Çözüm sürecinde güzel günler bizi bekliyor
Abone ol‘Gelişen Türkiye İçin, Yeni Türkiye’nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci’ çalıştayıında konuşan İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Bu meselede önümüzde ...
‘Gelişen Türkiye İçin, Yeni Türkiye’nin Açılan Kilidi: Çözüm
Süreci’ çalıştayıında konuşan İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Bu
meselede önümüzde daha güzel günler bizi bekliyor. Millet bize
desteğini sürdürdükçe biz biliyoruz ki bu sorunu çözeceğiz”
dedi.
AK Parti Ar-Ge Başkanlığı tarafından bugün Diyarbakır’da "Gelişen
Türkiye İçin, Yeni Türkiye’nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci’
çalıştayı Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, İçişleri Bakanı Efkan
Ala, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, AK Parti Ar-Ge
Başkanı Ekrem Erdem, AK Parti Milletvekilleri Ahmet Aydın, Mehmet
Metiner, gazeteci yazar ve akademisyenlerin katımıyla gerçekleşti.
Çözüm sürecinin başlamasından bugüne kadar yaşanan gelişmelerin ele
alındığı çalıştayda, gelecek süreçte yapılacaklar konuşuluyor.
“ESKİ TÜRKİYE’NİN SİSTEMİ SORUN ÇÖZMÜYORDU SORUNDAN
BESLENİYORDU”
Çalıştayda bir konuşma yapan İçişleri Bakanı Efkan Ala, çalıştayın
eski Türkiye’yi iliklerine kadar yaşamış bir şehir olan
Diyarbakır’da yapılıyor olmasını AK Parti’nin meseleyi ne kadar
önemsediğini gösterdiğini söyledi. Eski Türkiye’nin
paradigmalarıyla, alışkanlıklarıyla, refleksleriyle böyle köklü bir
sorunu, hiç bir sorunu köklü bir biçimde çözmenin mümkün
olamadığına vurgu yapan Bakan Ala, Türkiye’nin, sorun çözen bir
sisteme AK Parti hükümetleri döneminde evrilmeye çalışmakta
olduğunu söyledi.
Bakan Ala, “Eski Türkiye’nin sistemi sorun çözmüyordu, sorundan
besleniyordu. Sorundan beslenen kapalı sistemlerin toplumlara
milletlere hangi bedelleri ödettiğini Türkiye en iyi yakından
bilenlerdendir. Biliyoruz ki, eski Türkiye’nin kodlarıyla ve bu
bölgede yaşayan insanlarla pratikte yaşayarak öğrendiler ki biz
sorunlarımızı artık çoğalttık, büyüttük erteledik öteledik. Neden
böyle yapılıyordu, burada siyaset bilimci eski Türkiye’nin kodları
herkesi belirli zamanlarda ihtiyaç duyduğunda öteki olarak
tanımlamış düşman olarak tanımlamış kendi varlığını onun üzerinde
idame ettirmiştir. Hepimiz bir yönüyle bu sistemin mağduru olmuşuz.
Öyleyse bu ismi başlığı önemsemeliyiz. Çünkü Yeni Türkiye’yi inşa
etmezsek yeni kodlar paradigmalar üzerinden meselelere yaklaşmazsak
sorunlarımızı çözemeyiz. Sadece milli irade denir gider. Meseleyi
samimi olarak gerçekten çözme istediğimizin en iyi kanıtıdır. Bu
bakımdan umutluyum. Benim umudum da karlar altında değil. İki temel
sorun var. Bunlardan biri din ve vicdan sorunu biri de etnik
kimlik. 1980 sonrası ortaya çıkan hadise bu iki temel sorunu ve
sistemin bunlara yaklaşımını çok açık biçimde ortaya koydu ve bu
dönemde 1980 de 2000’lere kadar birlikte yaşadık. 2002’den sonra AK
Parti hükümetleri döneminde gerçekten sistemi dönüştürücü siyasal
alanda reformlar gerçekleştirici iradeyi ortaya koydu. Bu
nedenledir ki meselenin farkına varıldığını anlayan düzen mekanizma
derhal kendisini devreye soktu refleksleriyle hareket etmeye
başladı. Kaç darbe girişimi, muhtırayı birlikte yaşadık milletin
hafızasında yerini korumaktadır. Çünkü biliyorduk ki, eğer düzen
sistemi değişir ve sistem sorunu çözülür hale gelirse o zaman
önceki mevkiler yerlerini kaybedecekler ve onların yerini
vatandaştan yana olan, vatandaşın iradesini, sorunlarını çözmek
için değerlendiren yeni bir kadro anlayış olmayacaktır. AB süreci,
Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi ve daha sonrada kurumsal
yapılara doğru referandumları ve o günden beri bugüne kadar yapılan
demokratik açılımları, atılımları dikkate aldığımızda Türkiye 10
yıl sonra iktidarın 10’uncu yılında artık gerçekten meselenin sorun
çözen bir sisteme dönüştürülmesi yönünde hatırı sayılır bir mesafe
kat ettiğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle son 2 yılda da başka
girişimler devreye sokuldu. Bu sefer vatandaşın sorunlarını
çözebilecek kendi başına inisiyatif alabileceğini görenler bu kez
de içeride bir takım girişimlerle önümüzü kesmeye çalıştılar. Bunu
ben anlayışla karşılıyorum. Onların işi bu. Ama artık bilinmelidir
ki Türkiye artık karar verdi, kendi meselelerini halkıyla çözecek”
diye konuştu.
