'Çocuklarınız 'İyi ki Başbakan Erdoğan'mış' diyecek'
Abone olMarkar Esayan 17-25 Aralık sürecine dair bugünkü yazısında süreç boyunca operasyona 'darbe' demeyen yazarlara ithafen "Çocuklarınız 'İyi ki dönemin Başbakanı Erdoğan'mış" diyecek" dedi.
İNTERNETHABER.COM
Yeni Şafak yazarı Markar Esayan, bugünkü yazısında 17-25 Aralık sürecindeki operasyonların 'darbe' olmadığını savunan yazarlara ilişkin çarpıcı ifadeler kaleme aldı.
Bu yazarların süreci karartma amacı güttüğünü; 'bunun bir darbe değil, sadece yolsuzluk operasyonu olduğu algısını yerleştirmek' istediklerini , kamuoyunun kafasını karıştırmaya çalıştıklarını, 'HSYK ve yüksek yargının paralelin eline geçtiği ortadayken hükümetin bu kavgayı hemen yapamayacağını bilmenin sağladığı konfor'la o yazıları yazdıklarını ileri sürerek çok sert eleştirilerde bulundu.
'17-25 ARALIK SÜRECİNİN ERDOĞAN'I SİNDİREMEMİŞ OLMASI...'
Bu yazarların, 17-25 Aralık sürecinin Erdoğan’ı sindirememiş olmasına çok içerlediklerinden dolayı böyle bir eğilim gösterdiklerini ileri süren Esayan, bu yaptıklarının asıl cezasının, "kendi çocuklarının ve torunlarının bile gelecekte tarihi okurken, “İyi ki dönemin Başbakanı Erdoğan'mış” demeleri olacağını" ileri sürerek çok çarpıcı bir ifade kullandı.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
"DERTLERİ NE OLURSA OLSUN ERDOĞAN'DAN KURTULMAK"
(...)
Dertleri Erdoğan’dan ne pahasına olursa olsun kurtulmak ve statükoyu “update” etmekti. Hiçbir zaman gündeme getirdikleri konunun birinci anlamıyla ilgili olmadılar; tüm değerli tartışmalar siyaseti dizayn etmekte mühimmat olarak araçsallaştırıldı.
Bu takımın estirdiği rüzgarla bu koroya katılanlara ise sadece aptallık mertebesi kalıyordu.
O dönemde AB’li eurokratların kapısını darbe davalarının altını oymak için PDF sunumlarıyla aşındıran CHP’li Umut Oran, 22 Mart’ta aynı cemaatin aynı yöntemle savaş açtığı Erdoğan hakkında “30 Mart’ta o koltuğunda oturamayacak. Bu hafta yeni gelişmeler olacak. Erdoğan’ın korktuğu başına gelecek. Belki de 30 Mart’ı bile görmeden siyasetten çekilebilir” diyor, ama seçim sonrası genel başkan yardımcılığı ve MYK’dan kendisi uçuyordu.
Aynı değişiklikte Kılıçdaroğlu, Hürriyet’in ex-yayın müdürünü MYK’da korumaya alıyor, 17/25’in cevval gazetesi Radikal’in cezası ise kapanmak oluyordu.
Peki Kılıçdaroğlu yasadışı tapeleri Meclis’te yayınlar, Oran “müjdeli” haberler verirken, bu güveni hangi kanaldan elde etmişlerdi? Birgül Ayman Güler’in “Seçimlerde cemaatle ittifak yapıldı” sözleri hala açıklanmayı bekleyen kritik bir soru değil midir?
Basın, düşünce ve ifade özgürlüğünden bahseden böyle ilkesiz bir medya ve muhalefetimiz var bizim.
"25 ARALIK'TA EMNİYET İÇİNDE 2. BAB-I ALİ BASKINI..."
Ve işte, bir yıldan az bir sürede ortaya saçılan bilgiler, soruşturmalar, 14 Aralık operasyonunun içeriği ortada... Başka hangisini sayalım, Böcek Davası, TÜBİTAK, TİB, MİT TIR’ları soruşturmaları, Dışişleri'nin sağır odasının dinlenmesi, İHH’ya yönelik El Kaide kumpası, Gezi’de yakılan çadırların altından paralelin çıkması, KPSS ve diğer sınav sahtekârlıkları, MHP’ye yönelik kaset operasyonu davası, Şike Davası’nda kumpas kurulduğuna dair suç duyurusu.
25 Aralık günü “dönemin Başbakanı”nın koluna kelepçe takmak için adeta emniyet içinde bir 2. Bab-ı Ali Baskını yaşanması...
"17-25 ARALIK DARBESİ BOŞA ÇIKINCA..."
17/25 Aralık darbesi boşa çıkınca homurdanarak “Nerede bu darbenin davaları” diyen aynı “kalemler”, bugün yine homurdanarak tüm bu korkunç tabloyu “Özgür basın susturulamaz” ilanlarıyla, yayımladıkları bildirilerle karartmaya çalışıyorlar.
Cemaatçi, solcu, liberal görünümlü bir koro, Erdoğan nefretinde birleşmiş halde, koskoca bir darbe gerçekliğini, karartılmış onca hayatı, ortaya saçılmış onca delili yok sayarak, bir darbeyi önlemenin “Demokrasiye Darbe” olduğunu iddia ederek aklımızla alay ediyorlar.
Hiç mi utanmıyorlar? Halkı kavanozdaki süs balığının hafızasına sahip aptallar olarak mı görüyorlar, bu altın vuruşu neden yapıyorlar?
"MAZİ YAZACAK ELBET"
O kadar azaldılar, itibarları o kadar yerlerde sürünüyor, yeni piyasaya sürdükleri gençler o kadar pespaye ki, cemaatçisi, solcusu, devşirilmiş Milli Görüşçüsü, Muhsin Yazıcıoğlu’nun “çoktan sürülmüş” dediği tarlanın turfandaları ile safları sıklaştırıyorlar.
Kuddusi Okkır’ın, Yarbay Ali Tatar’ın canını alan, Dink Davası’nı karartan, demokrasi/yüzleşme arzularımızın enerjisini yeni bir gladyonun inşası için transfer eden bu geçmişe dair hiçbir hesap/özeleştiri vermeden, açık bir darbeyi yok sayarak, “Demokrasiye Darbe” ilanlarında boy göstermenin ne aydın olmakla, ne de gazetecilikle ilgisi var.
Neyle ilgisi olduğunu mazi yazacak elbet. Ve böylelerinin asıl cezası, kendi çocuklarının ve torunlarının bile gelecekte tarihi okurken, “İyi ki dönemin Başbakanı Erdoğan'mış” demeleri olacak.