Çölaşanın kafası karıştı
Abone olDanıştay saldırısı sonrası ortaya çıkan gelişmeler Hürriyet yazarı Çölaşan'ın kafasını karıştırdı.
Hürriyet yazarı Emin Çölaşan saldırı sonrası işin esas boyutunun
unutturulduğunu savundu. Yazar yazısıyla hükümüte ve saldırıyı
derin devlete bağlayanlara tepki gösterdi.
Yazı: Emin Çölaşan
Kaynak:
-SEVGİLİ okuyucularım, Danıştay baskını sonrasında yaşadıklarımız
herhalde hepimizin kafasını karıştırdı. Tuhaf işler oluyor! Olayın
en önemli boyutu unutturuldu. Nedir o?
Hükümetin sorumluluğu.
Bu konudan söz eden yok. Cumhuriyet tarihinde ilk kez böyle kanlı
bir mahkeme baskını yaşandı. Ülkeyi yönetenlerin sorumlu olduğunu,
bu konunun üzerine gidilmesi gerektiğini yazan ve söyleyen yok.
Hadise bir tek konuya odaklandı ve onu da açıkça yazayım:
"Baskını "derin devlet" düzenledi."
Derin devlet kim? Askerlerin ağırlıkla yer verildiği, ancak
gerçekte var olup olmadığı bilinmeyen bir kavram. İslamcı basın
bunu açıkça yazamıyor ama günlerden beri "derin ilişkiler" diyor.
Neyin amaçlandığı açık ve konu oraya sürükleniyor.
Ortalıkta bol miktarda "kirli malzeme" dolaşıyor. Bunlar bir elden
servis yapılıyor. İslamcı basın katilin Danıştay"da insanları
vururken "Allah"ın askeriyim, sizi cezalandırmaya geldim" diye
bağırdığını, kaçarken girişteki polisle boğuşurken tekbir
getirdiğini, ifadelerde yer alan bu hususları bile inkára
yelteniyor.
* * *
Şimdi baskın olayının hemen sonrasına dönelim. Birkaç saat sonra
Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin Meclis kürsüsünde konuştu:
"Bu işin ardından sürprizler çıkabilir. Sürprizlere hazır
olalım."
Herkes olayın şokunu yaşarken, Şahin birkaç saat sonra
sürprizlerden söz ediyordu. Olacakları nereden biliyordu?
Büyük devlet ve hükümet adamı, TBMM Başkanı Bülent Arınç ise şöyle
diyordu:
"Danıştay baskınını türbana bağlamak yanlış. Eğer işin içinde
türban olsaydı, adam o karara aleyhte oy veren üyeyi de vurur
muydu!"
Ne mükemmel bir mantık!
Baskıncı avukat Danıştay"ın üst katlarına çıkacak, toplantının
yapıldığı odaya girecek ve silahını çektikten sonra herhalde şöyle
diyecekti:
"Türban kararına olumlu oy verenler bu tarafa, karşı oy verenler şu
tarafa geçsin..."
Sonra olumlu oy verenleri vuracak, karşı oy verenleri serbest
bırakacaktı!
* * *
Bu kanlı ve tarihimizde ilk kez tanık olduğumuz utanç verici
baskını kim veya kimler yaptıysa, arkasında hangi kişi veya
örgütler varsa, bunlar elbette tek tek yakalanıp yargı önünde hesap
vermelidir.
Onlar işin "zabıta vakası" bölümüdür.
Ancak olayın siyasi sorumluluk boyutu unutuluyor. Özellikle
unutmamız isteniyor. Araya "derin devlet" gibi ilişkiler katılıyor,
işin içine askerler sokuluyor ve tek kaynaktan servis edilen
bilgiler medyada birbiri ardına yer buluyor.
Danıştay saldırısına kimler yol verdi?
Katil, Danıştay 2. Daire üyelerinin türban kararı sonrasında Vakit
gazetesinde yayınlanan fotoğraflarından yararlandığını söylemiş.
Arabasında da bu Vakit gazetesi çıkmış.
Danıştay"ın türban kararı sonrasında başta Recep Tayyip Erdoğan
olmak üzere Abdullah Gül, Mehmet Ali Şahin, Hüseyin Çelik, Cemil
Çiçek gibi hükümet üyelerinin neler söylediğini, o kararı nasıl
eleştirdiğini henüz unutmadık!
Başbakan, Danıştay"a hitaben haykırıyordu:
"Bu kararı kınıyorum... Efendi, bu (Danıştay"ın türban kararı)
senin işin değil, Diyanet"in işi."
Abdullah Gül konuşuyordu:
"Bu anlayış diktatör rejimlerin felsefesidir. Kaygıyla
karşılıyorum. Bunlar çok yanlış ve tehlikeli şeylerdir."
Beyefendi "tehlikeli" diyordu. Doğru söylediği ortaya çıktı!
Sonuç: Bir yüksek yargıç öldürüldü, ötekiler yaralandı.
* * *
Sevgili okuyucularım, tetikçiler ve onları bu işe yöneltenler
elbette tek tek yakalanıp hesap vermeli. Çete varsa ortaya
çıkarılmalı.
Ancak, adına "yöneltme-sevketme-azmettirme" denilen kavram tek
değildir.
1- Bir yanında bir çete vardır, tetikçiler, onları kullananlar,
para ve çıkar ilişkileri vardır.
2- Öbür yanında ise sözleri, nutukları ve demeçleriyle onları
tahrik eden, bilerek veya bilmeyerek yol gösteren kesimler
vardır.
Biz şimdi sadece birinci kesimin peşindeyiz ve birileri, onları
kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya, işin içine "derin
devlet-tezgah-askerler" gibi kavramları sokmaya çalışıyor.
İkinci kesim ise gündemde yok!.. Çünkü bu baskında onların hiçbir
günahı, ihmali, sorumluluğu, tahriki, yargı kararını ve Danıştay"ı
aşağılaması, dolaylı yollarla hedef göstermesi vesairesi yoktu!
Hiç yoktu, hiç yoktu!
-