Cihat Yaycı'dan Mavi Vatan uyarısı
Doç. Dr. Cihat Yaycı, Yunanistan ve Avrupa Birliği'nin Akdeniz konusunda çifte standart uyguladığını söyledi. Türkiye'nin Doğu Akdeniz konusunda geri adım atmaması gerektiğini söyleyen Yaycı, İsrail ve Suriye ile bu konuda masaya bile oturulabileceğini ileri sürdü.
Türkiye'de "Mavi Vatan" kavramını ilk kez kullanan Doç. Dr. Cihat Yaycı, Türkiye'yi Akdeniz'de küçük bir bölgeye sıkıştırmaya çalışıldığını söyledi. Doğu Akdeniz jeopolitik olarak çok kıymetli olduğunu ve bu konuda herkesin çok dik durması gerektiğini belirten Yaycı, AB'nin çifte standart uyguladığını belirterek, "Günlük kazançlara asırlık menfaatler heba edilmemeli" diye konuştu.
Cihat Yaycı, Habertürk canlı yayınında aralarında İnternethaber Yayın Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hadi Özışık'ın da bulunduğu gazetecilerin sorularını cevapladı. Kübra Par'ın moderatörlüğünde Mavi Vatan'ı anlatan Yaycı, Türkiye'nin Akdeniz'de küçük bir alana sıkıştırılmaya çalışıldığını ifade etti.
İşte Yaycı'nın açıklamalarından bazı satır başları:
"Aslında fitili bunlar (Güney Kıbrıs) yakıyor. Problemi bunlar çıkarıyor. Türkiye, itiraz edince de "Sen niye itiraz ediyorsun? Benim için hukuki" diyorlar. Avrupa Birliği de hukuki diyorlar ve Türkiye'yi suçlu duruma düşürüyorlar. Yani bu hakikaten çirkeflik, amiyane tabiriyle affınıza sığınarak söylüyorum. Bu çirkeflik yani! Problemin ana kaynağı Güney Kıbrıs yönetiminin 2003 yılında yaptığı harekettir ve o haritayı esas alıp Türkiye'yi suçluyorlar.
"Çifte standart var"
2280 kilometre Akdeniz'in en uzun kıyısına ben sahibim. Orantılılık İlkesi diye bir ilke var. Ana karaların üstünlüğü, coğrafyanın üstünlüğü diye bir ilke var, ana karaların önünün kapatılmaması ilkesi var ve siz bu ilkelerin hepsini yok sayacaksınız. Çifte standart uygulayacaksınız. Ne İspanya'nın Fas'a yaptığı gibi... Norveç davası var. Romanya davası var. Onları da yok sayacaksınız, "hayır" bunu kabul edeceksiniz diyeceksiniz. Bu siyasi baskıyla olacak iş değil.
"Benim endişem..."
Devleti yönetenleri sıkıştırıyorlar. Neden? Çünkü ekonomik yaptırımlarla öyle bir noktaya getiriyorlar ki inanın yani "Burada bir huzur bulalım da bari bir şeyler verelim." insanları bu noktaya getirmeye çalışıyorlar. Bu çok tehlikeli bir gidiş. Benim endişem şudur: Günlük hesaplarla, asırlık geri dönülemez kayıplara neden olmak durumu."