Cizre olayları için 3 farklı senaryo
Abone olCizre olayları üzerine KCK'nın birbiriyle çelişen açıklamalarının üzerine Ruşen Çakır KCK'nın Cizre'nin sorumluluğunu alıp almaması konusunda 3 farklı seçenek sıraladı.
İNTERNETHABER.COM- CİZRE'Dde bir ayı
aşkın süredir devam eden olayların gerilimi her geçen gün artıyor.
90'lı yıllarda yaşanan atmosfere geri dönen Cizre'de sular
durulmuyor.
Cizre olaylarının yanı sıra pazar günü İstanbul'da 7 ayrı noktaya
bırakılan bomba ve ardından PKK'nın gençlik yapılanması YDG-H'nin
Cizre saldırılarını üstlenmesi üzerine, dün “KCK Yürütme Konseyi
Eşbaşkanlığı” imzasıyla ve “İstanbul’daki bombalı eylem ne
gençliğin kararıdır ne de hareketimize aittir.” başlığıyla yapılan
açıklamaya dikkat çeken Habertürk yazarı Ruşen Çakır, KCK'nın
açıklamalarının birbirini tutmadığına vurgu yaparak 'Cizre olayları
ve KCK şüphesini' analiz etti.
3 CİZRE VE KCK SEÇENEĞİ
Çakır, KCK'nın açıklamasında “Cizre’de gerilimin arttığı günlerde
İstanbul’da YDG-H adına bombaların patlatıldığı basına
yansıtılmıştır. Hareketimizin ve gençliğin ne böyle bir kararı
vardır, ne de bu eylemler hareketimize aittir.” demesi üzerine
kafaların iyice karıştığını belirterek, senaryo şeklinde 3 seçenek
sıraladı:
1- Bombaları YDG-H değil “bilinmeyen” bir güç veya güçler bıraktı ama ortalığı iyice karıştırmak için onun adını kullandı.
2- Bombaları YDG-H bıraktı ancak bunu Kandil’den (KCK/PKK) habersiz yaptı.
3- Bombalar, Kandil’in bilgisi dahilinde bırakıldı ancak
çözüm sürecine olumsuz etkisi nedeniyle KCK durumu toparlamak için
bu açıklamayı yaptı.
İşte Çakır'ın yazısından çarpıcı
satırlar:
KCK açıklamasının devamında, “Aynı günlerde Hakkâri’de polislerin bazı yerlere bombalar koyması ve bunun açığa çıkarılması gerçeği vardır. Polislerin tutuklanmış olması, bu tür eylemlerin bu dönemde olabileceğini bir daha ortaya koymuştur” denmiş olması Kandil’in sorumluluğu “derin” bazı yapılara yüklediğini gösteriyor. Velev ki öyle. Bu takdirde Kandil’in, YDG-H adı verilen yapılanmanın her türlü provokasyona imkân sunuyor olduğu gerçeğini kabule yanaşmama (ve gereğini yapmama) ısrarını anlamak mümkün değil.
"YİNE GERİLİMİ DÜŞÜRME ÇAĞRISI"
Aynı açıklamada her geçen gün bir muammaya dönüşen Cizre gerginliği üzerine de çok şey söylenmiş. KCK bu gerginliği, Öcalan’ın “yürüttüğü sürece karşı bir provokasyon, onun girişimini etkisiz kılma ve boşa çıkarma” çabası olarak yorumluyor. Özellikle HDP-HDK heyetinin Cizre’de Öcalan’ın mesajını halka iletmesinin hemen ardından 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın öldürülmesi hakkında, “Polisin bu kadar sorumsuz davranması gerçekten de anlaşılır değildir, izaha muhtaçtır” deniyor.
"ÇÖZÜM SÜRECİNİN GELECEĞİNE İPOTEK"
KCK açıklamasının sonunda bir kez daha “gerilimi düşürme çağrısı”
yapılmış olması kuşkusuz olumlu. Ancak başta Cizre olmak üzere son
günlerde sahiden neler olup bittiğini anlamak mümkün değil.
Örneğin, Cizre’de PKK ile Hizbullah (ve onların uzantıları) ve
devlet dışında yerli ve yabancı aktörlerin bulunup bulunmadığını
bilmiyoruz. Benzer şekilde, görüşmelerde müzakere aşamasına
geçilmekte olduğunu müjdelemiş olan taraflardan herhangi birinin
(veya ikisinin birden) aslında sürecin yarıda kalmasını tercih edip
etmediğinden de emin değiliz.
Sonuç olarak, kritik bir aşamanın eşiğinde bir dizi tatsızlık ve sorunun, çözüm sürecinin geleceğine ipotek koyma ihtimali can sıkıyor.