Çocuğu için tıp doktorluğunu bıraktı
Abone olOğluna "disleksi" teşhisi konulmasının ardından tıp doktorluğunu bir kenara iterek kendini bu hastalığın tedavisine adayan Dr. Şarda, bir merkez kurarak yüzlerce çocuk ve ailenin umudu oldu.
Oğluna bir tür öğrenme bozukluğu olan "disleksi" teşhisi konulmasının ardından bütün hayatını evladı için değiştiren Dr. Selma Şarda (43), kurduğu merkezle bu hastalıkla mücadele eden yüzlerce çocuk ve aileye de umut oldu.
Şarda, AA muhabirine, oğlu Yarkın'ı iyileştirebilmek için tıp doktorluğu kariyerini bırakarak disleksi tedavisine yönelişini ve bu süreçte çok sayıda aileye umut olmak üzere kurduğu merkezin hikayesini anlattı.
Gülhane Askeri Tıp Akademisinden 1998'de mezun olduğunu ve Hakkari, Diyarbakır, Tatvan, Lüleburgaz gibi Türkiye'nin birçok ilinde görev yaptığını aktaran Şarda, özellikle Güneydoğu'da bulunduğu süre içerisinde kadın askeri doktor olarak çok sayıda aileyi gözlemleme olanağı yakaladığını belirtti.
Şu an 17 yaşında olan oğlu Yarkın'a 6 yıl önce disleksi teşhisi konulmasının ardından hayatının bambaşka bir yöne evrildiğini söyleyen Şarda, "Teşhis konulana kadar da bir sürü sıkıntı çektik tabii. Niye öğrenmiyor, niye anlamıyor, niye aklında kalmıyor, unutuyor gibi endişelerin sonucunda 'Oğlunuz disleksi' dediler. Biz öylece kalakaldık." dedi.
Sil baştan eğitim almaya başladı
Selma Şarda, oğlu için Türkiye'deki disleksi tedavi yöntemlerini araştırdığını fakat o dönem bu konuda oturmuş bir sistem olmadığını gördüğünü belirterek, disleksi üzerine kendisini geliştirmeye karar verdiğini anlattı.
Bu kararla tıp doktorluğunu bırakarak, NLP uygulayıcı eğitimi, zihin haritaları, hafıza teknikleri, zeka-akıl oyunları gibi eğitimler aldığını ifade eden Şarda, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Disleksiye yönelik sonradan aldığım tüm eğitimlerde öğrendiklerimi Yarkın'da uyguladım ve çok güzel sonuçlar elde ettik. Yarkın şimdi 17 yaşında kocaman bir delikanlı, kendi yolunu çizebildi. Sonra dedim ki bu kadar eğitim tek bir çocuk için harcanmamalı ve baktım ki aile ayağı bu süreçlerde çok boş kalıyor, ailelere bir şekilde yol gösterilmesi gerekiyor.
Özel eğitim kurumları haftada bir iki saat çocuklarla çalışıyor, eğitimlerini veriyorlar, çok da güzel şeyler yapıyorlar ama bunu aile desteklemezse yaptığınız şey boşa gidiyor. Bu nedenle ben de aileleri bu konuda bilinçlendirmek, disleksinin Türkiye'de biraz daha sesini duyurmak, dislektik çocukların önlerini açabilmek için böyle bir yola girdim ve 2016'nın sonunda danışmanlık merkezimi kurdum."
"Türkiye'nin her yerine gidiyorum"
Danışmanlık merkezinde özellikle disleksi ile mücadele eden ailelere yol gösterildiğini, çocukların tedavisinin desteklendiğini aktaran Şarda, aynı zamanda eşit tedavi ve danışmanlık imkanlarına ulaşamayan aileler için Türkiye'nin 81 ilinde eğitimler verdiğini kaydetti.
Şarda, "Ben şimdi Türkiye'nin her yerine gidiyorum. Pek çok şehirde annelere, babalara, eğitimcilere eğitimler veriyorum. Yeri geliyor psikiyatrist arkadaşlarla ortak çalışmalar yapıyoruz. Benim en büyük özelliğim bu, herkes için ulaşılabilir olmak. Her yere elimi uzatmaya çalışıyorum. Biz 11 yaşında tanı aldık ama keşke 7-8 yaşında alabilseydik. Diğer çocukların bunu yaşamaması için çabalıyorum." diye konuştu.
