Çiçek'ten terör özeleştirisi
Abone olTBMM Başkanı Cemil Çiçek terörle mücadelede taziye kadar tedbir konusunda da yoğunlaşılmasını söyledi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Türkiye-AB
Karma Parlamento Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, "Terörle
mücadele konusunda yüreği yanan bir ülkenin Parlamento Başkanı
olarak söylüyorum. Yakınlarının birini ASALA terör
örgütüne, birinİ PKK terör örgütüne şehit vermiş
bir Meclis Başkanı olarak konuşuyorum. Taziye mesajlarınızın
yoğunluğu kadar tedbir konusunda yoğunlaşmamız gerekiyor."
dedi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu
Toplantısında yaptığı konuşmada Türkiye - AB ilişkileri konusunda
önemli mesajlar verdi.
Türkiye’nin hiçbir zaman ana istikametinden, çağdaşlaşmadan ve
modernleşmeden asla taviz vermediğini söyleyen Çiçek, "Türkiye, AB
ile bütünleşecek ise tam da karar verme zamanıdır. Elbette biz
yolumuza devam edeceğiz. Çünkü bu bizim bilerek tercih ettiğimiz
bir husustur. Türkiye Cumhuriyeti ve demokrasiyi tercih etmek ile
doğru bir iş yapmıştır." dedi.
AB, üyeliğe evet dese de demese de Türkiye’nin çizgisinde bir değişiklik ve kırılmanın söz konusu olmadığını kaydeden Çiçek, "Biz millet olarak olanca gücümüz ve çabamızla Cumhuriyeti de demokrasiyi de çağdaş anlamda kurumsallaştırmaya, standartlarını yükseltmeye devam edeceğiz. Ancak işin bu noktasında bizim bu kararlılığımıza karşılık AB üyesi ülkelerin de bir karar verme zamanı gelmiştir. Üstelik buna mecburiyetleri de vardır, çünkü biz ahdi taahhütler çerçevesinde müzakereyi sürdürüyoruz. Önce evet deyip, sonra yan yollara sapmanın hiçbir anlamı yoktur. Önce evet deyip, problemleri nedeniyle üye edilmemesi gereken bir toplumu tam üye yapıp, onun arkasından Türkiye’nin üyeliğinin engellenmesini çok doğru bulmuyorum. Ahdi taahhütleri aykırı buluyoruz. Verdiği sözlerde durmak AB’nin değerleri arasında ise bunun bir anlamı varsa bu konudaki kararın da açık ve net olarak verilmesi gerekir." şeklinde konuştu.
"TÜRK HALKININ AB’YE DESTEĞİ YÜZDE 80’LERDEN YÜZDE 50’LERİN ALTINA DÜŞTÜ"
Müzakere süreci başladıktan sonra Türk halkının AB’ye desteğinin
yüzde 80’lerin üzerinde olduğuna dikkat çeken Çiçek, "Ama bir süre
sonra Avrupa’daki iktidar değişiklikleri sebebi ile, imtiyazlı
ortaklık gibi sulandırılmış bir kısım açıklamalar Türk halkının
desteğini yüzde 50’nin altına düşürmüştür. Dolayısı ile heyecan
kalmamıştır. Şu toplantı 2003’te, 2005’te yapılsaydı Türk halkı
tarafından çok büyük ilgi görürdü. Bugün geldiğimiz noktada AB
meselesine halkımız yeteri kadar ilgi göstermiyorsa bunun oturup
düşünülmesi gerekir. Bu iç sebeplerden kaynaklanan bir husus değil.
Halkımızda şöyle bir kanaat var, giderek bir iman haline gelmeye
başlıyor: ‘Siz ne yaparsanız yapın sizi almayacaklar’. Bu inancı,
bu şüpheyi doğuran bir kısım ülke liderlerinin yaptığı açıklamalar.
Bunu tekrar hareketlendirme işin doğrusunu yapmaya bağlıdır."
dedi.
Türkiye’nin müzakerelere devam etmek istediğini aktaran Çiçek, "Tam
üyelik hedefimiz.Bunun için de elden gelen çabayı, gayreti bugüne
kadar gösterdik bundan sonra da göstermeye devam edeceğiz."
ifadesini kullandı.
"SİZİN DE VİCDAN MUHASEBESİ YAPMANIZI İSTİYORUZ"
Çiçek şöyle devam etti: "Elbette bizim eksiklik ve noksanlıklarımız var. Bunu kabul ediyoruz. Ama şunu da kabul etmek lazım ki, yapamadıklarımızın mazereti olarak bunu söylemiyorum, bu yapamadıklarımızda sizin katkınız nedir? Sizin de bir vicdan muhasebesi yapmanızı istiyoruz. İki, bizim yapamadıklarımız var, doğrudur. Ama bunları niye yapmıyorsunuz, diyen ülkelerin de eksiklikleri vardır. Siz de bunları kabul etmelisiniz. Mesela, Türkiye bütün bu reformları çabaları terör ortamında yapıyor. Bugün insanlarımızın hayatı terör nedeniyle ciddi ölçüde sıkıntı içindedir. Bir insanlık belası ile Türkiye karşı karşıyadır. Terör ortamında reformları yapmanın ne kadar zor olduğunu ancak damdan düşüp ayağı kırılan bilir.Türkiye on binlerce insanını terörde kaybetmiş bir ülkedir. Hepimizin ortak değeri insan haklarıdır, özgürlüklerdir. Ama sayın üyeler, en temel hak hayat hakkıdır. Bütün hak ve özgürlükler yaşayan insan içindir. İnsanlar hayatlarını terörde kaybediyorsa ise, kaybettiklerimize hiçbir hak da lazım değil, özgürlük de lazım değil."
