Herkesin sağlık sorunlarına ve istatistiklere yoğunlaştığı
dönemde virüsün başka bir potansiyel sorun alanı var. Bu salgın
ülkenin gıda kaynakları ve besin üretme ve dağıtım zinciri üzerine
nasıl bir etkide bulunur?
Soruyu daha direkt soralım:
Salgın, açlık ve kıtlıklara sebep olur mu?
Kısa cevap: Endişeye gerek yok. Küresel çapta bir açlık ve
kıtlık olmaz, herkes için yeterli yiyecek var.
Ancak, önlem alınmaması/tedbirli olunmaması halinde epey
sıkıntıya sebep olabilir.
Nasıl mı?
Öncelikle şunu belirtelim ki dünyada tarım ve gıda sistemleri
oldukça entegre hale gelmiş durumda. Kısa vadede ve kriz anında
ülkeleri keskin hatlar ile ayırmak çok daha büyük zararlar
verebilir. Kriz sonrasında politik refleksler ve söylemler bu
konuda yeni bir sisteme evirilebilir; ancak bunun kısa vadede
olmasını beklemek çok gerçekçi değil.
Doğrudan gıda sistemlerini değil de sağlık sistemini ve
ekonomiyi vuran salgın, kısa vadede tarım, hayvancılık, balıkçılık
ve gıda sektöründe de çeşitli komplikasyonlara sebep oldu/oluyor.
Karantinalar ve sokağa çıkma yasakları yüzünden en hayati
fonksiyonlar olan gıda üretme, işleme ve taşıma sektörü dünya
genelinde bu krizden etkileniyor. Yediklerimizin büyük bir
kısmı tarladan/bahçeden/çiftlikten ayrıldıktan sonra işleme
sürecine giriyor. Bu süreç ise yoğun işgücü gerektiriyor. İşlenen
gıdalar, marketlere (ayağımıza) gelene kadar yoğun bir nakliye
faaliyetine ihtiyaç duyuyor ve bu faaliyetler de salgından
etkilendi.
Bir diğer sorun ise arz talep dengesinde ciddi bozulmaların
yaşanmış olması. Salgının en sonunda biteceğini biliyoruz ancak
bunun ne kadar süreceğini öngörmek zor. Bu süre zarfında gıda
talebi oluşturan sektörlerden olan restoranlar, turizm ve otelcilik
sektörü bütünüyle durdu. Bu sektörlerin oluşturduğu talep bir
süredir yok. Gıda üretimi ve dağıtımında oluşan denge şu an
bozulmuş durumda. Bu sektörlerdeki durgunluk devam ettikçe
dengedeki bozulma çiftçilere kadar devam edecek.
Halen yürürlükteki seyahat yasakları ile beraber tarımsal
üretimde önemli girdi kaynakları olan makine-ekipman, yedek parça,
gübre, ilaç satanlar ve nakliyesinde çalışan işgücünün çalışmaması
veya etkilenme ihtimali tarımsal üretimde aksamalara sebep
olabilecektir. Ayrıca, işgücü yoğun faaliyetlerde çalışan mevsimsel
işçilerin hareketliliğinin uzun süre kısıtlanması tarımsal üretimde
aksamalara sebep olabilecek diğer önemli olasılıktır.
Uluslararası ticaret hem tarımsal üretimin hem de gıda tedarik
zincirinin kayda değer bir bileşenidir. Sınırların tümü ile
kapatılması ve salgınla mücadelenin uzun sürmesi halinde
uluslararası tarım ticareti etkilenecektir. Örneğin, 7 milyon tona
yaklaşan buğday ithalatı ve yaklaşık bu miktar kadar olan makarna
ve un ihracatı olan Türkiye için bu dengenin bozulmaması zor
olacaktır.
Dengenin bozulması kısa vadede besin kıtlığı anlamına
gelmeyecektir elbette. Ancak böylesi ihtimaller, gıda fiyatlarında
ve arzında dalgalanmalar ve fiyat artışları olarak tüketiciye
yansıyacaktır. Maalesef gıda fiyatlarındaki artış, ilk olarak
kronik açlık sorunu çeken fakirler ve göçmenleri vuruyor. Ayrıca
COVID-19 salgını ile beraber işlerini kaybedenler ile kazanç kapısı
kapanan esnaf ve çalışan kesiminin gıdaya ulaşımı da aynı derecede
zorlaşacaktır. Bu da oldukça kalabalık bir nüfusun hayatta
kalmak için dış yardıma bağımlı kalması anlamına gelmektedir.
İnsanların geçim kaynaklarında herhangi bir olası aksama ile
COVID-19'un tarım ve gıda tedarik zincirinde oluşturacağı risk bu
sebeple önemsenmelidir.
Toparlayacak olursak, sağlıkçılar bu salgını en kısa sürede
atlatmaya çalışırken yöneticiler hassas dengeleri korumak, küresel
gıda tedarik zincirlerini canlı tutmak ve pandeminin gıda sistemi
üzerindeki etkilerini azaltmak için gerekli tedbirleri almak
zorundalar.