Edirne'de 19'uncu yüzyılın son yarısında inşa edilen ve Balkan Savaşları dahil birçok savaşta cephanelik olarak kullanılan bina yıkılma tehlikesi yaşıyor. Kent savunmasında büyük önem taşıyan tabyalara cephane temininde kullanıldığı bilinen bina, Osmanlının son dönem askeri mimarisinin de ender örneklerinden olmasıyla dikkat çekiyor. Son dönemde özellikle defineciler ve madde bağımlılarının uğrak yeri haline gelen tarihi yapıda oluşan hasarın yanı sıra duvarlarına yazılan yazılar da sanat tarihçilerinin tepkisine yol açtı.Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Engin Beksaç, duvarlarındaki tuğlaların dökülmeye başladığı, yıkılma tehlikesi yaşayan yapının kent tarihi açısından çok önemli olduğunu söyledi. Binanın çok uzun süre cephanelik olarak kullanıldığını belirten Prof. Dr. Beksaç, "Başlangıcı 19'uncu yüzyılın başlarına doğru giden Edirne çevresindeki savunma gruplarının, tabyaların ve diğer savunma istihkamlarının merkezini oluşturan cephanelik bölgesi. Uzun bir süre kullanıldığını biliyoruz. Yani 19'uncu yüzyılın sonlarından başlayarak 20'inci yüzyılın ortalarına kadar geçen süreçte cephanelik olarak kullanılmış bir bölge." dedi. Prof. Dr. Beksaç "Yapının özelliklerinden de görüldüğü üzere geç Osmanlı mimarisi özelliklerini görebiliyoruz. Edirne'de maalesef çok az bilinen yapılardan birisidir. Zaten yapılış amacının da herkes tarafından bilinmesi istenmeyen bir yapı olduğunu biliyoruz. Özellikle gözden ırak bir bölgede yapılmıştır ve doğanın içerisinde saklanmıştır." ifadelerini kullandı.Cephaneliğin, kent savunmasında kullanılan tabyalara mühimmat temini yaptığını anlatan Prof. Dr. Beksaç, "Balkan Savaşları'nda burasının kullanılmış olma ihtimali çok yüksek." ifadelerini kullandı.Prof. Dr. Beksaç "Hatta daha önceki süreçlerden itibaren de kullanılmış olması mümkün çünkü yapının özellikleri daha ziyade 19'uncu yüzyılın ortalarına doğru giden özellikler gösteren bir plana göre şekillendiğini görmekteyiz." dedi. "Dikkat ederseniz binanın tek bir cephesi dışarıda, geri kalanları toprak altında" diyen Prof. Dr. Beksaç "Burasının dışarıdan gelen bombardımanlara karşı korunması amacıyla aynı zamanda dışarıdan yerinin gizlenmesi amacıyla yapılmıştır. Göründüğü gibi bugün bile ulaşımı oldukça güç ve çok az kişi tarafından bilinen bir yer olarak karşımıza çıkıyor" diye konuştu. Tarihi yapının terk edildiği için defineciler ve madde bağımlıları tarafından tahrip edildiğini söyleyen Beksaç, "Bir yeri siz unutursanız bu tahribat kaçınılmaz hale geliyor. Bu sadece burada değil Edirne'nin çevresinde pek çok yerde karşımıza çıkıyor." dedi.Beksaç "Bu tahribatı çok sıklıkla görüyoruz, bilinçsiz bir defineci faaliyeti var. Bunun dışında halkın son derece bilinçsiz bir hareketi var. Bu tarz tarihi yerlerin korunmasından çok tahribatına doğru gidilen bir durum oluşuyor. İyi niyetli veya kötü niyetli bu tartışmaya açık bir konu ama gerçek olan bir şey varsa insanların bilinçli olmadığı, bu tip tarihi alanların dikkatle korunması gerekiyor. " ifadelerini kullandı.Beksaç "Bu yapı esasında sadece Edirne'ye değil, Türkiye Cumhuriyeti'ne de ondan önce Osmanlı devletine de çok önemli hizmetler yapmış bir bina ve Edirne'nin sadece turistik ve dini mimarisi açısından değil, askeri mimarisi açısından da çok önem taşıyan bir yer" ifadelerini kullandı.Prof.Dr. Engin Beksaç, tarihi yapılarda define bulmanın mümkün olmadığını ifade ederek, "Böyle bir yerde define bulmak mümkün değil. Burası askeri alan askeri alanda kim hazine saklar, kim hazine bulur? Bu çok komik bir olay. Burada bulunsa bulunsa mühimmat kalıntısı bulunur, hatta mühimmat kalıntısının bile bulunabileceğini sanmıyorum çünkü burasını askeri bölgeden çıkarıldıktan sonra askeri birlikler de tüm mühimmatlarını alıp gitmiştir." diye konuştu. Prof.Dr. Beksaç "Defineciler lütfen artık vazgeçsinler, bu büyük hayallerinizden vazgeçin. Tarihi, arkeolojik ve kültür mirasımızı yok etmeyin. Bu tip yerlerde bulabileceğiniz hiçbir şey yok. Mezarlıkları tahrip etmeyin, oralarda da bulabileceğiniz hiçbir şey yok. Size anlatılanların hepsi masladır." dedi.Prof.Dr. Beksaç "Ben bugüne kadar hiçbir definecinin büyük bir hazine bulduğunu görmedim ama sabah dinlediğim haberlerde bir definecinin toprak altında kalarak öldüğünü duydum" şeklinde konuştu. Bu gibi tarihi alanların ecdat yadigarı olduğunu da söyleyen Beksaç, "Bu tip alanlar bizim ata yadigarımız. Yani burada yapılan savaşlar var, bu bölgenin savunmasında kanını verip şehit olmuş, yaralanmış olan atalarımız var. Bunlar bizim atalarımızdan miras. Böyle saçma sapan yazılarla, gençlerin hayalleriyle kirletilmesi hoş değil. Yetkililerin sahip çıkması lazım, elden geçirilmesi lazım. Yani buraların da değerlendirilmesinde yarar var. Edirne'de birçok müze yapıldı ama buralarda da bir koruma faaliyetinin yapılması Edirne'nin tarihsel kimliği açısından büyük katkı olacaktır kanısındayım" dedi.