Çölaşan: Vahdettin hem hain casus
Abone olVahdettin haindi tartışmaları yeni bir boyut kazandı. Emin Çölaşan İngiliz belgelerine dayanarak son padişah Vahdettin'in hem hain hem de casus olduğunu iddia etti.
Hürriyet yazarı Emin Çölaşan İngiliz belgelerine dayanarak son
padişahın casus olduğunu iddia etti. . Çölaşan
Vahdettin hain mi? Hain, üstelik casus yazısıyla
1922 yılında geçen bir olayı aktardı.
Yazı: Emin Çölaşan
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr
-ESKİ başbakanlardan Bülent Ecevit geçtiğimiz haftalarda ortaya
durup dururken bir konu getirdi.
Son Osmanlı padişahı Vahdettin’in hain
olmadığını iddia etti!
Bay Ecevit’in hiçbir dayanağı olmayan bu iddiasına birileri
sarıldı. Malum koro, başta entel ve İslamcı kesim olmak üzere
saldırıya geçti:
‘Elbette hain değildir. Ecevit doğru söylüyor.’
Ellerinde fırsat olsa bu ülkeye Vahdettin’in heykelini dikecekler,
kendisini kahraman ilan edeceklerdi!
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Anadolu’da kelle koltukta
bağımsızlık savaşı verirken onları idama mahkûm eden, üzerlerine
Anzavur ordusunu gönderen, yurdun dört bir yanında iç isyan çıkaran
ve sonrasında bir İngiliz zırhlısına binip vatanından apar topar
kaçan ve İtalya’nın San Remo kentine yerleşen Vahdettin, birilerine
göre hain değildi!
Ama tarih giderek aydınlanıyor. Ortaya yeni belgeler çıkıyor...
Ve belgelerden görüyoruz ki Vahdettin sadece hain değil, aynı
zamanda bir İngiliz casusu.
* * *
Bugün bir Haftalık Dergisi alın. Olayın öyküsünü ve belgelerini
Haftalık’ın sayfalarında okuyun.
Yard. Doç. Dr. Orhan Çekiç bu konuda İngiliz devletinin arşiv
belgelerini gün ışığına çıkarıyor. Çekiç’in anlattığına göre
bunları ilk kez Prof. Dr. Salahi Sonyel, 40 yıl önce doktora
tezinde kullanmış. Ancak bu belgeler tozlu raflarda unutulup
kalmış.
Size olayı en kısa ve en yalın bir biçimde özetliyorum:
Yıl 1922. Anadolu’da bağımsızlık mücadelesi tüm hızıyla sürüyor. O
sırada Ankara hükümeti, İngiltere’ye bir heyet göndermeye karar
veriyor. Heyet başkanı, Ankara hükümetinin dışişleri bakanı Yusuf
Kemal (Tengirşek) Bey.
Ankara heyeti önce İstanbul’a uğruyor. Orada birkaç gün kalıyorlar.
İstanbul hükümetine verdikleri mesaj: ‘Londra’ya birlikte gidelim,
aramızda ayrılık olmadığını işgalcilere gösterelim.’
İşte ne olduysa o aşamada oluyor. Padişah Vahdettin’in hafiyeleri
heyetten birinin çantasında bulunan gizli belgeleri bir gece,
kaldıkları evden çalıyor.
Bu belgelerin fotoğrafları çekiliyor. Belgeler hemen ardından
çantaya yeniden konuluyor ve fotoğraflar doğrudan Vahdettin’e
iletiliyor.
Belgelerde önemli hususlar var.
Padişah Vahdettin, eline ulaşan bu belgeleri anında işgal ordusunun
ve İngiltere’nin İstanbul’daki temsilcisi Horace Rumbold’a
gönderiyor.
Rumbold derhal görevinin gereğini yerine getiriyor. Eline ulaşan
belgeleri İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na iletiyor. Her belgenin
İngilizce çevirisini de yazısına ekliyor.
Yazısına şu notu eklemeyi de unutmuyor:
‘Bunlar Yusuf Kemal ekibinin bavullarından alınmıştır. Tarafımıza
Sultan tarafından gönderilmiştir.’
* * *
İstanbul’dan ayrılan Ankara heyeti Londra’ya gitmeden önce başka
bazı Avrupa ülkelerine uğruyor. Ancak Vahdettin’den sağlanan
belgeler İngiltere’ye daha önce ulaşıyor!
Yusuf Kemal Bey başkanlığındaki Türk heyeti Londra’da görüşme
masasına oturduğunda, İngilizler pek çok şeyi önceden biliyor.
Elimizdeki kozlar ellerinde. Görüşme masasında hemen hiçbir şey
elde etmemiz mümkün olmuyor.
Atatürk hayatta iken bu durumu elbette bilmiyor. O yüzden Büyük
Nutuk’ta Ankara heyetinin bu temasları için ‘Seyahat başarısız
oldu’ diyor.
Haftalık Dergisi’nde dün bunları okuyunca Yard. Doç. Dr. Orhan
Çekiç’i aradım, olayın ayrıntılarını bir kez de kendisinden
dinledim. Çekiç her salı gecesi saat 20.00’de Expo TV’de Atatürk’ü
anlatan ‘Beni Hatırlayınız’ isimli bir program yapıyormuş. Bu gece
bu belgeleri orada kapsamlı bir biçimde anlatacakmış.
Vahdettin hain mi, değil mi!
Şimdi bazı gerçekler daha gün ışığına çıktı.
Sadece hain değil, aynı zamanda casus. İngiliz casusu. Hadise şimdi
İngiliz devlet arşivi belgeleriyle kanıtlanmış oldu.
Zaten hain olmasaydı Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını idama
mahkûm eder miydi!
Casus olmasaydı ülkesini bırakıp İngiliz zırhlısıyla yurtdışına
tüyer miydi!
Şimdi merak ediyorum, ‘Vahdettin hain değildi’ diyenler bu İngiliz
arşiv belgelerinden sonra ne diyecektir? Belki de kaçış yolunu
şöyle bulurlar:
‘Casusmuş ama hain olmadığı konusunda ısrarlıyız! Casus olmak hain
olmayı gerektirmez ki!’