Çizgi roman sayfalarından meydanlara: V for Vendetta
Abone olÇizgi roman karakteri V'nin maskesi küresel eylemlerde giderek daha sık kullanılırken, karakterin yaratıcısı Alan Moore'a göre, bugünün bankaları 400 yıl öncesinin hovarda monarşileri gibi.
V for Vendetta adlı çizgi romanla dünya genelinde ünlenen
maskeler, son aylarda pek çok protesto hareketinde
kullanılıyor.
Wall Street'i işgal eylemleri başta olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerindeki 'işgal' gösterilerinde, Ticarette Sahteciliğin Önlenmesi Anlaşması'nı (ACTA) protesto eylemlerinde hatta Scientology hareketini protesto gösterilerinde; ayrıca Anonymous gibi bilgisayar korsanı gruplar aynı maskeyi benimsemiş görünüyor.
Keskin, üçgen hatlı, hınzırca gülümseyen suratlı maskeler, aslında ilk kez 1982 yılında yayınlanan V for Vendetta çizgi romanından esinleniyor.
Çizgi roman, maskeli bir anarşistin, faşist bir İngiliz
hükümeti ve onun işbirlikçisi olan medyayı devirme girişimini konu
alıyor. Çizgi romanda kullanılan maskenin esin kaynağı ise aslında
çok daha gerilere, 400 yıl öncesine dayanıyor.
V for Vendetta'nın yazarı İngiliz Alan Moore, maskenin eserdeki yeri ve Anonymous gibi gruplara esin kaynağı olması konusundaki görüşlerini BBC ile paylaştı.
Abartmış olmak istemem, ama V for Vendetta evreninde her şey gelip Northampton bölgesine dayanıyor. V for Vendetta maskesinin küresel protesto hareketlerince çok amaçlı bir simge olarak benimsenmiş olması da buna istisna değil.
Rushton Üçgen Köşkü, nev-i şahsına münhasır bir kişi olan ve Katolik inancı dolayısıyla ev hapsine mahkum edilen Sör Thomas Tresham'ın, Kutsal Üçlü'yü simgelemesi için 17. yüzyılın başlarında yaptırdığı sıradışı bir yapıydı.
1605'te (parlamentoyu havaya uçurup Kral'ı öldürmek için kurulan) Barut Komplosu planları, aralarında Tresham'ın oğlunun da olduğu bir grup muhalif Katolik tarafından Northampton'da Tresham'ın sahip olduğu bu ve bir diğer evde yapıldı.
Tresham'a yapılan muamelenin de, bu pervasızca planların fitilini ateşleyen unsurlardan biri olduğu söylenebilir.
(Protestan İngiltere'de) 1600'lerin başlarında, Kasım ayı başlarında şenlik ateşleri yakılarak yapılan kutlamalar bir tür Anti-Katolik eylem havasında geçiyor, Papa kuklaları ateşe veriliyordu.
Ancak Komplo'nun elebaşı Guido Fawkes, kısa sürede yakılacak 'nefret maskotu' olarak Papa'nın yerini aldı.
20. yüzyıldan bakınca...
300 yıl ileriye atladığımızda, 1950'lerin savaş sonrasını yaşayan yılgın İngiltere'sinde bu ekşi suratlı isyancıya atfedilen anlam, farklı çağrışımlar içermeye başladı.
Anne-babalar çocuklarına Guy Fawkes ve onun parlamentoyu havaya uçurma girişimini anlatırken, seslerinde belli belirsiz bir hayranlık sezilir oldu; en azından Northampton'da....
O yılların çocukları belki Fawkes'u kahraman olarak görmüyordu, ancak daha öncesindeki gibi iblisleştirilen bir şamar oğlanı olmadığı da açıktı.
V for Vendetta'yı oluşturan fikirlerimiz, 1980'lerde İngiltere'nin dört bir yanı Thatcher aleyhtarı eylemlere ve aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin kaygı verici yükselişine sahne olduğu sıralarda şekillenirken, çizgi romanın gelişim süreci Guy Fawkes'un potansiyel devrim kahramanı kimliğini bir anlamda teyit etmiş oldu.
Guy Fawkes maskesini "faşist devlete karşı tek başına savaşan adam" baş karakterimiz için kullanma fikri, çizgi romanın çizeri David Lloyd'dan çıktı.
Bu fikir heyecanla karşılanınca, üzerinde çalışmak için genelde sonbahar aylarında her yerde bulunan karton Guy Fawkes maskelerinden bir tane edindi.
