Cinayetler psikolojik hareket mi?
Abone olBerkant, Mumcu, Üçok, Kışlalı gibi cinayetlerinin birer psikolojik harekat olup olmadığını soruyor,
MGK'nın planları açıklansın İsmet Berkan Radikal, yetkilileri,
artık kimsenin savunmadığı bir darbe döneminde çıkan yönetmeliğe
göre hazırlanan planları ve uygulamalarını açıklamaya çağırıyor.
Toplumla devlet ilişkilerinin düzelmesinin en iyi yolu bu
Psikolojik savaş, askerlikte çok önemli bir kavram. Bunu
anlayabiliyorum. Savaşıyorsunuz ya da caydırıcılık sağlamaya
çalışıyorsunuz, o zaman psikolojik savaşa da başvurmalısınız.
Düşmanı yanıltmak, düşmanı korkutmak için böyle şeyler yapılıyor.
Peki ortada bir savaş falan yokken de psikolojik harekât
yürütülmeli mi? Bu savaşı yöneticileri ve çalışanları asker
olmasına rağmen kâğıt üstünde orduya değil Başbakanlığa bağlı
'sivil' bir ofis olan bir kurum mu yürütmeli? Ve bu savaştaki
'düşman' o devletin kendi milleti mi olmalı? Radikal'in ortaya
çıkarttığı Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği gizli
yönetmeliği, genel sekretere gerektiğinde 'Türk toplumu'na karşı
kullanılmak üzere psikolojik savaş planlarının hazırlamasını ve el
altında tutmasını emrediyor. MGK ciddi bir kurum olduğuna, bu
kuruma genel sekreterlik yapmış hepsi de orgeneral rütbeli subaylar
ciddi ve işini iyi yapan insanlar olduğuna göre bu psikolojik
harekât planlarının hazırlanması işinin ihmal edildiğini,
savsaklandığını düşünmek çok yanlış olur. MGK'da, genel sekretere
bağlı çalışan Toplumla İlişkiler Başkanlığı'nca hazırlanan bu
planları Türk halkının bilmeye hakkı var bence. Bir de tabii
geçmişte yürütülmüş harekâtları da bilmek isteyecektir vatandaşlar.
* * * Hayatım boyunca komplo teorilerine inanan, onlara prim veren
bir insan olmadım. Hatta çoğu zaman bu köşede o teorilerle alay
ettim. Ama şimdi bir soru soracağım, hem de hayli sert bir soru.
İlk bakışta okuyana komplo teorisi gibi gelecek, hatta bu konuda
komplo teorilerinin olduğunu zaten biliyorum, ama sorunun bir
mantığı da var: Acaba Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı
ve hatta Necip Hablemitoğlu cinayetleri de birer 'psikolojik
harekât' mıydı? Hemen kaşınızı kaldırıp sinirlenmeyin. Aynen
Amerika'da her taşın altında CIA parmağı aranması gibi, bizde de
eğer devletin halkına karşı 'psikolojik harekât' planlayan
birimleri varsa, bu sorular da sorulur. Biz, 6-7 Eylül olaylarının
yıllar sonra bir 'kontr-gerilla' operasyonu olduğunu öğrenmiş bir
milletin çocuklarıyız. Biz, Susurluk'u karartmış ve bir anlamda
gerçek sorumlulara ulaşılmasını imkânsız hale getirmiş bir
milletiz. Yine biz, Susurluk'ta mahkemece suçu sabit görülenleri
'kahraman' mertebesine yükseltmeye çalışmış bir milletiz. Üç-beş
siyasi cinayetin, üç-beş büyük provokasyonun daha 'düşman' milleti
yola getirmek için düzenlenmiş birer psikolojik harekât olması
Türkiye'de kimseyi etkilemez eminim. Kimseyi haksız yere itham
etmek de istemem ama ne demek istediğimi anlattım sanırım:
Devletin, kendi halkını 'düşman' gören bir anlayışı varsa ve o
anlayış uyarınca psikolojik harekât planları yapılıyorsa,
birilerinin de bu soruları sorma hakkı doğar. Gizli yönetmeliklerle
bazı kişilere yasalarda ve Anayasa'da olmayan yetkiler veriliyorsa,
aradan geçen onca zamana rağmen bu gizli yönetmelikten haberi olan
onlarca sivil politikacı 'Yahu burada ne oluyor' diye sorma gereği
bile duymuyorsa, o zaman bu hak iyice katmerlenir. Eğer devlet
vatandaşıyla barışmak ve temiz bir sayfa açıp yoluna devam etmek
istiyorsa, yapılması gereken ilk şey, MGK bünyesinde hazırlanan
psikolojik harekât planlarının halka açıklanmasıdır. Bugünün
komutanlarının kendilerinin bile eleştirdiği ve sahip çıkmadığı bir
askeri darbenin topluma dayattıklarıyla hesaplaşmak bu kadar uzun
zaman alıyorsa vay halimize... Sadece bu yönetmeliğin haber olarak
halka duyurulması bile, Avrupa Birliği'ne uyum çabalarının ne denli
önemli olduğunu göstermiş olmalı. Türkiye'nin kendi ayakları
üzerinde duran, halkına saygılı, gerçek bir demokrasi olması, benim
için AB'ye üyelikten daha değerli ve önemli.