"40 yaşından sonra ne iş yapacağımı buldum"
Şarda, tıp doktorluğunu bırakarak disleksi hastası çocuklar ve ebeveynleri için aile danışmanlığı hizmetini vermeye başlamasının kendisinde yarattığı hisleri, "Ben bu işe başladığımda yeniden doğdum. Yani 40 yaşından sonra ne iş yapacağımı buldum. Bunun için doğmuşum diye düşünüyorum, O kadar mutlu mutluyum ki... Aziz Sancar, 'Sevdiği işi yapan insanlar hayatları boyunca hiç çalışmamış sayılırlar' diyor ya, öyle hissediyorum kendimi. Hiç yorulmuyorum, çok mutluyum. Daha çok işe yaradığımı hissediyorum, bu beni çok mutlu ediyor." sözleriyle anlattı.
Bu işe sadece eğitim ve hekim gözüyle bakan birisi olmadığını, aynı zamanda bu süreçleri yaşayan bir anne olarak herkesçe ulaşılabilir olmaya çabaladığını vurgulayan Şarda, girişimci olma hayali kuran kadınlara yönelik de "Durmasınlar, asla vazgeçmesinler. Mutlaka adım attıkça yollar önlerinde açılacaktır. Kadınları daha çok bir şey yaparken görmek istiyorum." şeklinde konuştu.
"Sen doktorsun, çocuğun aşçı mı olacak?"
Dr. Selma Şarda, oğlunun gelişimsel sürecine yönelik ise "Çok şükür oğlum kendini kurtardı. Disleksi zaten geçen bir şey değil, geçmeyecek ama onunla yaşamayı öğrendi. Dislektik çocuklarda bir başarı noktası bulmanız gerekiyor. Oradan çocuk hayatını kotarıyor. Biz onu bulduk, çok şanslıyız. Harika dil öğreniyor. 17 yaşında üç tane yabancı dile hakim." şeklinde konuştu.
Başarı kavramının toplumda hep "akademik başarı" olarak algılandığına da dikkati çeken Şarda, bunun yıkılması gereken bir tabu olduğunu vurguladı.
Şarda, "Başarı bunlar değil. Başarı bir çocuğun kendini gerçekleştirebileceği, kendine güvenebileceği ve en önemlisi mutlu olabileceği yolu çizebilmek. Ben oğlumu liseye başlarken turizm meslek lisesine yazdırdım. İnanılmaz tepkiler aldım etraftan, buna yakınlarım da dahil. İşte 'Sen doktorsun, çocuğun aşçı mı olacak, garson mu olacak?' diye... Elbette olur, doktorun çocuğu her şey olur, mutlu olsun da... Yarkın şu anda inanılmaz özgüveni yüksek, mutlu, ne istediğini bilen, hedefleri olan bir çocuk. Artık okulu, okumayı seviyor. O yüzden herkes mühendis, avukat, doktor olmayacak. Başarı kavramını çocuklarımız için bir daha gözden geçirmeliyiz." değerlendirmesinde bulundu.
Şarda, kurduğu "Selma Disleksi Anneleri Şarda" isimli platform üzerinden de ailelere yol gösterdiğini ve hali hazırda platforma 5 bin kişinin üye olduğunu bildirdi.
"Kalıcı öğrenme yöntemlerini öğretiyoruz"
Disleksi konusunda da bilgi veren Şarda, "Özgün öğrenme güçlüğü" olarak tanımlanan bu hastalığın çocuklarda okuma, anlama güçlüğüne, anlamlı okuma yapamamaya neden olduğunu söyledi.
Şarda, disleksinin alt tiplerinde ise yazı bozukluğu, yazdıklarını okuyamama, matematiksel kavramları anlayamama gibi rahatsızlıkların saptandığı bilgisini vererek, şunları kaydetti:
"Bu sıkıntılar akademik beceriler olarak değerlendirdiğinizde okuyamayan, okuduğunu anlamayan, yazamayan ve matematik kavramlarını öğrenemeyen bir çocuğun bağıra bağıra gelen akademik başarısızlığı anlamına geliyor. Bunun haricinde çocukların yaşadığı çok farklı sorunlar da var. Sosyal becerilerde bozukluklar, soyut kavramları anlayamama, bazen denge bozuklukları da hayatlarına eşlik edebiliyor. Yani aslında çok geniş tabanlı bir sorun disleksi.
Biz burada çocukların ailelerine ya da eğitimcilere kalıcı öğrenme yöntemlerini öğretiyoruz. Onlar bizim öğrendiğimiz gibi öğrenemiyor, adı üstünde öğrenme güçlüğü. Farklı bir yolla öğretmemiz gerekiyor, işte bu farklı yolları öğretiyoruz. Kalıcı bellek nasıl oluşturulur, bunu anlatıyoruz. Çünkü en büyük sorunu geçici belleği kalıcı belleğe çevirmekte yaşıyorlar. Bunu öğrendiklerinde çok yol alıyorlar."
Şarda, bu eğitimlerin yanı sıra matematik kavramlarını öğretmeye yönelik atölye çalışmaları, oyun terapileri gibi uygulamaların da yürütüldüğünü ifade etti.