Bizi çok şaşırtan (ama belki ortamın bu kadar gergin olması nedeniyle anlaşılabilir) bir şekilde, o yıl Guy Fawkes maskesi yerini Amerikan cadılar bayramı kutlamaları için üretilen yeşil plastik Frankenstein maskelerine bırakmaya başladı.
Aynı şekilde 5 Kasım'daki 'Guy Fawkes Gecesi' yerine daha nötr çağrışımları olan 'şenlik ateşi gecesi' adı, daha çok kullanılır oldu.
1980'lerde hükümetin hala maske ve orijinal çağrışımları konusunda herhangi bir kaygısı var idiyse bile, 21. yüzyılda film sektörü bu hikayeyi 'anarşi' ya da 'faşizm' sözcüklerinin metnin hiç bir yerinde geçmediği, Amerikan yeni muhafazakarların 11 Eylül sonrası yükselişi fonunda geçen bir hikaye olarak yeniden şekillendirmeye yöneldiğinde, bunlar da ortadan kalkmış olmalı.
Film, terörle mücadele yasalarının zirve yaptığı bir ortamda çekildi ve anlaşılan Hollywood'un altın dokunuşu, İngiliz yetkilileri ülkenin en ünlü teröristi kılığındaki figüran güruhlarının Parlamento önünde toplanmasına izin vermeye ikna etmeye yeterli oldu.
Bunun ardından, Time Warner'ın markasını bastığı karakterin gizemli maskesinin Londra'daki Tottenham Court Road'da, Scientology grubu üyelerine karşı düzenlediği eylemlerde ortaya çıkması pek vakit almadı.
Kısa süre sonra maske bu kez, küreselleşme karşıtı gösterilerde, kapitalizm karşıtı protestolarda, eşgüdümlü bilgisayar korsanlığı eylemlerinde ve nihayet St Paul Kilisesi merdivenlerinin dibinde, işgal eylemcileri arasında ortaya çıktı.
Görünüşe bakılırsa, ekonomik ve toplumsal sistemlerimizin derinliklerinde meydana gelen tektonik çöküntüler bu kez deniz suyunda değil, halklar genelinde kinetik enerji dalgaları oluşmasını tetikledi.
Yine görünüşe göre, karakterimizin esrarengiz sırıtışı, davasına bağlı eylemciler için bürünmeye hazır bir kimlik sundu. Bu kimliğin anarşi, romantizm, drama çağrışımlarını kendinde birleştirmesi, belli ki Madrid'deki Indignado'lardan Wall Street'tekilere çağdaş eylemcilik ruhuna son derece uygun düştü.
Bankalar dokunulmaz bir monarşi gibi
Varolan mali değerler sistemimiz, artık geleneksel kapitalizme bile benzemiyor; ki bu kapitalizm ne kadar tek taraflı ve adaletsiz olursa olsun en azından Darwin teorilerini andırır bir acımasızlıkla verilen ve herkesin dahil olduğu bir mücadeleyi ifade ediyordu.
Şimdiyse bunun yerine, daha çok I. Charles'ın hovarda saray hayatına benzeyen; bankaların, hükümetin getirdiği sınırlamaların ilişemediği dokunulmaz bir monarşi haline geldiği bir düzen var.
O zamanlar yoksulların ahlaka sığmaz şekilde ihmali ve orta direğin ezilmesi, Oliver Cromwell ve İngiliz iç savaşıu şeklinde kendini gösteren korkunç ve beklenmedik tepkiye dönüştü; ki bu savaş kanlı bir şekilde Northampton'da (kraliyetin yenilgisi ile) sonuçlandı.
Günümüzde benzer baskı ve eziyetlere verilen tepki zekice, sürekli evrilen ve çok daha insani bir nitelikte... Her ne kadar günümüz isyanlarının gücü baruttan değil internetteki sosyal ağlardan geliyor olsa da, karakterimizin sunduğu Katolik devrimci çehresi ve buna aykırı düşen Püriten esvabı, yine de 17. yüzyılın tekinsiz hortlaklarının adil olmayan kurumlar için hala korkulu rüyalar yaratabileceğini düşündürüyor.
Bazı ruhlar hiç bir zaman peşinizi bırakmıyor.
30 yıl önce ortaya attığımız o distopik fantezide farazi olarak sunduğumuz düşüncelere gelince, bunların modern radikalizme sunabildiği her türlü faydayı çok tatmin edici bulduğumu itiraf etmesem, yalan olur.
Siyasi geleceğimiz konusunda son derece dayanaksız bir öngörü için, bu yaşananlar validasyon'un V'si (doğrulama) gibi görünüyor.