Çölaşan: Bunların gözü dönmüş!
Abone olHürriyet gazetesi'nin sivri dilli yazarı Emin Çölaşan, Yücel Aşkın davasında taraflı yayın yaptıklarını iddia ettiği ve kendi deyimiyle "İslamcı basın"a yüklendi!
Çölaşan başlıklı yazısında ayrıca kendisine gelen tehdit ve
küfürlerden şikayet etti.
Yazı : Emin ÇÖLAŞAN
www.hurriyet.com.tr
SEVGİLİ okuyucularım, Van Yüzüncü Yıl Rektörü Yücel Aşkın’ın
davasını sizler de herhalde gazetelerden, televizyonlardan
izliyorsunuz. Burada bazen vurgularım, biz gazeteciler görev gereği
her sabah bütün gazeteleri okuruz. Buna ‘İslamcılar’ dahildir.
Yücel Aşkın olayı nedeniyle bunların yaptığı yayınları,
sayfalarında yer alan haber ve köşe yazılarını ben de okudum.
Ben böyle bir kin, nefret ve acımasızlık görmedim desem
yeridir.
Yücel Aşkın’ın kişiliğinde, kendileri gibi olmayan ve düşünmeyen
herkesten intikam alma sevdasına düşmüşlerdi. Bir sürü yalan haber
verdiler, okurlarını kandırdılar.
Ellerinden gelse Aşkın’ı ipe çekerlerdi.
Ya da Aşkın hastanede ölse, inanın bayram ederlerdi.
Bunların gözü dönmüş. İnsanlıktan yoksun. Bunların İslam’la,
Müslümanlıkla uzaktan yakından ilgisi yok.
Hemen her konuda böyle...
Ve bunlar şu anda başımızda bulunan AKP iktidarının en büyük
destekçisi.
Allah korusun, günün birinde bu kafalar tam anlamıyla iktidar
oldukları takdirde, bütün karşıtlarını toprağa gömerler.
Ben de, oda komşum ve sevgili dostum Bekir Coşkun da, bu
kesimlerden bazen yazılı mesajlar alırız:
‘Geberin de kurtulalım... Ölünce sizin cenaze namazınız
kılınmayacak... Siz Yahudisiniz... Ulan Allahsız kitapsızlar...
Müslümanlardan ne istiyorsunuz?.. Hele bir geberin, burada
helvasını ben dağıtacağım... Allah belanızı versin...’
Bazıları mübarek ağızlarından salyalar saçarak ana avrat,
ölmüşlerimiz dahil söverler!
Bu ilkelliği ‘Allah adına’ yaptıklarını zannederler!
Yücel Aşkın olayında da aynı olaya tanık olduk. Bu kez bunların
medyasının hedefi Aşkın olmuştu. Karanlık beyinlerinin kin ve
nefret duygularını onun üzerinden boşalttılar.
Dinimizin hoşgörüsü, sevecenliği, Allah sevgisi, Allah korkusu,
bunlarda hiç yoktur.
Ancak burada hemen bir ayrım yapayım, dindar insanlarımız
alınmasın. Bunlar dindar değil, dincidir.
Pek çoğu din baronudur. Siyasal iktidara küçücük çıkarlar için
yanaşmış, ya da maddi beklentisi olan tiplerdir. Beyinleri o
doğrultuda yıkanmıştır.
Bunların ağababaları ise din sömürüsünün, din ticaretinin
ustalarıdır. Mübarek dinimizi saygısızca kullanarak kişisel ve
siyasal çıkar elde ederler. Bazılarının patronu ABD’de yaşar,
ülkesine gelemez.
Rektör Yücel Aşkın, tarihi eser kaçakçılığı ile de suçlanmıştı!
Savcılık iddianamesinde bu suçlama da yer alıyordu. İslamcı basın
bu konuda da manşetler atmıştı:
‘Kaçakçı Rektör.’
Aşkın dün bu davadan tek celsede beraat etti. Kendisine yapılan
örgütlü ve sistemli operasyonun ilk ayağı dün böyle sonuçlandı.
Ötesini de hep birlikte izleyeceğiz. Adalet ve yargının siyasal
iktidarın güdümünde olup olmadığını göreceğiz.
FIRSATI KAÇIRDI!
Birkaç gün önce burada Başbakan’a bazı sorular sormuştum. ‘Ben
Türküm’ diyemiyordu. ‘Tek bayrak, tek devlet, tek millet’ diyordu
da, milletin adını koyamıyordu! Yani ‘Türk milleti’
diyemiyordu.
Kendisinden istirham etmiştim!.. Bu sözleri geçmişte herhangi bir
yerde kullandı ise bir açıklama yapmasını dilemiştim. Elbette ki
yanıt gelmedi.
Fakat bu konu önceki gün TBMM kürsüsünde tartışıldı. Deniz Baykal
kendisine bu soruları sordu ve yanıt vermesini istedi.
Başbakan’ın yanıtı tek cümle oldu:
‘Türklüğümle oynamaya kimsenin hakkı yok.’
Bu kadar! Ancak bu sözler asla yeterli değil.
Keşke kürsüden ‘ben Türküm, milletimiz Türk milletidir’
diyebilseydi.
Önüne gelen hazır fırsatı kaçırdı.
O sözleri bir başka zaman, inşallah yakın gelecekte kendisinin
ağzından duymayı ve mutluluktan havaya zıplamayı diliyorum!..
Ve ülkemizde onun sayesinde tartışmakta olduğumuz şu konulara
bakıyorum da, inanın içim sızlıyor.