Çini ile tezhibin zarif buluşması
Abone olGeleneksel Türk sanatının en önemli süsleme motiflerinden biri olan lâle, uzun bir aradan sonra yeniden çinilerde boy göstermeye başladı.
Bir zamanlar lâle sevdalıları, baharın geldiğini ve lâle
soğanlarının açmaya başladığını, Lâle Devri’nin ünlü şairi Nedim’in
“Erişti nev-bahar eyyâmı açıldı gülü gülşen / Çerağan vakti geldi
lâlezârın didesi ruşen” beyitiyle haber verirlermiş birbirlerine.
Meteorolojinin ‘kara kış’ uyarısı yaptığı şu günlerde, ‘Baharın
habercisi laleler’den bahsetmek kimilerine tuhaf gelebilir; ancak
bunun için geçerli bir sebebimiz var: Lâle Devri’nin görkemli
günlerindeki kadar olmasa da çeşit çeşit renkleriyle lâle, Türk ve
İslam Eserleri Müzesi’nde yeniden şölene durdu. Lâle için
düzenlenen şenliklerin çoğu zaman başlangıç yeri olan At
Meydanı’nda, bu kez lâle üstüne yazılan şiirler okunmadı, şarkılar
söylenmedi; ancak Lâle Devri’nin önemli mekanlarından biri olan
İbrahim Paşa Sarayı, dünyaca ünlü çini ustası Sıtkı Olçar ve tezhip
sanatçısı Dr. Münevver Üçer’in ‘Lâle ve Tuğra’ temalı ortak
çalışmalarıyla şenlendi. Sergide belki lâle kokuları duyulmuyor;
ancak lâlenin bin bir çeşidi, bütün naz ve edasıyla sanatseverleri
bekliyor. Geleneksel Türk sanatının en önemli süsleme motiflerinden
biri olan lâle, uzun bir aradan sonra yeniden çinilerde boy
göstermeye başladı. Genellikle cami, türbe ve saray duvarlarındaki
panolarda görmeye alışık olduğumuz lâle motifi, Sıtkı Olçar’ın
yorumuyla bu kez bambaşka bir şekle bürünüyor. Olçar’ın lâle
işlemeli balıkları, uçsuz bucaksız ‘medeniyet denizi’nde yüzerken,
lâle benekli kuşları da masmavi gökyüzünde kanat çırpıyor. Sıtkı
Usta, sadece balıkları, kuşları lâlelerle süslemekle kalmamış;
sürahilerin, tabakların, çinilerin üzerlerini de bin bir çeşit lâle
motifleriyle donatmış. Özgün eserleriyle çini sanatına nefes
aldıran çini virtüozu Sıtkı Olçar’ın İznik benzeri mavi-beyaz, mat,
limon küfü, mercan kırmızısı ve turkuaz renkli çinileri bu sergide
yok. Eski Yunan, Roma ve Selçuklu formları da öyle. Sıtkı Usta,
sergilerinin ‘olmazsa olmaz’ları arasında yer alan güvercin, balık,
kaplumbağa, kedi, horoz ve tavus kuşu formundaki biblolarını da,
biraz dinlensinler diyerek Kütahya’daki atölyesinde bırakmış. Ama
yine de balık ve kuştan vazgeçememiş olacak ki, onları bu kez
panolara yerleştirmiş. Hem de lâle motifli, Sıtkı tuğralı...
Balıktan vazgeçememesini “13. yüzyıl Selçuklu motiflerinde balık
çok sık yer alır. Ayrıca balık, üremenin simgesidir. Doğanın ve
hayatın yürümesini simgeler.” sözleriyle açıklayan Olçar, lâlede
ise kendini bulduğunu söylüyor. ‘Ters laleyi mi çok seviyorsunuz?’
sorusundaki muzipliği anlayıp, “Ters ya da düz lâle, hepsi güzel.
Her biri kutsal, Allah lafzına benziyor. Hem o kadar hüzünlü ki
hikayeleri, yaparken çok duygulandım.” şeklinde konuşuyor. Dabkomar
Denizcilik A.Ş. sponsorluğunda açılan ‘Lâle ve Tuğra’ sergisi, 15
Mart’a kadar Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde sanatseverleri
bekliyor. 0 (212) 518 18 05 Münevver Üçer’den Allah, hilal ve
lâle... ‘Lâle ve Tuğra’ sergisi, Türk tezhip sanatı açısından da
pek çok yeniliği ve görsel zenginliği gözler önüne seriyor.
Müzehhibe Dr. Münevver Üçer, gelenekten aldığı feyz ile tezhip
sanatına yeni açılımlar getirmeye devam ediyor. Hüsn-ü hat
sanatının elbisesi olarak adlandırılan; ancak çoğu zaman ikinci
planda kalan tezhip, yepyeni görüntüsüyle Üçer’in fırçasında hayat
buluyor. Üçer’in eserlerinde lâle, estetik görüntüsü yanında pek
çok anlamıyla karşımıza çıkıyor. Tasavvufta sıkça kullanılan lâle
motifini, Esmaü’l-Hüsna ile bir araya getiren sanatçı, bazen de
lâlenin modern yorumlarını eserlerine yansıtıyor ve resim tekniğini
kullanıyor. Klasik tezhip kurallarına, düz ve sade zemin anlayışına
sadık kalan sanatçı, lâle ve tuğraları çeşitli renklerle ve altın
varakla süslüyor. Lâle, Üçer’in eserlerinde bazen bir ‘elif’, bazen
‘vav’, bazen de ‘h’ harflerine dönüşüyor. Bazen de Allah, lâle ve
hilalden oluşan kompozisyonlarıyla tezhip sanatına tasavvufi bir
yorum getiriyor Üçer. Sanatçının Lâle-i Elifnaz, Arayış, Aşk-ı Vav,
Hu, Sonsuzluğa Uzanış gibi mistik anlamlar içeren eserleri, ana
obje ne olursa olsun ‘Yaratan’ı işaret ediyor. Haber: Abdullah
Kılıç Kaynak: Zaman