Cübbeli eyleme suç duyurusu
Abone olGüzel'e göre geçtiğimiz dönem Meclis'te eylem yaparak tutuklanan öğrenciler ile eğitmenler arasında fark yok aslında.
Hasan Celal Güzel'in Dünden bugüne Tercüman Gazetesi'nde Öğretim
görevlileri ile ilgili köşe yazısı... Üniversite öğretim üyesinin
cübbesi, dünyanın her yerinde ilmin ve akademik hürriyetlerin
simgesidir. Bir öğretim üyesi, cübbesini, akademik merasimlerde,
öğretim yılı açılışlarında, mezuniyet törenlerinde ve buna benzer
protokoler uygulamalarda kullanır. Cübbe, üniversite öğretim
üyesinin saygı duyulması gereken "yüksek akademik hüviyeti"ni
temsil eder. Bizde ise cübbe, 27 Mayıs'tan bu yana, zaman zaman
günlük siyasete müdahale ederek darbe provokatörlüğü yapan
üniversite mensuplarının bu "eylemleri" için istismar ettikleri bir
"ideolojik giysi" olarak da kullanılmıştır. 27 Mayıs'ta Beyazıt ve
Kızılay meydanlarında zamanın siyasî iktidarı aleyhinde eylem yapan
cübbeliler, darbeden sonra bu eylemleri karşılığında Kurucu Meclis
üyeliği, bakanlık, müsteşarlık, genel müdürlük ile
ödüllendirilmişler; kanuna aykırı bu eylemleri hakkında kimse
onlara hesap sormamıştır. Osmanlı dönemindeki çöküşte, meşrû nizama
kazan kaldıran "seyfiyye"yi kışkırtan ve fetva veren "ilmiyye"nin
önemli rolü olmuştur. X X X ODTÜ Öğretim üyelerinin, TBMM'de
sırtlarında cübbeleri, kanunları çiğneyerek yaptıkları eylemi
seyrederken son 44 yıllık "darbeler dönemi" gözlerimin önünden film
şeridi gibi geçti. Akademik hüviyetlerini günlük siyasete âlet edip
kanunları ve kuralları hiçe sayan bu "cübbeli eylemciler"in millet
iradesini çiğneyen davranışları, beni Türk demokrasisinin geleceği
hakkında ümitsizliğe düşürdü. Bunlardan hesap sorma mevkiindeki YÖK
yöneticilerinin aynı istikametteki görüşlerini ve tavırlarını zâten
yıllardır biliyoruz. Sorarım size, bu cübbeli eylemcilerin,
geçtiğimiz dönemde Meclis'te eylem yaptıkları için tutuklanan ve
mahkûm olan gençlerden ne farkı vardır? Üstelik bu öğretim üyeleri
eylemlerini, millet iradesini ambargo altına almak ve siyasete
müdahale etmek için "kasıtlı" bir şekilde yapmışlardır. Acaba
Anayasa'da yüksek öğretim kurumlarını ve üst kuruluşlarını
düzenleyen 130. ve 131. maddelerde, bizim bilmediğimiz "eylem
yetkisi" mi var? Yoksa bu cübbeli eylemciler, dipçiklere dayanarak
mı kendilerini bu yetkiye sahip zannetmektedirler?... X X X Eğer,
bu kanun tasarısını istemeyenler, serbestçe cübbelerini giyip
TBMM'de eylem yapabiliyorlarsa, Kanun'un çıkarılmasını isteyen
halkın çoğunluğu, milyonlarca kişiyi Meclis'in önüne yığamaz mı?
Lâkin, birilerinin gözünde milyonlar "irticacı", câhil halk; bir
avuç cübbeli eylemci, imtiyazlı zümre ve sınıflardır. Bu eylemlere
göz yumup alkışlayanlar, Anayasa'nın 6. maddesine aykırı olarak
"Egemenliğin kullanılmasını kişiye, zümreye ve sınıfa
bırakmaktadırlar." ODTÜ öğretim üyelerinin bu eylemi, 2911 sayılı
"Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu"nun 23. maddesine açıkça
aykırıdır. ODTÜ öğretim üyeleri, bu eylemleri ile suç
işlemişlerdir. Ancak, daha da önemlisi, bu gibi eylemleri
yapanların, millî iradenin serbestçe tezahürüne ve demokratik
sistemin işlemesine mânî olarak Anayasa'yı ihlâl etmeleridir. X X X
Meclis'i basarak açıklama yapan ODTÜ öğretim üyeleri, "Cumhuriyetin
temel niteliklerine karşı bir yasa çıkarsa, bizim de yasayı çiğneme
hakkımız doğar" demişler. Hangi Anayasa ve kanun hükmü size bu
hakkı veriyor, söyler misiniz? Bir yasanın Cumhuriyetin temel
niteliklerine karşı olup olmadığına sizler mi karar vereceksiniz?
Meşrû demokratik rejimlerde "yasayı çiğneme hakkı" diye bir hak var
mıdır? Siz "Ali kıran baş kesen misiniz?!..." Yoksa, TCK'nın ünlü
312. maddesindeki ifadeyle "Halkı kanuna itaatsizliğe tahrik eden
kimseler" misiniz? X X X Geçmişte, TBMM'yi muhasara altına alarak
millet iradesini etkilemeye çalışan örnekler, hep hüsranla
neticelenmiştir. Org. Faruk Gürler'i zorla Cumhurbaşkanı seçtirmeye
çalışanların TBMM'yi kuşatırken kullandıkları silâhlar ODTÜ'lü
eylemcilerin cübbelerinden daha fazla tesirliydi. Lâkin Gürler
seçilemedi. Halk iradesini küçümseyen, kendisinden başka hiç
kimseyi vatansever, ilerici, lâik ve akıllı kabul etmeyen bu modası
geçmiş seçkinci, dayatmacı, antidemokratik zihniyetin jakoben
temsilcilerini kınıyorum. Allah bu milleti, böylesine dogmatik,
fanatik, mutaassıp bir zihniyetin zebûnu yapmasın... X X X Huzurun
bozulmasını, antidemokratik müdahaleleri, elbette biz de
istemiyoruz. Ancak, daima taviz verilerek devlet idare edilemez.
Zamanında geriye çekilmesini bilmek de fazilettir. Lâkin, böyle her
sene kanun tasarıları getirip sonra geriye adım atarak Türkiye'de
demokrasiyi yerine oturtamazsınız. Merhum Özal, sık sık eski bir
siyaset deyimini tekrarlar, "Benim iki gömleğim var; birisi
bayramlık diğeri idamlık. Her ikisini de giymeye hazırım" derdi.
Diyeceğim o ki, bizim arkadaşlar da âcilen iki gömlek diktirsinler
ve "Korkunun ecele faydası olmadığını" bilsinler. Unutmasınlar ki,
idamlık gömleği giymeye hazır olmayanlar, bayramlık gömleklerini
uzun müddet giymeye fırsat bulamazlar. X X X Herkesin aklını başına
toplamasını ve bu mazlum, mağdur millet tam da gelişme yolunda
ilerlerken huzuru bozmamasını diliyorum.