Çingene kültürünü UNESCO'ya taşıyacak
Abone olMardinli yönetmen Halil Aygün, Güneydoğu'da "Dom", "Karaçi" ve "Mıtrıp" olarak adlandırılan çingenelerin hayatlarından etkilenerek hazırladığı ve 20'den fazla ödül alan "Dom" isimli belgeseli ile UNESCO'ya başvurdu.
Mardinli yönetmen Halil Aygün, Güneydoğu'da "Dom", "Karaçi" ve
"Mıtrıp" olarak adlandırılan çingelenelerin
hayatlarından etkilenerek hazırladığı "Dom" isimli belgesel
filmi ile UNESCO'ya başvurdu.
Nusaybin ilçesinde geçimlerini düğünlerde balık ve yılan derisi ile kaplı bir enstrüman olan "rebap" çalarak sağlayan çingenelerin UNESCO somut ve somut olmayan kültürel miras listesine alınarak hem kültürlerinin hem de kullandıkları rebapın korunması hedefleniyor.
Domların yaşama biçimlerini konu edindiği ve 4 dilde hazırlanan belgesel filmi ile daha önce 19'uncu Altın Koza Film Festivali'nde ulusal belgesel film kategorisinde "En İyi Belgesel Film", bu yıl TRT Belgesel Ödülleri, profesyonel kategoride "En İyi Film" ve 6'ncı Kristal Klaket Kısa Film Yarışması belgesel kategorisinde "En İyi Film" ödülü ile katıldığı çok sayıda yarışmadan 20'ye yakın ödül alan yönetmen Aygün, başvurduğu UNESCO'dan müjdeli haber geleceği yönünde umutlu.
"AMACIMIZ KÜLTÜRÜN YOKOLMASINI ENGELLEMEK"
Aygün, daha önce birçok ödüle layık görüldüğü belgesel filmi Dom
ile bu kez de UNESCO'ya başvurduğunu söyledi.
Son yıllarda daha çok Domlar üzerine çalışmalar yaptığını anlatan Aygün, bunun ilk örneğinin bu belgesel olduğunu vurguladı.
Aygün, yaklaşık 8,5 ay çekimi 1,5 ay da kurgusu süren belgesel filmi 2 yıldır festivallere gönderdiğini anlatarak, "Dom'un 100'den fazla gösterimi oldu. Ulusal ve uluslararası alanda 20'den fazla ödül aldı" dedi.
Mardin'de birçok farklı medeniyet ve kültürün bir arada yaşadığını kaydeden Aygün ancak Domlar'ın yeterince bilinmediğine işaret etti.
Aygün, "Domlar yok sayılıyor. Amacımız Mardin'de Dom kültürünün kaybolmasını önlemektir" diye konuştu.
"BİRÇOĞUNUN KİMLİĞİ YOK"
Mardin'de yaşayan Domların bir çoğunun kimliğinin dahi olmadığına dikkati çeken Aygün, buna rağmen Domların kendilerine özgü bir kültürleri ve dillerinin olduğunu vurguladı.
"Birçoğunun kimliği yok. Oysa ki Kürtler, Süryaniler ve diğer etnik gruplar gibi Domlar da bir etnik yapıdır" diyen Aygün, Domların 1990'lı yıllarda yerleşik hayata geçerek seslerini duyurmaya başladığını belirtti.
Domların gerek müzikleri gerekse kültürleri ile hayatın içinde yer aldığını kaydeden Aygün, şöyle dedi:
"Eskiden göçebeydiler. Artık genelde Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşıyorlar. Renkli hayatlarından etkilenip çektiğimiz belgesel filmde de onların kültürünü yansıtmaya çalıştık. Mardin'de birçok etnik yapı ve gruplar her zaman dillendirilir ancak Domlar hep unutuldu. Umudumuz Domların unutulmaması için çeşitli çalışmaların yapılmasıdır. Kullandıkları rebap aslında dünyanın birçok yerinde yaygın fakat bu enstrümanı onlar kendilerine has bir sistemle değiştirmişler. Domlar, rebapın üzerini yılan veya balık derisi ile kaplayarak düğünlerde Kürtçe şarkılar söyleyerek geçimlerini sağlıyor. Bu kültürün kaybolmaması ve tüm dünyaya tanıtılarak gelecek nesillere aktarılabilmesi için UNESCO'ya başvurduk"
Aygün, UNESCO'dan olumlu sonuç almayı ümit ettiklerini sözlerine ekledi.