygulanıyor. Uygulamanın olmadığı dönemlerde
isteyen öğrenci istediği fakülteye yeteri kadar soru yaptığı sürece
girebiliyordu. Türkiye'de merkezi bir yerleştirme sistemi mevcut,
bu bir sıralama sınavıdır. Dolayısıyla, bu sınavda yeteri kadar
soru yapan her öğrencinin, istediği yere yerleşme tercihi ve hakkı
olmalıdır. Bunun kabulüyle işe başlamak gerekir.
14 yaşında orta öğretim kurumuna başlayan bir öğrenci, ailenin de
baskısıyla 'ben seni bir yüksek öğrenimde okutamam, meslek okuluna
git mesleğini erkenden eline al' demesi üzerine zorla bir şey
yapıyor ve bana 'hayallerim yıkıldı' diye öyle çok mail geliyor ki.
Bu çocuk orta öğretim endüstri meslek lisesine girmiş, fen
bilimlerinde çok başarılı olsun ve tıp okumayı tercin etsin. Bu
çocuk yüz sorudan 99'unun yapsa dahi giremezken, 60 soru yapan
öğrencinin giriyor olması hem başarıyı ölçmede hem değerlendirmede
haksızlıktır hem de çocukların geleceği yönelik hayallerini
engelleyen bir durumdur.''
Nimet Çubukçu, ''Dünyanın hiçbir yerinde meslek eğitimi aldığı için
yüksek öğrenim görülmesini engelleyen sistematik bir düzenleme
bulunmadığını'' ifade ederek, şöyle devam etti:
''Ben, bunun çok açıklıkla eşitlik kuralına aykırı olduğunu
düşünüyorum. Aynı yaş grubundaki gençlerin birine koş koşabildiğin
kadar diğerine ise ayağına 20 kiloluk bir beton bağlıyorsunuz ve
'sen de koş' diyorsunuz. O, ona yetişemeyecektir. Daha yüksek bir
kapasitesi olsa dahi yetişemeyecektir. Çünkü, bu adil değil,
vicdani değil ve eşitliği engelleyen bir düzenleme. Bu yüzden,
mesleki eğitimin teşvik edilmesi için böyle önünde engelleyici
kuralların olmaması lazım. Yani, bu düzenleme geldiği günden bu
yana mesleki eğitimde ciddi bir gerileme de söz konusu. Sonuçta
ben, sıralama sınavıyla ve merkezi bir sistemle yüksek öğrenime
öğrenci alan bir ülke olarak tercihimizin tamamen eşitlikten yana
olması gerektiğini düşünüyorum.''
Kendisinin üniversite sınavına girdiğinde hem tıp hem hukuk
tercihinde bulunduğunu dile getiren Çubukçu, ''Şimdi üniversite
sınavındaki sorulara göre bir orta öğretim planlaması yapılıyor.
Sözel, eşit ağırlık ya da fen gibi, böyle bir şey olamaz. Öğrenci
alanla ilgili ne kadar soru yaparsa o bölüme girebilmeli. Yani, bu
tercihlerin çocukların adına bir dayatmaya dönüşmesi, orta okula
girerken aldıkları tercihlerinin bir daha hayat boyu
değiştirilemeyecek olması çok ağır'' diye konuştu.
''Kararın İmam Hatip öğrencileri ile ilişkilendirilmesine'' yönelik
bir soru üzerine de Milli Eğitim Bakanı Çubukçu, sözlerini şöyle
sürdürdü:
''Konu, İmam Hatiplerle ilişkilendirildiği için ideolojik olarak
değerlendiriliyor. Nüfusun yetiştirilmesi için her şeyden önce
düzgün planlanmış bir orta öğretim sistemi ve buna uygun hedefleri
net, geleceğe dair planları açık bir üniversite sisteminin
planlanması lazım. İkisi birbirine çok paralel. Bu da tartışmaya
gerek olmayan bir konu. Konu bir eğitim konusudur, asla ve asla
ideolojik bir yanı olmaması gerekir. Zira, biz bu konuya ideolojik
bakmıyoruz, bakamayız da. Dolayısıyla ben konunun, daha farklı bir
zeminde eğitimimizin ve gençliğimizin geleceği açısından bakılması
gerektiğini düşünüyorum.''
Bakan Çubukçu, ''Kalıcı bir çözüm için yeni bir yasayı gerekli
görmediğini, mevcut sorunların aşılabileceğini'' bildirdi.
TÜRBANLI ÖĞRENCİ AÇIKLAMASI
Bakan Çubukçu, bugün bir gazete yer alan, ''Diyarbakır'da okula
türbanla giden 12 yaşındaki Ece, Milli Eğitimi Kilitledi'' başlıklı
haberle ilgili olarak da ''Haberi gördükten sonra konunun geçtiği
ilden gerekli bilgileri aldım. Şu anda aldığımız bilgilere göre, bu
konu Diyarbakır Valiliğimizce daha önce de inceleme başlatılmış. Bu
incelemenin sonucuna göre Bakanlık olarak işlem yapmamız söz
konusu. Burada önemli olan çocuğumuzun yüksek yararı ve kızımızın
eğitim hakkı engellenmeden mevzuat çerçevesinde çözüme
kavuşturacağımıza inanıyorum'' değerlendirmesinde bulundu.
RUHBAN OKULUNDA HUKUKİ ENGEL YOK
''Türkiye'deki Ruhban okullarıyla'' ilgili olarak da açıklama yapan
Çubukçu, şunları söyledi:
''Ruhban okulunun açılması konusunda herhangi bir hukuki engel yok,
bana göre. Ama bu konu takdir edersiniz ki çok yönlü ve çok
kapsamlı değerlendiriliyor. Dolayısıyla, biz negatif bir tutum
içerisinde değiliz hükümet olarak başta Sayın Başbakanımız olmak
üzere. Türkiye her zaman AB yolunda kendi üzerine düşen
sorumlulukları demokratik bir şekilde ve toplumun gerekleri
doğrultusunda yerine getirir. Türkiye'nin taleplerinin
gerçekleşmesi durumunda bu sorun çözümlenebilir. Hükümet olarak
karşı değiliz.''
ANADİLDE EĞİTİM SÖZKONUSU OLAMAZ
Milli Eğitim Bakanı Çubukçu, ana dilde eğitim konusuna da açıklık
getirerek, ''Tartışmalar, ana dilde eğitim ya da eğitim dilinin
Türkçe dışında başka bir dilde yapılmasına getiriliyor. Ana dilin
öğretilmesi ve öğrenilmesi en temel haklardan birisidir. Ama ana
dilde eğitim konusu, başka hiçbir ülkede AB ülkelerinde de
tartışılan bir konu değildir. Eğitim dili Türkçe, eğitim diline
ilave bir şekilde başka bir dilin de içerisine dahil edilmesi
mümkün değil. Ama resmi kurumlar dışında ana dilin öğretilmesi,
eğitimde kullanılması, bu yönde araştırma enstitüsünün kurulması
başka bir şey. Ama takdir edersiniz ki resmi dil dışında bir dilde
eğitim yapılması mümkün gözükmüyor'' dedi.