Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama aile
yapımız üzerine yapılan girişimler son zamanlarda hem
sayısal olarak hem de niteliksel
olarak arttı. Öyle anlaşılıyor ki devlet ve millet düşmanları
hedefe aileyi koydular.
Toplum ve aile hayatına ilk saldırı gençler üzerinden
geldi ve gençlerimiz hızla Deizm tuzağına
çekildi. Bu saldırı öylesine etkili oldu ki Deist
gençlerin sayısında hızlı bir artış yaşanıyor.
Bu öyle bir artış ki raporlara yansıdı, haberlere konu oldu. Her
yerden deist gençlerle ilgili haberler geliyor. Anne
babaların yüreği yaralı. Bu yüreği yaralı annelerden
birisinin feryadını bu sütunlara taşımıştık daha önce.
Sonrasında aileye “kadının beyanı esastır” diye
acip ötesi bir söylem ile gelindi. Bu ailenin
temeline konulmuş tahrip gücü öylesine yüksek bir etki
gösterir ki ortalıkta aile diye bir kurum kalmaz. Bu tahrip gücü
yüksek etki karşısında en büyük güvencemiz kadınlarımızın
sağduyusu.
İnşallah kadınlar dolduruşa gelip geri dönülmez bir yola
girmezler. Ama bu pimi çekilmiş bomba “İskenderin
Kılıcı” misali ailenin üzerinde her daim sallanıp
duracak.
Aile ve toplum üzerine atılmış son etkili söylem ise
“cinsiyet eşitliği eğitimi” adını taşıyor.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un
ulusal bir gazeteye açıkladığı bilgilere göre okullarda cinsiyet
eşitliği eğitimi için gerekli adımlar çoktan atılmış bile.
Bakan Selçuk’un verdiği bilgilere göre
“Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Etkinlik Kitabı
hazırlandı. Kitap kapsamında 9. ve 10. sınıf seviyesinde derslerde
ünitelere uygun, etkinlikler yapıldı. Uzmanlar tarafından
hazırlanan taslak etkinliklerin incelenmesi ve değerlendirilmesi
amacıyla branş ve rehberlik öğretmenlerinin katılımıyla bir
çalıştay gerçekleştirildi. Çalışmalar neticesinde, Taslak
Değerlendirme ve İyi Uygulama Örnekleri Raporu hazırlandı ve revize
süreci başlatıldı.”
Burada kullanılan kavrama dikkatinizi çekmek istiyorum:
“Cinsiyet Eşitliği”…
“Kadın-Erkek Eşitliğini” biliyorduk da bu
“cinsiyet eşitliği” iticiliği de nereden
çıktı.
Adı bile bir garip. Ben bu kavramdan şunu anlıyorum:
Erkeklik ile kadınlık eşittir. Birbirinden farkı
yoktur…
Ama bi dakka…
Bunlar hiç de yabancı şeyler değil…
Bunlar Avrupa’nın herzeleri değil mi
yahu…
Hani şu erkekler ile kadınların birbiri ile
evlenmelerine izin veren Avrupa’nın…
Hani şu eşcinselliği, homoseksüelliği özendiren
Avrupa’nın…
Hani şu aile kurumunun çöktüğü
Avrupa’nın…
Hani şu çocuk yerine kedi köpek yetiştiren
Avrupa’nın…
Hani şu genç neslin tükenmek üzere olduğu
Avrupa’nın…
Anlaşılan o ki ahlaksızlık bataklığında yitip
tükenmek üzere olan Batı aynı bataklığa bizi de çekmek
istiyor.
Uyuşturucu ve alkol bataklığında yitip gitmekte
olan Avrupa bizi de aynı silahla vurmak
istiyor.
Genç neslinin sayısını artıramayan Avrupa bizim
de ailemizin köküne kibrit suyu dökmek
istiyor.
Zannımca aile yapımız üzerinde ki en büyük negatif
etkileşim bu “cinsiyet eşitliği”
olacak.
Yeni neslin fıtrat renkleri ile oynanmış ve aile
ahenginin dengesi tarumar edilmiş olacak.
Bir an önce kurulan tuzağın farkına varmaz ve Avrupa’nın
bizi çekmek istediği ahlaksızlık batağına saplanırsak bir
daha kurtuluşumuz mümkün olmaz.
Yol yakınken bu yanlıştan beri durmak lazım.
Bunun için de başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere tüm
devlet kurumları bu durum karşısında teyakkuza
geçirilmeli.
Sivil toplum kuruluşları bu tuzağın önünde bir set gibi
durmalı.
Ve aileler bu tuzağa düşmemeli…
SOSYAL MEDYA
TAKİP
twitter.com/msbeser
facebook.com/msbeser