Çölaşan tedavilik hasta mı?
Abone olZaman yazarlarından Ahmet Turan Alkan'dan Emin Çölaşan'a zehir zemberek bir yazı. Alkan, Çölaşan'ın akli melekelerinin kısmen kapalı olduğunu şu sözlerle dile getirdi:
Zaman Gazetesi'nin 'üslup ustası' yazarlarından Ahmet Turan
Alkan'dan Hürriyet yazarı Emin Çölaşan'a zehir zemberek bir yazı.
Alkan, İsim vermeden Çölaşan'dan alıntı yaparak başladığı yazısında
eskilerin tecahül-ü arifane dediği bir yaklaşımla önce dedi ve
sonra Hürriyet yazarının akli melekelerinin kısmen kapalı ve yarı
şuurlu halde olduğunu öne sürdü:
Yazı: Ahmet Turan Alkan
Kaynak:
“Bunca tarihi gerçek karşısında sen Bülent Ecevit olarak oturduğun
yerden doğrul ve ‘Vahdettin hain değildir’ diye ifşaatta bulun! Hem
de bunları Fethullah’ın gazetesine söyle!”
...
Yukarıdaki satırları herkesin erişebileceği ve okuyabileceği bir
gazetede iktibas etmek, ahlâken yanlıştır. Bunu kabul ediyorum;
yapmamam gerekirdi. Çünkü bir tabible hastası arasında cereyan eden
özel mülakat, mahremiyet sınırları içinde kalmalıdır. “Doktora ayıp
olmaz” diye bir halk sözü vardır. Dolayısıyla eğer bir hastanın,
tedavi, teşhis veya terapi esnasında sadece doktoruna açtığı
sırlar, ebediyyen orada kalmalıdır. Bu gibi beyanlar veya itiraflar
basında veya mahkemelerde, hukuken tamamlanmış irade beyanı gibi
kabul edilmezler, edilmemelidirler.
“Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diye öfkelenerek beni
tutarsızlıkla suçlamakta haklısınız. O gün akşam yemeğinde mide
fesadına uğradığı için geceyi sıkıntılı geçiren ve uykusunda
karabasanlar görüp sabaha kadar sayıklayan birinin söylediklerini
kaydedip yayınlamaktan farkı yok bu benim yaptığımın. Dürüstçe
değil bir kere. Kim, sayıklamalarından ötürü sorumlu tutulup
ayıplanabilir veya övülebilir ki?
Çok mahcubum; yapmamalıydım; ama dayanamadım. Öfkeme mağlub oldum.
Ben kötü bir yazarım. Beni asla ilzam ve enterese etmemesine rağmen
Basın Konseyi, yazının başındaki şu küçük alıntıyı yayınladığım
için beni pinçik pinçik doğrayıp ananevi Basın Konseyi pikniğinde
sacda kavurma yaparak cezalandırsa yeridir.
Bu benim yaptığım sadece doktorla hastası, avukatla müvekkil
arasındaki mahremiyetin ihlâli mânâsına gelmiyor, sıradan insani
ilişkileri sabote eden, insanın insana güvenmesini örseleyen bir
mânâsı var.
Hayır, kendimi savunmayacağım: Yukarıdaki sözler gizli ve kanunsuz
bir telefon dinleme operasyonu neticesinde elde edilmedi, bu
sözleri söyleyen kişinin ağır ve bunalımlı uykusu esnasında yanı
başına ses kayıt cihazı kullanılarak derlenmiş de değildir; tam
aksine bu sözler, sahibi tarafından umuma açık bir gazetede,
üstelik fikir veya yorum diye yayınlanmıştır; diye sorumluluğumdan
kaçamam. Biliyorum, en hoşgörüsüz hakim bile yayın yoluyla görüş,
fikir veya yorumda bulunan bir kişinin sözlerinden iktibasta
bulunulmasını anlayışla karşılayacak, “basın dünyasında sırf alıntı
yapılarak bir kişinin maddi ve manevi haklarına saldırıda bulunmak
mümkün değildir; hakaret veya mahremiyeti ihlal fiilinin şartları
oluşmamıştır” diyerek cürmümü yok sayacaktır. Bunu biliyor olmak
beni ferahlatmıyor. Vicdanen müsterih değilim. Centilmenliğe aykırı
davrandım; düşene vurmak basiretsizliğine kapıldım. Kanun nazarında
aklanacağımı bilmek, kendimi affetmeme medâr olamaz.
Alıntı sözlerin kaynağı durumundaki şahıs bu durumda benim
nazarımda mâsumdur, zirâ belli ki bu sözler, failin medeni
haklarını bütün kemâliyle tasarruf edebildiği bir şuur halinde
değil, bilakis aklî melekelerin kısmen iptale uğradığı bir yarı
şuurluluk halinde sarf ettiği şeylerdir. Alıntıdaki sözlerin veya
fikirlerin, hakâret veya tenkid imâlarının kıymeti yoktur. Velev ki
birinin başına yoldan geçerken bir begonya saksısı düşmüş olsa, o
kişinin içinde bulunduğu sersemlik hâletiyle yukarıya doğru bakıp,
“ne kadar dikkatsiz ev hanımları var bu memlekette, balkon kenarına
yerleştirdiği begonya saksılarını iyi raptetmeyi düşünmeyen bu gibi
ev sahibelerine en derin saygılarımı sunuyorum” mânâsına gelen
birtakım yakışıksız sözler ve serzenişler sarf etmesi, o kişiyi
mes’ul kılmaz. Bu da bir nevi ızdırar hâlidir. Hoş karşılanmalı,
duymazlıktan gelinmeli, eğer mümkünse kazaya uğrayan şahıs gölgelik
bir yere çekilerek bilekleri ve şakakları kolonya ile oğularak bir
bardak su içirilmeli ve en azından şuur haline avdet etmesi
beklenmelidir.
Ben öyle yapmadım; herkes okusun diye alıntıyı yazımın başına
koydum.
Çok utanıyorum, herkesten özür dilerim.