Türkiye’nin bu reformları insanların göz yaşı döktüğü bir ortamda yaptığını söyleyen Çiçek, "Bunun iyi takdir edilmesi ve bu mücadelede yalnız bırakılmaması gerekiyor. Doğrusunu isterseniz bir vicdan muhasebesi de bu noktada yapmanız gerekiyor. Acaba Türkiye’nin terörle mücadelesinde ortak değerleri taşıyan ülkeler olarak ne ölçüde yardımcı olduk, bunun değerlendirilmesi yapılmalı." dedi.
Bu sözlerine açıklık getirmek istediğini aktaran Çiçek, "Bir örgüt kadın çoluk çocuk demeden 15 Ağustos 1984’te 30’dan fazla insanı katlediyor. Ama AB üyesi ülkelerin bu örgütü terör örgütü kabul etmesi 2002’dir. Acaba 1984’ten 2002’ye kadar bu örgüt bir hayır kurumu muydu, bir düşünce kuruluşu muydu? 30 binden fazla insanı öldürüyor, 2002’ye gelinceye kadar terör örgütü olarak kabul edilmiyor. Peki 2002’den sonra, bu örgütü terör örgütü olarak kabul ettik, yaptığımız olumlu katkılar nelerdir diye bir listesini çıkarmamız gerekir." diye konuştu.
“BU ÖRGÜT BİZİM ÇOCUKLARIMIZI KURŞUN İLE ÖLDÜRÜYOR SİZİN ÇOCUKLARINIZI UYUŞTURUCU TABLET İLE"
Bir hususa özellikle dikkat çekmek istediğini belirten Çiçek, "Bu terör örgütü bizim insanlarımızı kurşun ile öldürüyor, sizin çocuklarınızı uyuşturucu tableti ile. Bunun altını özellikle çiziyorum. Neticede bir ölüm söz konusu ise, ister uyuşturucudan ister namludan çıkan kurşundan, insanlarımızın hayatını korumak, hukukunu korumak noktasında iş birliği yapmamız da bir zaruret var. Kaldı ki altına imza koyduğumuz sözleşmelerde terörle mücadelede en temel kura ya yargıla ya iade et. Tam yargılama yapılıyor mu? Doğrusunu isterseniz bizde davaların uzun sürdüğü konusunda benim de düşüncem var. Ancak işte davalar açtık deyip, neticelenmiş Avrupa’da kaç dava var? Terör örgütü ile ilgili kaç dava var ve verilen ceza nedir? İkincisi geriye dönüp bakalım kaç tane terör örgütü mensubu iade edilmiş. Suçluların iadesi anlaşması fantezi bir anlaşma değil, bunun gereğinin yapılması lazım." dedi.
"TAZİYE MESAJLARININ YOĞUNLUĞU KADAR TEDBİR KONUSUNDA YOĞUNLAŞMAMIZ GEREKİYOR"
Çiçek, "Terörle mücadele konusunda yüreği yanan bir ülkenin
Parlamento Başkanı olarak söylüyorum. Yakınlarının birini
ASALA terör örgütüne, birinİ PKK
terör örgütüne şehit vermiş bir Meclis Başkanı olarak konuşuyorum.
Taziye mesajlarınızın yoğunluğu kadar tedbir konusunda
yoğunlaşmamız gerekiyor.” ifadesini kullandı.
Üzücü olaylar gerçekleştiğinde en önce taziye mesajlarının AB
ülkelerinden geldiğini dile getiren Çiçek, “Acımızı paylaştığınız
için memnun oluyoruz. Ancak terör meselesinde bunun ötesinde daha
yoğun bir işbirliği gerektiriyor. Daha birlikte yapacağımız çok
şeyin olduğu açıkça ortada." şeklinde konuştu.
Türkiye’nin reformları öncelikle kendi halkının ihtiyacı ve talebi olduğu için yaptığını kaydeden Çiçek, “Sizin hatırınıza değil. Demokrasi konusunda eksiklerini gidermeye, demokrasisini kurumsallaştırmaya, eksiklerini gidermeye gayret ediyor. Bundan sonra da gayret edecektir. Ama sizinle bir yola çıktık. Bizler de sizler de yükümlülüklerimizi yerine getirmemiz lazım." dedi.
Türkiye’nin kendine özgüveni olan bir ülke olduğunu vurgulayan Çiçek, "Halkımızın demokrasiye inandığını ve benimsediğini biliyoruz. Demokrasi konusunda bizim vatandaşlarımız, Meclis Başkanı olarak bizden çok daha ileridedir. Bunu da iyi anlamınızı ifade etmek istiyorum." diye konuştu.
"ADİL BİR RAPOR YAZMANIZI ARZU EDİYORUZ"
Toplantının önemli olduğunu dile getiren Çiçek, şunları aktardı: "Beklentimiz odur ki, rapor yayınlayacaksınız, Türkiye’de ne oluyor ne bitiyor? Eksiklerimizi yazabilirsiniz. Bundan çekindiğimiz yok. Burada adil olmanızı, adil bir rapor yazmanızı, olup bitenleri daha objektif daha soğukkanlı değerlendirmenizi arzu ediyoruz. Bir arzum daha var, bu raporlarda yeteri kadar göremediğim. Türkiye gerçekten bu konuda daha hızlı gitmek istiyor. Bu müzakereleri daha süratli götürmek istiyor. O raporların çok adil olduğunu söyleyebilmem için şahsen sizin de bir özeleştiri yapıp, Türkiye daha ileri bir noktaya neden gelemedi bize, düşen kusur nedir diye, kendi kusurlarınızı o raporda görmek isteriz. O olmadığı sürece bu raporların Türkiye’de münakaşası olacaktır, bir kısım olumsuz değerlendirmeleri de olacaktır."