Çocuklara baskı uygulamayın
Abone olKişisel gelişim uzmanı Saliha Erdim, sevgi kavramının çocuklara karşı bir baskı aracına dönüştürülmemesini istedi.
ÇOCUKLARA SEVGİ ADINA BASKI UYGULAMAYIN!’
Kişisel gelişim uzmanı Saliha Erdim, sevgi kavramının çocuklara
karşı bir baskı aracına dönüştürüldüğünü söyleyerek anne-babaları
uyardı: ‘Sevgi mutluluk vesilesidir. Sevgi adına baskı uygulayıp
çocukları kendinizden uzaklaştırmayın!’
Ümraniye Belediyesi tarafından düzenlenen ‘Toplum ve Ailede Sevgi’
konulu seminerde konuşan kişisel gelişim uzmanı Saliha Erdim, sevgi
kavramının toplumda bilinçli-bilinçsiz istismar edildiğini söyledi.
Eşler arasında olduğu gibi, aile bireyleri ve toplumda da aynı
hataya düşüldüğünü belirten Saliha Erdim, ‘her kes sevgi adına
birbirinin özgürlüğünü kısıtlıyor, baskı ve hatta şiddet uyguluyor’
dedi. Bu konuda anne ve babaların sıklıkla yaptığı bir hatayı konu
edinen Erdim, ‘hem anne hem de baba çocuğa baskı ve şiddeti
uyguladıktan sonra ‘bunu seni sevdiğimiz için yapıyoruz’ diyerek,
onu sevgi kavramına karşı tavır almaya ittiklerini belirtti. ‘Sevgi
şefkattir. Verilirken de şefkatle verilir’ diyen Erdim, sözlerini
şöyle sürdürdü:
‘Mesela çocuk bir yaramazlık yaptığında, bardak veya bir başka eşya
kırdığında ayakkabılarının bağlarını bağlarken sabırsızlaştığında
anne-babalar öfkelenip, sertleşiyor ve hatta çocuğu dövüyor. Daha
sonra da bunları hep sevdiği için yaptığını söylüyor. Kusura
bakmayın ama ben bu tür bir sevgiye çok kızıyorum. Sevgi adına
yaptığımız bu tür baskı, dayatma, dayak ve cezalandırmalar çocuğu
boğuyor. Oysa sevgi yaşatır, sevgi sevdirir, sevgi yakınlaştırır,
sevgi şefkattir. Ama biz sevgiyi nasıl kullanacağımızı bilmediğimiz
için, ne yazık ki sevgiyi tüketen, soğutan ve uzaklaştıran bir
mekanizmaya dönüştürdük. Çocuklarımıza dünyayı, insanı, hayatı,
hayvanları, çiçekleri sevmeyi dolu dolu anlatabilmişsek,
verebilmişsek sevgiyi bu şekilde amacına ulaştırmış, çocuklarımıza
ve yeni nesillere aktarabilmiş oluruz.
Sevgisizlik en büyük fakirliktir. İçimizde sevgi var. Üstelik
parayla alınmıyor, çalışmakla kazanılmıyor, aramakla bulunmuyor.
Hepimizin içinde var. Fazlasıyla var. Hala ne neden bu büyük
zenginliği paylaşmıyoruz? Üstelik öyle kuvvetli, öyle anlamlı bir
bağ ki sevgi, paylaştıkça artan, çoğalan bir mutluluk kaynağına
dönüşüyor. O halde sevgiyi aramızda yaşayıp, önce karı-koca
arasında, daha sonra da çocuklarımıza ve diğer aile bireyleri ve
insanlarla aramızda sevgi alış verişini arttırmalıyız. Ama sevgiyi
bu kavramın ruhuna uygun bir üslupla yaşamalı ve yaşatmalıyız.’