Çiçek'ten ilahiyatçılara çağrı
Abone ol"Süklüm püklüm oturmayın" diyen Çiçek, İmam Hatip soruruna bilimsel çözüm bulunmasını istedi.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, imam hatip tartışmalarına farklı bir
bakış açısı getirdi. İmam hatiplerin günün ihtiyaçlarına cevap
vermediğini belirten Çiçek, “Profesör ve doçent unvanlı
ilahiyatçılar sırça köşklerinden çıkarak bu soruna bilimsel bir
çözüm üretmeli. Din tartışmasının olduğu yerde süklüm püklüm
dolaşmasınlar. Şunu çok net olarak söylüyorum, ilahiyatçılar çok
büyük bir tarihî sorumlulukla karşı karşıyadır.” dedi. Çiçek’e göre
tartışma yanlış bir üslupla yapılıyor. Diyanet teşkilatının topluma
yeterli ve kaliteli düzeyde din hizmeti vermediğine dikkat çeken
Bakan Çiçek, “Diyanet, klasik programlarla sadece kandil
kutlamaları yapan bir teşkilat olmaktan kurtulmalıdır.”
değerlendirmesini yaptı. Zaman’ın Ankara temsilciliğini ziyaret
eden Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Çiçek, imam hatipler ve YÖK
Yasa Tasarısı hakkında önemli açıklamalar yaptı. Üniversitelerdeki
eğitim kalitesinin düşük olduğunu kaydeden Çiçek, özel sektörün iş
ilanlarında belli başlı 3–5 üniversitenin mezununun arandığını
söyledi. Çiçek, YÖK yöneticilerinin ideolojik tartışmalara girmek
yerine üniversitelerdeki kaliteyi artırmaları gerektiğini
vurguladı. Bakan Çiçek, imam hatip okulları ve ilahiyat
fakültelerinin bugünkü haliyle kaliteli din görevlisi yetiştirmek
ve topluma iyi bir din hizmeti verme noktasında yetersiz kaldığını
dile getirdi. İmam hatip modelinin 2003 Türkiye’sinin ihtiyaçlarına
cevap veremeyeceğini ifade eden Çiçek, “Çünkü imam hatip okulları
1950 yıllarının şartlarında ortaya çıktı. 2003’te hâlâ geçerli
model bu mu olmalıdır? Bu sorun ideolojik tartışma ortamı içine
çekilmeden soğukkanlı bir şekilde ele alınmalı, ilahiyatçılar
bilimsel araştırmalar yaparak ihtiyaçları karşılayacak çözümler
üretmeli.” dedi. lahiyatçıların sorumluluğu büyük Çocuklarını imam
hatip liselerine gönderen ailelerin büyük bir kısmının çocukları
imam, müftü, vaiz olsun diye değil dinini öğrensin diye bu okulları
tercih ettiklerini anlatan Çiçek, toplumdaki gözlemlerine dayalı
olarak şu değerlendirmeyi yaptı: “İnanışımıza göre babanın ve
ailenin en önemli görevlerinden biri çocuğuna dinini öğretmektir.
Bir baba çoğu zaman hem kendisi hem de zamanı yetersiz olduğu için
dinini öğrensin diye çocuğunu imam hatip okuluna gönderiyor.
(Çocuğum mühendis, doktor olsun ya da istediği mesleği seçsin; ama
dinini de öğrenmiş olsun.) şeklinde düşünüyor.” İmam hatip
okullarının bugün daha çok lise eğitiminin yanında bir de dinî
eğitim verilmesi talebine cevap verdiğini söyleyen Çiçek, buna
karşılık kaliteli din görevlisi yetiştirme noktasında yetersiz
kaldığını vurguladı. Çiçek, “Toplumda böyle bir ihtiyaç varsa bunu
ille de imam hatip modeli içinde mi gerçekleştirmek lazım? Yoksa
bir çaba içine girip günün şartlarına göre ihtiyacı
karşılayabilecek başka arayışlar olabilir mi?” diye sorarak konunun
bilimsel bir şekilde tartışılmasını istedi. Çiçek, dinî hayatla
ilgili bu ciddi konunun siyasetçilere bırakılmaması uyarısında
bulunarak ilahiyatçılara çağrı yaptı. İlahiyat fakültelerinde
profesör, doçent unvanlı din alanında uzman çok sayıda akademisyen
olduğunu hatırlatan Çiçek, şunları söyledi: “İlahiyat
fakültelerindeki profesör ve doçentler lütfen sırça köşklerinden
çıksınlar. Din tartışmasının olduğu yerde ilahiyatçılar büyük bir
tarihî sorumlulukla karşı karşıyadır. Bu konuda uzmanlar doğruları
söylemezlerse iş tezgahtarlara, siyasilere kalıyor. En büyük vebal
ve sorumluluk ilahiyat fakültelerindedir. Maalesef hiçbir fakülte
çıkıp da bu işin aslı şudur, tarzında bir çalışmaya öncülük
etmedi.” “Din tüm dünyada yükselen bir değer haline gelmiştir.”
