Çölaşandan tüyler ürperten mektup
Abone olEmin Çölaşan öyle bir yazı yazdı ki inanılır gibi değil.. Her satırı her cümlesi olay.. Başbuğ'a açık bir mektup yazdı..
Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan hiç bu kadar açık
konuşmamıştı.. Cümleleri kurşun gibi. Özel Kuvvetler
Binası'nın aranması yazarı deliye çevirmiş.. İçi kan ağlıyor
adeta..
Başbuğ'a "harekete geçin" diyor ve askeri göreve çağırıyor. Sözü
fazla uzatmıyor ve Çölaşan'ın olay yazısını virgülüne dokunmadan
yayınlıyoruz:
GENELKURMAY BAŞKANINA
AÇIK MEKTUBUMDUR
"SAYIN Paşam, bu size ikinci mektubum. İlkini 30 Ekim
2009 tarihli
Fikret Bila ve
Emin Çölaşan arasındaki farklar |
Yüzeysel baktığınızda “İki Gazeteci”… Derinlemesine baktığınızda biri
“Gerçek GAZETECİ… Diğeri, eskilerin deyişi ile “KAVGA KAŞAĞISI”… Gerçek Gazeteci elbette Fikret Bila… Kavga kaşağısı ise Emin Çölaşan… Eğer önce Fikret Bila’yı sonra Çölaşan’ı okumuşsanız, geriliyorsunuz… Ama önceliği Çölaşan’a verip, sonra Bila’yı okuyorsanız, rahatlıyorsunuz… Çölaşan, “yandaşlığın ve yangıncılığın” en çarpıcı örneği… Ülkenin başbakanından küçük ismi ile söz eden, Başbakan Yardımcısı için “O şahıs!” sıfatını kullanan bir “kalem küstahı!”… Fikret Bila ise; Çölaşan tipindeki yaygara tellallarının yangınlarını söndüren bir itfaiye… Bir "Güzel ahlak doktoru"... Çölaşan, vidanjör… Bila, vantilatör… Çölaşan, “memleketin gizli sırlarını çalıyorlar, neden darbe yapmıyorsunuz” diye çığlık atıp orduyu darbe yapmaya çağırıyor… Bila, “Devlet görevini yapıyor, hiç kimsenin devlet sırlarına girdiği falan yok” diye munis bir ses tonuyla ortalığı sakinleştiriyor… Ve Sözcü
Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni Metin
Yılmaz, köşe verdiği Emin Çölaşan yüzünden meslek
hayatının sonuna doğru hızla koşuyor… Adnan Berk Okan // |
Sözcü'de yazmış, AKP iktidarının niyet ve planları için o
mektubumda şöyle demiştim: "Bütün amaçları komuta kademesinin
kişiliğinde ordumuzu yıpratmak, küçük düşürmek, saygınlığını yok
etmek. Atatürkçü, laik, Cumhuriyet ilkelerine bağlı ordumuzu kendi
emelleri karşısında 'en tehlikeli güç' olarak görüyorlar. İşte bu
yüzden, ellerindeki medya gücünü de kullanarak sizlere saldırıp
duruyorlar. Bu saldırılar çoğu zaman onların (ülkeyi yönetenlerin)
ağzından doğrudan doğruya çıkmıyor. Bu amaçla ellerindeki
korkak-satılık-zavallı medyayı kullanıyorlar.
Hain plan son derece cingözce hazırlanmış.
Son Kürt açılımı fiyaskosunda AKP tam dibe vurmuştu ki, ince planın
yeni bir aşamasına geçildi...
Oynanan oyun çok açık. Ordumuzu bir türlü ele geçiremediler. O
yüzden saldırıyorlar.
Sakın ola ki bu geçici günlerde moraliniz bozulmasın. Dimdik
durun.
AKP geçicidir. Bugün iktidarda, yarın ilk seçimde bitecek. Biz ne
iktidarlar, ne güçlüler, ne hainler gördük bu ülkede. Şimdi
hangisinin esamesi okunuyor? Milyonlarca yurtsever insanımız
sizlerin, yani ordumuzun üzerinde oynanan bu çirkef oyunun
farkında. Bu yapılanların hesabı bir gün mutlaka sorulacak.
Yeter ki sizler sağlam durun. Keser döner sap döner, gün
gelir hesap döner." Evet Paşam, bundan tam iki ay önce
size hitaben bunlan yazmıştım. Ancak o günden bu yana her şey daha
da kötüye gitti.
• * *
Paşam, vaziyet hiç iyi görünmüyor. İnsanlarımız, benzerine bugüne
kadar asla tanık olmadıkları şu son olaylardan sonra adeta kan
ağlıyor.
Bu ne demektir Paşam, devletin en gizli belge ve
bilgilerinin bulunduğu Özel Harp Dairesi
basılıyor, hem de üç kez! Arama toplam 48 saat
sürüyor. Bunların utanmaz medyası dün manşetlerinde çığlık atıyor:
"Özel Harp Dairesi'nde Kozmik odalara girildi."
