COVID-19 salgını gıda sorunu veya kıtlık oluşturur mu?

Salgın, açlık ve kıtlıklara sebep olur mu?

Muhammet Şakiroğlu msakiroglu@gmail.com

Herkesin sağlık sorunlarına ve istatistiklere yoğunlaştığı dönemde virüsün başka bir potansiyel sorun alanı var. Bu salgın ülkenin gıda kaynakları ve besin üretme ve dağıtım zinciri üzerine nasıl bir etkide bulunur?

Soruyu daha direkt soralım:

Salgın, açlık ve kıtlıklara sebep olur mu?

Kısa cevap: Endişeye gerek yok. Küresel çapta bir açlık ve kıtlık olmaz, herkes için yeterli yiyecek var.

Ancak, önlem alınmaması/tedbirli olunmaması halinde epey sıkıntıya sebep olabilir.

Nasıl mı?

Öncelikle şunu belirtelim ki dünyada tarım ve gıda sistemleri oldukça entegre hale gelmiş durumda. Kısa vadede ve kriz anında ülkeleri keskin hatlar ile ayırmak çok daha büyük zararlar verebilir. Kriz sonrasında politik refleksler ve söylemler bu konuda yeni bir sisteme evirilebilir; ancak bunun kısa vadede olmasını beklemek çok gerçekçi değil.  

Doğrudan gıda sistemlerini değil de sağlık sistemini ve ekonomiyi vuran salgın, kısa vadede tarım, hayvancılık, balıkçılık ve gıda sektöründe de çeşitli komplikasyonlara sebep oldu/oluyor. Karantinalar ve sokağa çıkma yasakları yüzünden en hayati fonksiyonlar olan gıda üretme, işleme ve taşıma sektörü dünya genelinde bu krizden etkileniyor.  Yediklerimizin büyük bir kısmı tarladan/bahçeden/çiftlikten ayrıldıktan sonra işleme sürecine giriyor. Bu süreç ise yoğun işgücü gerektiriyor. İşlenen gıdalar, marketlere (ayağımıza) gelene kadar yoğun bir nakliye faaliyetine ihtiyaç duyuyor ve bu faaliyetler de salgından etkilendi.

Bir diğer sorun ise arz talep dengesinde ciddi bozulmaların yaşanmış olması. Salgının en sonunda biteceğini biliyoruz ancak bunun ne kadar süreceğini öngörmek zor. Bu süre zarfında gıda talebi oluşturan sektörlerden olan restoranlar, turizm ve otelcilik sektörü bütünüyle durdu. Bu sektörlerin oluşturduğu talep bir süredir yok. Gıda üretimi ve dağıtımında oluşan denge şu an bozulmuş durumda.  Bu sektörlerdeki durgunluk devam ettikçe dengedeki bozulma çiftçilere kadar devam edecek.

Halen yürürlükteki seyahat yasakları ile beraber tarımsal üretimde önemli girdi kaynakları olan makine-ekipman, yedek parça, gübre, ilaç satanlar ve nakliyesinde çalışan işgücünün çalışmaması veya etkilenme ihtimali tarımsal üretimde aksamalara sebep olabilecektir. Ayrıca, işgücü yoğun faaliyetlerde çalışan mevsimsel işçilerin hareketliliğinin uzun süre kısıtlanması tarımsal üretimde aksamalara sebep olabilecek diğer önemli olasılıktır.

Uluslararası ticaret hem tarımsal üretimin hem de gıda tedarik zincirinin kayda değer bir bileşenidir. Sınırların tümü ile kapatılması ve salgınla mücadelenin uzun sürmesi halinde uluslararası tarım ticareti etkilenecektir. Örneğin, 7 milyon tona yaklaşan buğday ithalatı ve yaklaşık bu miktar kadar olan makarna ve un ihracatı olan Türkiye için bu dengenin bozulmaması zor olacaktır.

Dengenin bozulması kısa vadede besin kıtlığı anlamına gelmeyecektir elbette. Ancak böylesi ihtimaller, gıda fiyatlarında ve arzında dalgalanmalar ve fiyat artışları olarak tüketiciye yansıyacaktır. Maalesef gıda fiyatlarındaki artış, ilk olarak kronik açlık sorunu çeken fakirler ve göçmenleri vuruyor. Ayrıca COVID-19 salgını ile beraber işlerini kaybedenler ile kazanç kapısı kapanan esnaf ve çalışan kesiminin gıdaya ulaşımı da aynı derecede zorlaşacaktır.  Bu da oldukça kalabalık bir nüfusun hayatta kalmak için dış yardıma bağımlı kalması anlamına gelmektedir.  İnsanların geçim kaynaklarında herhangi bir olası aksama ile COVID-19'un tarım ve gıda tedarik zincirinde oluşturacağı risk bu sebeple önemsenmelidir.

Toparlayacak olursak, sağlıkçılar bu salgını en kısa sürede atlatmaya çalışırken yöneticiler hassas dengeleri korumak, küresel gıda tedarik zincirlerini canlı tutmak ve pandeminin gıda sistemi üzerindeki etkilerini azaltmak için gerekli tedbirleri almak zorundalar.