diyen Çiçek, Türkiye’de hâlâ ideolojik bir şekilde ‘Din devleti
olur mu olmaz mı?’ tartışması yapılırken dünyada konseptin
değiştiğini “dinden faydalanan devlet” kavramının gündemde olduğunu
belirtti. Çiçek, Sovyet blokunun dağılmasıyla dinî anlamda bir
boşluk çıktığını ve dinler arasında bir rekabet yaşandığını
söyledi. Bu rekabetle Türkiye’de de misyonerlik faaliyetlerinde
artış olduğunu ifade eden Çiçek, bu faaliyetleri yasaklarla önlemek
yerine dinî hizmetlerin geliştirilmesi ve toplumun
bilinçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Misyonerlik
faaliyetlerinin önlenmesi için Diyanet’in kendilerine bir yasa
tasarısı hazırlanması talebinde bulunduklarını anlatan Çiçek, “(Biz
hak dinin mensubuyuz, en son din, en mükemmel din bizim
diyeceksiniz.) bunun arkasında yan gelip yatacaksınız, hiçbir ilmi
çaba ortaya koymayacaksınız. Sonra da yasaklarla engellemeye
çalışacaksınız. Bu konuda şikayeti olanlar başkaları nasıl
çalışıyorsa kendileri de çalışsın. En büyük sorumluluk yine
ilahiyat fakültelerine ve Diyanet’e düşer.” diye konuştu. Diyanet
özeleştiri yapsın Çiçek, Diyanet’in sadece kandil kutlamaları yapan
bir teşkilat olmaktan da çıkması gerektiğini dile getirdi. Çiçek,
“Artık klasik konserve programlarla Türkiye’de din hizmeti
gitmiyor. Her kandil gecesinde konservenin kapağını açıp aynı
kasideyi aynı mevlidi sunmakla din hizmeti yaptığımızı sanıyoruz.”
diyerek Diyanet’in ve ilahiyat fakültelerinin ciddi bir özeleştiri
yapmasını istedi. Çiçek, YÖK Tasarısı tartışmalarına ilişkin eğitim
ve üniversitelerdeki kalite düşüklüğüne dikkat çekerek “Türkiye’nin
temel problemi eğitim, eğitim alanındaki en büyük sorun da
kalitesizliktir. Türkiye’nin komşularını saymak ekmek parası
kazanmaya yetmiyor.” dedi. Özel sektörün iş ilanlarında belli başlı
3-5 üniversite mezununun arandığına işaret eden Çiçek, YÖK
yöneticilerinin bu ilanlara bakarak ideolojik tartışmalar yerine
kaliteyi artırmaları gerektiğini vurguladı. Çiçek, YÖK’le ilgili
olarak şu eleştirileri yöneltti: “Kaliteyi yükseltecek çalışmalar
yapmak yerine herkes kendi açığını kapatabilmek adına ideolojik
militanlığa soyunuyor. Ya da görevlerinin bitimini takiben (Acaba
nasıl popüler kalırım?) diye bir çaba içine giriyorlar. Bunların
özgül ağırlığı koltuklarından geliyor. Koltuk gidince net
ağırlıkları bir şey ifade etmiyor. Bir kısmı giderayak gürültü
patırtı çıkarıyor; ama kimse yutmuyor artık.”