Sanki bir savaş yaşıyoruz ve düşman cephesine girildi! Paşam,
üzülerek söylüyorum ama, şu olanlan lütfen kamuoyu ile biraz
paylaşın, tepkinizi açıkça dile getirin. Bu işler öyle kapalı
kapılar ardında Tayyip'lerle mayyiplerle yapılan
görüşmelerde çözülmez. AKP'li bakanların
çoğunlukta olduğu, başkanlığını Çankaya'da ki
AKP'linin yaptığı Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında
hiç çözülmez.
Sokaktaki insan soruyor: "Nerede bu ordu, niçin tepki
vermiyor? Nedir bu rezalet?" Sokaktaki milyonlarca
yurtsever insanımız büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor. Şöyle
diyorlar: "Ordu kevgire döndü." Bu duygular, bu
tepkiler çok önemlidir. Lütfen kulak veriniz.
Özel Harp Dairesi!.. Genelkurmay'ın en gizli, en
kozmik bilgi ve belgelerinin saklı olduğu bu kuruluş günlerdsr
aranıyor, personel gözaltına alınıyor. Niçin, hangi gerekçeyle?
Efendim, iki Özel Harp subayı, Bülent Arınç isimli
şahsa suikast yapacakken yakalanmış! Yalan!
Üzerlerinde silah milah yok, dahası savcılık tarafından serbest
bırakıldılar. Ama bu fırsat kaçar mı! Özel Harp Dairesi
didik didik edildi, kevgire döndürüldü. îşin en vahim
yanı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tamamı böyle sudan gerekçelerle
kevgire döndürülmüş oldu.
Çok acı Paşam, çok acı. Polislerin kapıda ne işi vardı?
Kozmik odaların kapıları niçin mühürlendi ve sonra yeniden açılıp
arandı?
Ben beklerdim ki, orada bulunan görevliler
devlet sırlarını böyle kolay yöntemlerle
başkalarına vermesinler. Hiç kuşkunuz olmasın, orada elde edilen
gizli devlet belge ve bilgileri, bir süre sonra
Tayyip ekibinin ellerine ulaşacak.
Bu iktidarın ne yapmak istediğini, amacının^ne olduğunu artık
herkes görüyor. Erzincan'da MİT Bölge Müdürlüğü
binasını bunlar bastılar, bölge müdürüyle çalışanları içeri
attılar. Yargının bir bölümü bunların emir ve hizmeti altında.
Eğer yolu gösteren olduysa, belki Özel Harp
Dairesi ile Genelkurmay Başkanlığını
yeraltından bağlayan gizli dehlizlerde gezinmiş bile
olabilirler...
Ve Paşam, başımızda bu iktidar, karşımızda bu iktidar
tarafından hazırlanan mevzuat ve komplolar olduğu sürece, hiç
kuşkunuz olmasın, bunlar günün birinde sizin Genelkurmay1 daki
makamınızı, hatta konutunuzu bile basabilir.
İki gündür
çekimlerde ve fotoğraflarda izliyoruz...
Şimdi baskına uğrayan o özel kışlanın kapısındaki kırmızı büyük
levhada dört ayrı dilde "Askeri güvenlik sahasıdır.
Girilmez" yazıyor! Öğrendik ki, girilirmiş! Hem de ne
biçim! Girilmekle kalınmaz, basılır ve günlerce aranırmış! Artık o
levhayı oradan kaldırınız.
Bu hainler Türk Ordusu'nu bir "düşman ordusu"
olarak görüyor.
Güneydoğu'da, dağ başlannda terörle mücadele eden bir asker
olsaydım, belki de şöyle düşünürdüm: "Bu kaçıncı olay?
Benim karargahlarım basılıyor, komutanlarım, silah arkadaşlarım
gözaltına alınıyor ve içeri tıkılıyor... Şu ortamda niye canımı
tehlikeye atayım!" Ne demişti yakın geçmişte o
Bülent Arınç isimli o şahıs! "Bunların
savaşacak halleri yok. Askerlikten başka her şeyi
yapmışlar. Yasadışı güçlerle işbirliği yapmaktan bile
çekinmemişler. Aman Allahım... Allah'a çok şükür ediyorum ki
Türkiye bunların zamanında bir savaşa falan girmemiş. Yoksa
bunların savaşacak halleri yok. Askerlikten başka her şeyi
yapmışlar." Sayın Paşam, uğradığınız bu hakaretleri
herhalde unutmadınız! Aynı şahıs dün şöyle diyordu: "Arı
kovanına çomak soktuk!" Bunlar devletin çivisini
çıkardılar. İş çok ciddi. Adına "demokrasi"
dedikleri.
"hukuk devleti" dedikleri nesne, acaba bu mu?
Hayır, bu olamaz.
Tayyip bütün bu olanları şimdi ellerini
ovuşturarak, büyük bir mutlulukla izliyor.
Bir ülkede askeri birlikler ve MİT basılıyorsa, o iş bitmiş
demektir. Ya siz, sizler ne yapıyorsunuz Paşam? Yoksa kevgirin
deliklerinin daha da büyümesini, makamınızın, konutunuzun,
Genelkurmay Karargahının basılmasını mı bekliyorsunuz? Korkarım,
milletimiz de aynı şeyi düşünüyor, o zaman iş işten iyice geçmiş
olacaktır.
Saygılarımla Paşam."