Copy-Paste camiye tuhaf savunma
Abone olSultanahmet Cami'nin çakmasına Çamlıca'ya yapılacak olmasına Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ destek verdi. İzahatı ise ilginç.
İNTERNETHABER- Çamlıca'ya
Sultanahmet Caminin yapılmasına karşı çıkanları Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağ "Camilerin mimari kültürünü bilmeyenler" olarak
niteledi.
Bozdağ, "eleştirilerin ise cami karşıtlarından geldiğini"
iddia etti.
Oysa çakma Sultanahmet Camisiyle ilgili şu ana kadar en sert ve en
ateşli eleştiri Yeni Şafak'ın 'islami felsefecisinden'
geldi.
ÇAMLICA TEPESİNE COPY PASTE CAMİİ SULTANAHMET'İN TAKLİTİ Çamlıca Tepesi'ne yapılacak cami için açılan yarışmada birinciliğe değer görülen bir eser çıkmadı. Jüri de ikinci olan ve iki kadın mimarın çizdiği 6 minareli caminin Çamlıca'ya yapılması kararlaştırıldı. Ancak seçilen eser Sultanahmet Camii'ne olan aşırı benzerliği nedeniyle hayli eleştiri aldı. (DEVAMINI OKU) COPY-PASTE CAMİNİN MİMARI KONUŞTU Çamlıca Tepesi'ne yapılacak cami, Sultahanmet Camii'nin neredeyse birebir kopyası. Çıplak gözle dahi iki eser arasındaki benzerlik farkediliyor. Projenin mimarı Bahar Mızrak ise taklit eleştirisine şu karşılığı verdi: USTA MİMARDAN ÇAMLICA PROJESİNE ÖNEMLİ ELEŞTİRİLER Mimar Sinan Ünv. Öğr. Üyesi Prof. Suphi Saatçi canlı yayında Çamlıca Cami projesini kritik etti: Arkadaşlar çabalamışlar ama eski camileri plan olarak taklit etmişler. |
Bekir Bozdağ'a bu açıklamayı hatırlatmadan önce bakanın
Çamlıca camisiyle ilgili söylediklerini sunalım.
Çamlıca'ya yapılması planlanan camiyle ilgili
''Mabetleri tartışmamak da lazım''
ifadelerini kullanan Bozdağ, camiyle ilgili pek çok kişinin
konuştuğunu ancak konuşanların cami mimarisine dair
bilgilerinin olmadığını söyledi.
CAMİ KARŞITLARI
ELEŞTİRİYOR
Cami mimarisini bilenlerin yapması halinde daha güzel camilerin
ortaya çıkabileceğini vurgulayan Bozdağ, şunları söyledi:
''Şimdi Çamlıca'da yapılacak camiyi eleştirenler bu camilere
dair mimari kültürü bilmeyenler. Ama bazıları da cami karşıtlığını
eleştiri ile gizliyorlar. Esasında onun mimariye dair, caminin
yapımına dair fazlaca bir itirazı yok. Ona karşı, oraya yapılmasına
karşı. Ama karşı olmanın fazla bir kendisi için sıkıntısı olacağını
düşündüğü için başka tür eleştirilerin altına gizliyorlar. Bunlara
da dikkat etmek lazım. Diyorum ki Türkiye'de cami mimarisi
konusunda, mutlaka üniversitelerimizin bu işe el atması lazım. Bu
işte üniversitelerimizde otoritelerin ortaya çıkması lazım ve ona
göre onların yetiştireceği kişilerin de Türkiye'nin bu alandaki
ihtiyaçlarını karşılarken daha özgün yapılar ortaya çıkaracağına
yürekten inanıyorum.''
YENİ ŞAFAK'IN İSLAMİ
FELSEFECİSİ
BAKIN NELER YAZMIŞTI
Başbakan Yardımcısı eleştirilerin cami karşıtlarından geldiği iddia
ederek çakma Sultanahmet'in Çamlıca'ya yapılmasına zemin kurmak
istiyor. Oysa ki
Çamlıca'ya copy-paste cami yapılmasına
bugüne kadar en dişe dokunur eleştiri muhafazakar kanattan
İslami düşünür Dücane Cündioğlu'ndan geldi.
Bakın neler yazmıştı;
BAŞIMIZI ÖNE EĞDİRECEK UCUBEYLE BİZİ
SINAMAYIN!
YA KAHHAR!
Yazı Başbakan Erdoğan'a yönelik bir yakarış mektubu gibi... İşte
sadece muhafazakar çevrede değil, hemen her kesimde büyük yankı
bulan o yazıdan bölümler;
(...)Tasannu olarak anlaşılmak korkusu
bulunmasaydı yalvarırdım,
yapmayınız derdim, kıymayınız. Bu
ülkenin, bu şehrin çocuklarını yıllarca başlarını öne
eğdirecek bir ucubeyle sınamayınız. Ya
Kahhar! zikrine bizi muhtaç hale
getirmeyiniz, bilakis bırakınız da o besmele'nin
edasında bizlerin de sadası olsun, diye yakarırdım. Bizlerin, yani
Türkiye'nin.
