Çiller'i Hilton'da fena sıkıştırmışlar!
Abone ol28 Şubat sürecinde TOBB, TİSK, TESK, TÜRK-İŞ ve DİSK'in oluşturduğu "5'li çetenin", DYP lideri Çiller'e yaptığı inanılmaz baskı deşifre oldu.
AK Parti Milletvekili Salim Uslu, 28 Şubat sürecinde
TOBB, TİSK, TESK, TÜRK-İŞ ve DİSK'in oluşturduğu "5'li çetenin",
DYP lideri Çiller'e Refahyol hükümetinden çekilmesi için baskı
yaptığını açıkladı.
Sendika başkanlarının Hilton Oteli'nin 9. katında ikna odası
kurduğunu belirten, eski Hak-İş Başkanı Uslu, toplantıyı Yalım
Erez'in organize ettiğini söyledi.
28 Şubat sürecine ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği
tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 3. dalga için düğmeye
basılırken, AK Parti Milletvekili ve Meclis İdari Amiri Salim Uslu,
'5'li Çete' olarak adlandırılan (TOBB, Türk-İş, DİSK, TİSK ve
TESK) sendikaların darbenin gerçekleşmesine
zemin hazırladıklarını söyledi. Uslu, Hilton Otel'in 9. katında bir
odada sendika liderlerini kabul eden Çiller'e '5'li
çete'nin baskı yaptığını ve buna kendisinin de şahit
olduğunu anlattı. Dönemin Hak-İş Başkanı Salim Uslu, TOBB Başkanı
Fuat Miras ve TİSK Başkanı Refik Baydur'un Çiller'e koalisyondan
ayrılması yönünde baskıda bulunduklarını söyledi. Uslu, TOBB
Başkanı Miras ve TİSK Başkanı Baydur'a orada bulunan diğer sendika
yetkililerinin de destekte bulunduğunu belirterek 'Miras ve
Baydur, Çiller'e hükümetten çekilmesi için baskı kurdu'
dedi.
ORGANİZATÖR YALIM EREZ
Uslu Çiller'in sıkıştırıldığı toplantıyı şöyle anlattı:
"Bunlar yıkım ekibiydi. Hilton Oteli'nde toplantı yaptık.
TOBB ve TİSK Başkanları var. Ziraat Odaları Birliği Başkanı var.
Esnaf Odaları Başkanı var. Odada Çiller ve Yalım Erez' de var.
Çiller Başbakan Yardımcısıydı. Sanıyorum bu kompozisyonu Yalım Erez
hazırladı. Ziraat Odası Başkanı ile benim dışında herkes Erbakan'ın
nasıl güvenilmez olduğunu Türkiye için nasıl bir tehdit
oluşturduğunu ve Çiller'in hükümeti bırakıp gitmesinin
zorunluluklarını anlatmaya ve onu ikna etmeye çalışıyorlardı. Bir
tür ikna odasıydı. Çiller direndi. Ama onlar ısrarla Çiller'in
koalisyonu bozmasını istedi. Meşru bir hükümete rağmen operasyonun
gerçekleştirilmesi hem kolay olmuyor hem de zaman alıyordu. Oysa
hükümetin bozulması bir kaos yaratacak bu kaosun ardından bu
senaryonun uygulanması çok daha kolay olacaktı. Ben doğru
bulmadığımı ifade ettim. Karşı çıkmamdan dolayı rahatsız oldular.
Ondan sonra hiçbir toplantılarında olmadım. Çağırıldığım dönemler
oldu ama bu toplantı bir anlamda bir kopuş
toplantısıydı."
