ÇOCUĞUN GELİŞİMİNİ DESTEKLEYEN EBEVEYN TUTUMLARI

Çocukların gelişim dönemlerine dair bilgi edinmek, çocukları birçok yönüyle anlamlandırma sürecinde biz yetişkinlere kolaylık sağlar. Farklı kuramcılar kendi ekolleri öncülüğünde bireyin gelişim evrelerini farklı yönleri ile ele alıp açıklasalar da değişmeyen tek şey ebeveyn tutumlarının çocuğun gelişimi üzerinde olan etkileridir. Yapılan çalışmalar öyle gösteriyor ki ebeveynlik tutumları çocuğun nörolojik/bilişsel gelişiminde de aktif bir rol oynamaktadır.

Ege Ebrar ÖNÜR egebrar@gmail.com

Çocukların gelişim dönemlerine dair bilgi edinmek, çocukları birçok yönüyle anlamlandırma sürecinde biz yetişkinlere kolaylık sağlar.

Eric Erikson, Psikososyal Gelişim Evreleri olarak tanımladığı, insanın sağlıklı bir ruh haliyle gelişebilmesi için gerekli olan maddeleri sekiz başlık altında sınıflandırır.

Temel güvene karşı güvensizlik (0-1,5yaş),

Bağımsızlık karşısında utanç ve şüphe (1-3yaş),

Girişimcilik karşısında suçluluk (3-5yaş),

Üretkenlik karşısında küçük görülme ve aşağılık duygusu (5-11yaş),

Kimlik kazanımı karşısında kimlik karmaşası (12-19yaş),

Yakınlık karşısında yalnızlık (20-30yaş),

Üretkenlik karşısında durağanlaşma (30-60yaş),

Benlik bütünlüğü karşısında umutsuzluk (60+yaş).

Sigmund Freud, Psikanalitik kuramda psikoseksüel gelişim aşamaları ismini verdiği, insan gelişiminin tümünü belirleyen deneyimleri altı başlık altında ortaya koyar. Bu süreçlerin her birini karakterize eden birtakım çatışmaların varlığı, insan davranışı ve kişiliği üzerinde hayat boyu sürecek etkilere sahip olduğunu bizlere gösterir.

Oral dönem (0-2yaş),

Anal dönem (2-4yaş),

Fallik dönem (4-6yaş),

Gizil (latans) dönem (6-12yaş)

Genital (ergenlik) dönem (12-22yaş).

Jean Piaget ise çocuğun bilişsel gelişiminin dört basamaktan oluştuğunu ifade eder. Bilişsel gelişim süreci beyin-sinir sisteminin olgunlaşması ve çevreye sağlanan uyumla gerçekleşir.

Duyusal-motor dönem (0-2yaş),

İşlem öncesi dönem (2-7yaş),

Somut işlemler dönemi (7-11yaş),

Soyut işlemler dönemi (11-15yaş).

Farklı kuramcılar kendi ekolleri öncülüğünde bireyin gelişim evrelerini farklı yönleri ile ele alıp açıklasalar da değişmeyen tek şey ebeveyn tutumlarının çocuğun gelişimi üzerinde olan etkileridir. Ebeveyn desteği en basit tanımıyla çocuğun ekonomik ve duygusal tüm ihtiyaçlarının karşılanması ile açıklanabilir.


Anne-baba ya da çocuğa bakım veren bir başka yetişkinin, çocuğun bedensel, zihinsel, sosyal ve psikolojik olmak üzere farklı alanlardaki gelişimi üzerinde önemli etkileri vardır. Ebeveyn tutumları birkaç başlık altında incelendiğinde baskıcı ve otoriter tutum, serbest ve aşırı hoşgörülü tutum, tutarsız ve kararsız tutum, koruyucu tutum, ilgisiz ve reddedici tutum, güven verici tutum, destekleyici ve demokratik tutum olarak sınıflandırılmaktadır.

Aşırı koruyucu ebeveyn tutumu: Çocuğa sürekli müdahale edildiği, adeta bir bebek gibi davranıldığı ve kendini tanıması, yapabileceklerini fark etmesi dolaylı yoldan da olsa engellenen, aşırı verici davranışların ilişkiye hakim olduğu bir ilişki modelidir. Bu tutum çocuklarda dış denetimin fazla olmasına, kendi başlarına karar alamamalarına ve bağımlı kişilik geliştirmelerine sebep olmaktadır.