“MİLLET DESTEĞİ SÜRDÜKÇE BİZ BİLİYORUZ Kİ BU SORUNU ÇÖZECEĞİZ”
Kürt sorunu çözümünün AK Parti iktidarı olarak milletin desteğiyle
çözüleceğine vurgu yapan Bakan Ala, konuşmasına şöyle devam
etti:
“Toplumu bir de devreye soktuk, sistemi dönüştürürken. Gördük ki
Türkiye’nin kuzeyinde güneyinde doğusunda batısında işte akil
adamlar programı uygulanınca farkına vardık ki vicdanlar aynı
dilden konuşuyor. Sonra meseleyi ileriye götürünce anneler devreye
girdi, o zaman da gördük ki analar aynı dilde ağlıyor. Biz önemli
bir şeyi keşfediyoruz. Burada bize düşen pozitif bir dil kullanmak.
Bu meselede Diyarbakırlı arkadaşlarımıza düşen meselesinin sabote
edilmesini engellemektir. Her şey olabilir uluslararası hesaplar
değişik çözüm çabaları, değişik aktörler. Bizim görevimizi
yaptığımız sürece bunların hiç bir kıymeti yoktur. Bu süreçte biz
önümüze yol haritamızı koyuyor ve sürekli üzerinde çalışıyoruz.
Kararlı biçimde bu meselenin çözülmesini sadece arzu etmiyoruz
gerçekleşmesi için irade ortaya koyuyoruz. Bu meselede önümüzde
daha güzel günler bizi bekliyor. Milletin bize desteği sürdürdükçe
biz biliyoruz ki bu sorunu biz çözeceğiz. Bireyin doğuştan gelen,
anasının ak sütü gibi ak olan bireysel haklarını vererek çözeceğiz.
Bunu bir lütuf olarak da görmeyiz.”
“KÜRT SORUNU TÜRKİYE İLE BİRLİKTE BÜTÜN ORTADOĞU’YU
İLGİLENDİRİYOR”
Bakan Ala’dan sonra söz alan Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi
Eker, Diyarbakır’da farklılıkların hep bir arada barış içinde
yaşadığına dikkat çekerek, Kürt sorununun Türkiye ile birlikte
bütün Ortadoğu’yu ilgilendiren bir sorun olduğunu dile getirdi.