HAK-İŞ VE MEMUR-SEN TEPKİ GÖSTERDİ
28 Şubat sürecinde sendikalar arasında en dik duruşu ise Hak-İş ile
Memur-Sen ve Sağlık-İş gerçekleştirmişti. Dönemin HAK-İŞ Başkanı
halen AK Parti Çorum Milletvekili Salim Uslu, darbe çanakçılığına
sert muhalefetiyle dikkatleri çekmişti. Uslu o 28 Şubat MGK
toplantısından sadece 2 gün önce Türk-İş, DİSK ve TESK'in;
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Meclis Başkanı Mustafa Kalemli ve
Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller olmak üzere bir dizi ziyaretlerde
bulunarak RP'siz hükümet mesajları vermelerine şöyle tepki
göstermişti: "Sendikalar demokratikleşme sürecini
engelleyecek ara rejim söylentilerine herkesten daha fazla tepki
göstermeye mecburdur. Yani eğer darbe söylentilerine gösterilen
tepkinin dozu siyasi iktkidara gösterilen tepkiden daha azsa o
zaman bu birliktelik ve bu birlikteliğin amaçları Türkiye'nin
demokratikleşmesine hiçbir katkı sağlamaz. Bizimde böyle
birliktelik içinde olmamız düşünülemez."
BAŞOĞLU TÜRK-İŞ'E BAYRAK AÇMIŞTI
28 Şubat MGK toplantısından önce ve sonra demokratik duruşuyla
dikkat çeken eski Sağlık-İş Başkanı merhum Mustafa Başoğlu, Türk-İş
ile ayrılma noktasına gelmişti. Başoğlu darbe söylentileri ile
ilgili olarak şöyle demişti: "Siyasi iktidarı değiştirme
amacını güdenler, umutlarını MGK kararına bağlamamalıdırlar.
MGK'nın hükümeti sigaya çekmek, ona güvenoyu vererek işbaşında
tutmak veya güvensizlik oyu vererek düşürmek gibi görevleri yoktur.
TBMM'ye ait olan hükümet kurma veya görevine son verme işlemini
başka yerlerde aramanın demokrasiyle bağdaşmaz."
Sadakat yarışına girdiler
Türkiye'nin geçmişiyle bir şekilde hesaplaşması gerektiğini
kaydeden Uslu, "Karanlık odakların açığa çıkartılması
gerekiyor. Yargı ya da adalet mekanizması bir intikam aracı
değildir. Hukukun yargıcın bir intikam aracı olarak kullanılması
söz konusu olamaz. Bu ilkel toplumlarda olur. Kolay teslim
alınabilen bazı arkadaşlar o zamanlarda brifinglere gitmek
istediler. Genelkurmay kapısından döndüler. Hatta o dönem
sadakatini kanıtlamak için Mehmetçik vakfına para yardımı
yapanların da paraları kabul edilmedi. Her bakımdan tahkir ve
tacizin olduğu bir dönemdi. Bizim hakkımızda açılmış dava devam
etmektedir. Darbelerin karanlığından demokrasinin aydınlığına evet
dedik. Dava devam ediyor. Ben milletvekili olduğum için dosyam
ayrıldı. Diğer arkadaşların davaları devam ediyor "
şeklinde konuştu.
STK'LARI ÖRGÜTLEDİK İŞLER YOLUNA
GİRDİ
BU SÖZLER EROL ÖZKASNAK'A
AİT
ÖZKASNAK BU SÖZLERİ NEDEN
SÖYLEDİ?
HABERİN DETAYI BİR SONRAKİ
SAYFADA
[PAGE]
28 Şubat soruşturmasının 2. dalga operasyonunda gözaltına alınan
emekli Tümgeneral Erol Özkasnak, postmodern darbe sürecinde
'silahsız kuvvetler' olarak adlandırılan medyanın yanısıra,
STK'ların da harekete geçirilmesinde önemli rol oynadı. Darbenin
sivil gönüllüleri gibi hareket eden 5'li çeteyi (TOBB, Türk-İş,
DİSK, TİSK ve TESK) dönemin hükümeti Refah-Yol'a karşı
örgütlendirdiği iddia edilen Özkasnak, "Sivil toplum örgütlerini
teşvik ettik. Böylece işler yoluna girdi" demişti. 28 Şubat'ın bir
müdahale olduğunu, "Post-modern darbe olmasaydı, 1999 seçimlerinde
bu netice alınamazdı" sözleriyle itiraf eden Özkasnak, 28 Şubat'ı
NATO'nun yıkılan Varşova Paktı'nı tek bir mermi bile atmadan teslim
almasına benzetmişti.