Aşırı baskıcı ebeveyn tutumu: Aile içerisinde çoğunluklu korkunun hakim olduğu ve çocuktan itaat beklentileri olan bir yapılanmadır. Yüksek baskı ve katı disiplin, çocuğun kendisini olduğu gibi kabul etmesinde güçlük yaşamasına sebep olur. Süreğen eleştiriler saldırgan tutumları da beraberinde getirir.

Tutarsız ebeveyn tutumları: Kararsızlığın hakim olduğu bu örüntü anne-babanın fikir ayrılığına düşüp ortak bir karar alamaması ve çocuğa ayrı ayrı bir tutum izlemesi ile karşımıza çıkar. Kuralların ve sınırların devamlılığı sekteye uğrar.

Demokratik ebeveyn tutumu: Sevgi ve disiplin ile karakterize olan en ideal ebeveyn tutumudur. Bu modeli benimseyen aile içerisinde eşitlik ilkesi söz konusudur. Ancak çocuk merkezli bir aile yapısı haline dönüşmemesi önemlidir. Bu model ile yetiştirilen çocuklar bağımsız, kendini ifade edebilen, temel güven duyguları gelişmiş, sorumluluk sahibi, girişimci, kendisine ve çevresine saygılı olan bireyler olarak karşımıza çıkar.

Destekleyici bir ebeveyn olmak çocuğunuzun ilgi alanlarına olabildiğince hakim olmayı, her zaman onun için orada müsait olabilmeyi (sabit ve iyi bir nesne), destekleyici ve aynı zamanda ilgili olmayı içerir. Teşvik edici olmak, yargılamadan dinlemek, destekleyici olmak, güvende hissetmelerini sağlamak ve adil bir şekilde davranmak çocuğun gelişimini destekleyen ebeveyn tutumlarını bizlere verir. Aslında her çocuğun temelde istediği ve beklediği şey aynıdır. Koşulsuz sevgi ve destek! Burada ebeveynlerin kendi mizaçları ve birbirleri ile kurdukları ilişki de önem arz etmektedir. Olumlu ebeveynlik çocuğun kişisel gelişiminde birçok olumlu sonuçla ilişkilendirilir. Daha yüksek performanslı okul başarısına sahip olma, daha az davranış problemi gösterme, daha iyi bir ruhsallığa ve olumlu benlik algısına fayda sağlar. Yapılan çalışmalar öyle gösteriyor ki ebeveynlik tutumları çocuğun nörolojik/bilişsel gelişiminde de aktif bir rol oynamaktadır. Kişinin duygularını kontrol edebilmesi ya da bu duygularla başa çıkmakta zorlanması gibi kavramlar ile yakından ilişkisi vardır.


AİLELERE ÖNERİLER

Çocuklarımızın gerçekçi ve başarabilecekleri amaçlar edinmelerine rehberlik edelim, fırsatlar yaratalım.
Çocuklarımız başarısızlık yaşadıklarında onları, başarıyı tadabilecekleri alanlara yönlendirelim.
Çocuklarımıza ne yapacaklarını söylemek yerine, onlara mümkün olduğunca seçenekler vermeye ve seçimlerine rehberlik etmeye çalışalım.
Her çocuğun başarı duygusu yaşamasına fırsat hazırlayalım.
Çocuklarımızın kendi başlarına yapmak için çabaladıkları işlerde ufak tefek hatalarına karşı hoşgörülü olalım. Çocuklar, bu dönemde yaptıkları iyi işlerin sonunda beğenilmek ve takdir edilmek isterler.
Çocuklarımıza cesaret kırıcı değil, destekleyici yaklaşımlarda bulunalım.
Çocuklarımızın çalışmalarında ve etkinliklerinde iyi birer gözlemci olalım ve sabırlı davranalım.
Kendi kararlarını vermelerine ve sorumluluk almalarına fırsatlar tanıyalım.
Çocuklarımızın duygusal gelişimlerine, duygularını dile getirmelerine fırsatlar tanıyarak yardımcı olalım.
Çocuklarımızı fiziksel özellikleri ile değerlendirmeyelim. Çocuğumuzun fiziksel özelliklerinin, kişisel gelişimlerini olumsuz etkilememesine dikkat edelim. Düzenli ve sağlıklı beslenmelerine özen gösterelim.
İçine kapanık, kendine güvensiz, sessiz ve alıngan çocuklarımızın bu yönlerini değiştirmelerine fırsat verecek etkinlikleri yapmaları için onları destekleyelim; ancak onlar adına karar vererek girişimlerde bulunmayalım (Kılıçcı, 1990).