Bakan Eker, “Tarihsel olarak bu mesele sadece Türkiye’yi Türkiye’de
yaşayan Kürtleri ve Türkleri ilgilendirmekle kalmıyor. Türkiye ile
birlikte aslında bütün Ortadoğu’yu yakından ilgilendiriyor. Biz bu
sorunu çözersek bütün Ortadoğu barışa kavuşur. Ortadoğu’da barış
küresel barış demektir. Maalesef çok kısa hemen ortaya çıkabilen
bir anahtarı çözümü de yoktur. Basit ama tatbikatı uygulaması
zordur. Çünkü bir çok komplikasyon gelişmiş. Biz bu meseleni
tabiatından gelen zorlukları da tarihsel özelliğini de yeni
komplikasyonlar yaratmayacak tarzda ele alınması gerektiğini de
biliyoruz. Örneğin Kürt sorununu çözmeye çalışırken Türkiye’de yeni
bir Türk sorunu yaratmamaya özen göstermeliyiz. Meseleyi anlamlı
bir o kadarda derinlikli kılan bu buna da dikkat edeceğiz. Süreci
elbette ki 1,5 yıllık zaman dilim değerlendirmesi yaparsak,
Diyarbakır’ın sokakları ve bölge, barışın lezzetini tattı. 30
yıldır hasret kaldığı, 30 yıldır oldukça kaygılı endişeyle,
yaşadığı geceler ve gündüzlerin ardından 1,5 yıldır daha rahat bir
süreç var. Bu önemli. Bunu nasıl geliştiririz, nasıl daha iyi bir
noktaya taşırız. Bunun için bir araya geldik. Bunu kalıcı hale
nasıl getiririz? Bunu daha nasıl geniş katmanlara yayar daha
derinlikli bir boyut kazandırır tarihsel bir süreçle bunu nasıl
kalıcı bir barışa dönüştürürüz bunun tartışmasını yapıyoruz. Tabii
ki, burada sürecin aktörleri var. Birincisi halk. Bu bölgede
yaşayan hemşehrilerimiz Kürtler, onlar bu süreci umutla karşıladı,
destekledi ve yeni gelişmelerin olmasını bekliyor. Ama siyasal
aktörler de var. Sorunun hem bir parçası olan hem de bu zaman
içinde maalesef bir takım farklı ideolojik yaklaşımlarla meseleye
farklı bir boyutta yaklaşanlar da var. Eğer biz Kürt sorunu
çözümünde Kürt kimliği etrafında tartışmalar yapıyorsak, Kürt
kimliği meselesini sadece bir soy bağına düzeye indirgersek bunu
yanlış yaparız. Bu bize, Türkiye’nin daha önceden yaşadığı ve
insanlarının da sonucundan çok mutlu olmadığı gelişmeleri
çağrıştırıyor. Kemalizmin başka bir versiyonunu getirir aklımıza.
Onun için dikkat etmemiz lazım. Yoksa yeni problemlerle karşı
karşıya getirir” ifadelerini kullandı.
“ÇOCUKLARI DAĞA KAÇIRMAK SÜRECİ ZEHİRLEME TEŞEBBÜSÜDÜR”
Bakan Eker, konuşmasında Lice ilçesinde yol kapama eylemi ve
çocukları PKK tarafından kaçırılan ailelerin eylemlerine değinerek,
şunları söyledi:
“Özerklik tartışmaları bu süre içinde Türkiye’deki siyasi
aktörlerin tartıştığı dile getirdiği anlatılan konuşulan konular
var. Bir başka husus ise burada şiddeti yöntem olarak besleyen ve
bunu bir hak arama aracı olarak meşru gören bir akımın anlayışların
da bu barış sürecine zaman zaman zehirleme teşebbüsünde
bulunmalarına şahit oluyoruz. Uyuşturucu ekildiği bilinen bölgede
yollar kesiliyor. Burada bir akımın komplikasyonlar var. Eğer biz
dağdakiler insinler, ovadakiler siyaset yapsınlar diyoruz ama bu
ortamda 15 yaşındaki kız çocuklarını dağa kaçırmak bu da bununla
açık bir çelişki içindedir. Süreci zehirlenme ve sürece zarar verme
teşebbüsüdür. Bunu da halk ibretle izliyor. Bu süreç zarfında kan
dökülmedi bu büyük bir kazanım önemini bilmek zorundayız. Büyük bir
rahatlama var. Eskiden içe akıtılan gözyaşları şimdi meydanda
vicdanlara seslenecek boyutlara kazanmış. Bütün dünyaya annelik
çığlığını haykırarak söyleyebiliyor. Ben kızımı evladımı istiyorum
diye.”
AK Parti Ar-Ge Başkanı Ekrem Erdem de çalıştayda bir konuşma
yaparak, “Yeni Türkiye’nin açılan kilidi çözüm sürecini bu ay ele
aldık. 30 yılı aşkın süredir ülkemizin canını yakan 40 bine yakın
insanımızın hayatını mal olan, yüzlerce milyar dolar kaynağının
heba olmasına yol açan terörü bitirecek çözüm sürecini konuşacağız”
ifadelerini kullandı.
Çalıştay açılış konuşmalarının ardından basına kapalı davam
etti.
(İHA)