Rejim konusunda herşeyi göze aldık
28 Şubat'tan sadrece birkaç gün önce ise Türk-İş, DİSK ve TESK'in
başkanları dayanışma kararı almıştı. TESK Başkanı Derviş Günday'ın
açıklaması dikkat çekmişti: "Rejim konusunda herşeyi göze aldık.
Refah Partisi artık fanatik tabanını dizginleyemiyor. İş zıvanadan
çıkmak üzere." 15 Şubat 1997'de yapılan "Şeriata Karşı Kadın
Yürüyüşü"ne Türk-İş destek vermişti. Dönemin Türk-İş Başkanı Bayram
Meral, "Türkiye ne İran, ne de Afganistan gibi yönetimlere
layıktır..Türkiye laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir,
Türk-İş'de bunun yanındadır" demişti. Türk-İş eski Genel Eğitim
Sekreteri Şemsi Denizer, ise "Darbe gerekiyorsa destekleriz"
demişti.
CHP, Özal suikasti için araştırma istedi
CHP, 8 Haziran 1988'de Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonu'nda
yapılan ANAP kongresinde merhum Turgut Özal'a yönelik düzenlenen
suikast ile ölümüne ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasını istedi. TBMM Başkanlığı'na sunulan
araştırma önergesinin gerekçesinde, 'Malatya'nın yetiştirdiği
önemli siyaset adamlarından 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a
gerçekleştirilen suikast tüm ayrıntıları ile ele alınarak,
suikastının örgüt bağlantısının olup olmadığının açığa çıkarılması,
gerekmektedir' denildi.
ATO'da çok gizli toplantı
Darbe heveslisi askerlerin Refahyol'un uygulamalarından duyduğu
aşırı rahatsızlığı sivil toplum örgütlerine aktarmak için Ankara
Ticaret Odası'nda (ATO) gizli bir toplantı yapmıştı. Sivil toplum
örgütlerini harekete geçirmek amacıyla gizli toplantılar yapan
askerler 1997 yılının Şubat ayının ilk haftasında dönemin ATO
Başkanı Ahmet Çavuşoğlu'nun makamında çok gizli bir toplantı daha
yapmıştı. Bu toplantıda TSK'yı temsilen Genelkurmay ve Milli
Güvenlik Kurulu'ndan bir korgeneral ile iki tümgeneral katıldığı
toplantıya Türk-İş Başkanı Bayram Meral, Türk Metal Başkanı Mustafa
Özbek hazır bulunmuşlardı.
Tankları görmüyorsunuz madem STK'ları görün
28 Şubat MGK toplantısından önce daha önce hiçbir şekilde biraraya
gelmemiş Türk-İş Başkanı Bayram Meral, DİSK Başkanı Rıdvan Budak ve
TESK Genel Başkanı Derviş Günday'ın "laik, demokratik bir
cumhuriyet" için oluşturduğu birlikteliğin, ordudaki "üst düzey bir
komutan"ın tavsiyesiyle oluştuğu ileri sürülmüştü. Bu birlikteliğin
kriz haline getirilen Cuma günkü MGK toplantısının öncesinde
açıklanması ile ilgili olarak o dönem gazetelerinde, askerin
iktidarı sıkıştırarak, "Tankları görmüyorsunuz, bari sivil toplumun
tepkisini görün" demek için böyle bir ortam hazırladıkları şeklinde
dile getirilmişti.
Köşk'ün başbakan adayıydı
Geçmişte Odalar Birliği'nde bulunan Yalım Erez de sendikacıların
Çiller'e 'çekil' baskısı yaptığı sırada bakan olarak orada
bulunuyordu. Yalım Erez, Refahyol hükümetinin iktidardan olduğu
dönemde bazı çevrelerin Başbakan adayı olmuş hatta Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel'in kendisine 'hükümeti kurma görevi' vereceği
basına yansımıştı. Ancak durum böyle olmadı. Demirel'in hükümeti
kurma görevini Mesut Yılmaz'a vermesiyle birlikte Çiller'in yanında
olduğu halde geçmişte aralarında bulunduğu sendikacılara karşı
çıkmayan Yalım Erez'in de siyasi hayatı sona erdi.