Çocuk istismarcıları tanıdık çıktı!
Abone olÇocukları istismar edenlerin büyük çoğunluğunu "yakın akraba" ve "tanıdık" kişiler oluşturuyor.
ÇÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Avcı, kayıp
çocuklar başta olmak üzere çocukların mağdur olduğu sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan Meclis Araştırma Komisyonu'na bilgi verdi.
Avcı, sunumunu, büyük ölçüde ÇÜ Tıp Fakültesi Adli Olguları
Değerlendirme Heyetine Şubat 2006-Ağustos 2009 yılları arasında
çeşitli yollardan başvuran istismara uğramış çocuklar üzerinde
yapılan araştırma sonuçlarına dayandırdı.
Araştırma, heyete başvuran istismara uğramış 3-18 yaş aralığındaki
toplam 633 çocuktan 484'ü üzerinde yapıldı. Olgular yaş gruplarına
göre 0-6, 7-11, 12-14 ile 15 yaş ve üzeri olarak sınıflandırıldı.
Olguların, yüzde 29,5'ini erkek, yüzde 70,5'ini ise kızlar
oluşturdu.
Araştırmaya göre, kız çocuklarına yönelik istismarlar her yıl
artıyor, erkeklerde ise azalıyor.
Bu durum, 2005 yılında yapılan yasal düzenleme ile bildirim
zorunluluğunun getirilmesine bağlandı. Cinsel istismara uğrayan
çocuklardan yüzde 15,3'ü, aynı zamanda fiziksel istismara da maruz
kalıyor. Olguların yüzde 46,4'ünde cinsel istismar tekrarlanıyor.
Kız çocukların yüzde 3,2'sinin cinsel amaçlı satılması da tespit
edilen olgular arasında.
Yüzde 17'si evden kaçtı
İstismara uğrayan çocukların yüzde 33,7'si (163) eğitimini
aksatırken, yüzde 17,6'sı (85) aileden ayrıldı. İstismara maruz
kalan çocukların yüzde 33,3'ü çevre baskısıyla karşı karşıya
kalıyor. Araştırmaya göre, ailelerin istismarı gizli tutma eğilimi
giderek azalıyor, yardımcı olmaya çalışma ve durumu anlama eğilimi
ise güçleniyor.
484 çocuktan sadece 53'ünün ailesi (yüzde 11) durumu gizlemeye
çalıştı, 428'inin (yüzde 89) ailesi ise yardım arayışına girdi.
Alilerden sadece yüzde 21'i, istismara uğrayan çocuğu suçlayıcı
tavır takınırken, yüzde 78,5'i ise destekleyici ve koruyu tavır
aldı. İstismarların tekrarlanması oranı da oldukça yüksek. Bu oran
kızlarda yüzde 55, erkeklerde ise yüzde 25,9.
"Tanıdık"
İstismarcıların büyük çoğunluğunu "yakın akraba"
ve "tanıdıklar" oluşturuyor. Kızlarda
istismarcıların yüzde 10,6'sı birinci derece akraba, yüzde 50'si
tanıdık, yüzde 13'ü üvey baba, yüzde 8,3'ü de nikahsız eşler. Buna
göre, akraba-yakın istismarcı oranı 82,3'ü buluyor. Yabancı
istismarcıların oranı ise yüzde 17,7.
Erkeklerde 'yabancı' oranı kızlardan yüksek
Erkeklerde de durum aynı. Erkeklerde istismarcıların yüzde 3,5'i
birinci derece akraba, yüzde 63,6'sı tanıdık, yüzde 6,3'i ise üvey
babalardan oluşuyor. Akraba-tanıdık oranının toplamı 73,4.
Erkeklerde yabancı istismarcı oranı kızlardan biraz daha yüksek.
Oran yüzde 26,6. Araştırmaya göre, bu durum; istismarcı ve mağdurun
sürekli aynı ortamda bulunması, mağdurun ağırlıklı olarak küçük
yaşlarda olması ve buna bağlı istismarın anlamını bilmemesi,
mağdurun istismarı görev gibi benimsiyor hale gelmesinden
kaynaklanıyor.
Çocuklar, sanılan aksine çekirdek ailelerde daha çok istismara
uğruyor. Boşanmış-parçalanmış ailelerde bu oran daha az.
"Önlemek tedavi etmekten daha kolay"
Prof. Dr. Avcı, Komisyona çeşitli önerilerde de bulundu. Öneriler
şöyle:
-İstismarı önlemek, tedavi etmekten daha kolay. İstismarı
önlenmeye yönelik çabalar tedavi edici hizmetlerle paralel gitmeli,
birbirlerini engellememeli.
-Konunun uzman kişilerce çalışılması önemli. Bunun için öncelikle
ailenin sosyal açıdan ele alınması, izlenmesi, sosyal desteklerden
yararlandırılması, eğer başarılı olunamazsa, çocuğun hızla aileden
uzaklaştırılması, uygun sosyal destek programına alınması
sağlanmalı.
-Hastane içinde çocukla ilgili değişik uzmanlık dallarından
hekimlerin yer aldığı 'çocuk koruma birimleri' kurulmalı. Bu
birimde pediatristler, çocuk psikiyatrları, adli tıp uzmanları,
çocuk cerrahları, psikologlar, acil hizmet sorumluları ve sosyal
hizmet uzmanları bulunmalı. İstismarın tıbbi, sosyal ve hukuksal
yönü bulunduğu için hastane ekibi, hukukçular ve sosyal hizmet
kurumlarıyla işbirliği içinde çalışmalı.
-Çocuk istismarı ve ihmali ile ilgili güvenilir, yeterli ve
istatistiksel veriler bulunmuyor. Durum tespiti ve bilimsel çalışma
yapılmalı. -İstismarı önlemek için toplumun, çocukların,
öğretmenlerin, sağlık personellerinin bilinç seviyesinin ve
duyarlılığının arttırılmasına yönelik eğitim programları
planlanmalı ve uygulanmalı.