ÇAMLICA İÇİN BAŞBAKAN'A BÖYLE
YALVARIRDIM
Şayet Sayın Başbakan'a hitaben bir mektup yazacak olsaydım, kendilerine, Sayın Başbakanım, derdim, insan yaptıklarından çok, yapmadıklarıyla insandır. (...)
İşte bu mülahazalarla, söyleyiniz lütfen, derdim, kaçınsınlar, yapmasınlar, aman o güzelim Çamlıca tepesine ehven-i şerr'i layık görmesinler. Kötülerin en kötüsünü. Gerçekleşme imkanına kavuşanını. Aman sözcüğü ebceden (sayısal olarak) Muhammed'e karşılık gelir, o nedenle bizler aman demekten, aman dilemekten rahatsız olmayız, acziyet şanımızdandır, der, aman diler, Çamlıca'ya hürmet için yakarırdım.
Sanırım Ankara yârânı sesimizi duymaz, ama siz duyun derdim. İstanbul'un sabık Şehremini olarak zevksizliğin, çirkinliğin, düşünce yoksunu o beton dövmenin Çamlıca'nın sırtına basılmasına lütfen izin vermeyin, diye yalvarırdım. İşgüzar idarecilerin, mabedlerimizi, şehirlerin en yüksek tepelerine demirden kocaman haçlar diken Sırplara, Hırvatlara, Makedonlara, Latinlere eş bir meydan okuma aracı haline getirmelerinin önüne geçiniz, diye inlerdim.
BU ACUL PROJENİN UTANCINI YAŞATMAYIN
Nedense pek az kimse bilir, Sultanahmet Camii yıllarca cemaatsiz
kalmış ve İstanbul halkı, alimler de, halk da, o güzelim camide
namaz kılmayı içlerine sindirememişlerdir. Çünkü henüz genç bir
delikanlı olan I. Ahmed'in, ki 28 yaşında vefat etmiştir,
kaprislerinin bir eseri olarak telakki edilmiştir, haklı olarak.
Ulema da, urefa da camiinin yapımına destek vermemiştir. Buna
karşın hakikatte bir opus-magnum, bir şah-eser olan Sultanahmet
Camii'nin güya kopyası iddiasındaki bu acul projenin
acilen uygulanması yüzünden benzeri bir utançla ne İstanbul'un
siluetine bir kabus çöksün, ne de gönüllerimizin tam da
ortasına kara bir leke, diye istirhamda bulunurdum.
TÜM NAMUSLU AYDINLARA
SESLENİYORUM
Fakat ben sadece bu ülkenin Başbakanına değil, bu ülkenin tüm insanlarına, tüm namuslu aydınlarına sesleneceğim. Henüz tümüyle yitirmediğimize inandığım Türkiye'nin Ruhu'na. Vicdanlarımıza.
Bir damla bir damla daha iki damla etmez, daha büyük bir damla eder, diyeceğim. Nârâ atmaya lüzum yok, ihtiyaç da. Hatta çığlığın bile yeri değil. Ama hiç değilse iniltimizi duyuralım. Gözyaşlarımızı çoğaltalım. Geliniz, siyasetin elindeki demirin sertliğini büyüyen gözyaşlarımızla yumuşatalım. Cesaretlerinin karşısına mizanı çıkaralım. Hikmeti. Hürmeti. İnsana. Eşyaya. Kuşa kurda. Dağa tepeye. Taşa toprağa. Hürmeti ve mehabbeti ve merhameti.
Sırf kendimiz için değil, artık bize katlanamayacak kadar yorgun hale gelmiş olan güzelim İstanbul için. İstanbulumuz için.
AMAN DİLİYORUZ EY DEMİR
SAHİPLERİ:
BU UTANÇTAN ÇAMLICA'YI KURTARMAK İÇİN KENDİMİ
YAKARDIM
(...) Biz bu yüzden aman diyoruz, ne dileyelim ey demir sahipleri, sizlerden sadece aman diliyoruz.
Bir budist derviş olaydım, hayvanların sırtlarını dağlar
gibi, Çamlıca'nın omuzunu o çirkin dövmeyle
dağlayacaklarının farkında bile olmayan ekabiri
engellemek amacıyla ve hem de halkımı bu utançtan
kurtarmak niyetiyle, hiç tereddüt etmeksizin, üzerime benzin döküp
kendimi yakmak isterdim. Lakin hem itikadım, hem de
hikmet'ten bu fakire nasib olan hisse böylesi bir itiraz biçimine
izin vermiyor. O nedenle, bu toprakların haşarı çocuklarına
vasiyetimdir, ben öldükten sonra, demir'i ve cesaret'i yumuşatmayı
becerememiş bu yazının basılı olduğu sayfaları yakıp küllerini o
kabus'un civarına saçsınlar!
( okuyabilirsiniz)