Çiçek yüzde 10 barajını savundu
Abone olBaşbakan Erdoğan'ın yüzde 10'luk seçim barajıyla ilgili yaptığı açıklamalara Adalet Bakanı Cemil Çiçek'ten destek geldi. Çiçek istikrara vurgu yaptı.
Adalet Bakanı Çiçek, bugün Akyurt'ta Solenne Ofis Mobilya
Fabrikası'nın açılış törenine katıldı. Açılışın ardından basın
mensuplarının gündemdeki konulara ilişkin sorularını cevaplayan
Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yüzde 10'luk seçim
barajıyla ilgili yaptığı açıklamaların ve CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal'ın bu açıklamalara yönelik eleştirilerinin hatırlatılması
üzerine, bu tartışmanın Avrupu Birliği (AB) İlerleme Raporu'nun
yayınlanmasından sonra da gündeme geldiğini hatırlattı. Yüzde
10'luk seçim barajının düşürülmesinin doğru olmayacağına değinen
Çiçek, Türkiye'nin, hükümetin gerçekleştirdiği reformları
sürdürebilmesi için istikrarlı bir siyasi yapıya ihtiyacı olduğunu
belirterek, "Acımasız rekabet dünyasında Türkiye'nin hakettiği yeri
alması için bu istikrara ihtiyacı var. Bu da, ya barajlarla ya da
başkanlık sistemiyle olmalı" şeklinde konuştu. Seçim barajı oranını
düşürmenin ülke için bir fayda sağlamayacağını kaydeden Çiçek,
barajı oranını düşürmenin Türkiye'yi çok parçalı siyasi bir yapıya
iteceğini söyledi. Yüzde 10 barajının belli bir istikrar
sağladığını belirten Çiçek, bunun yanında bu oranın seçmen
iradesini tam olarak yansıtmadığı yönündeki ifadelerin de dikkate
alınması gerektiğini kaydetti. Çiçek şöyle konuştu: "Türkiye iki
şeyi dengelemek zorundadır. Bir tarafta yapılan seçimler sonucunda
mutlak suretle bir istikrar temin edilmeli. Tek başına bir parti
iktidar olabilmeli. Yapısal değişimleri sağlamalı. Öbür taraftan da
vatandaşın iradesinin Meclis'e olabildiğince yansımasına imkan
verecek bir düzenleme yapılmalıdır. Bunun da yolu önemli sayıda
milletvekilinin yüzde 10 barajıyla seçilmesidir. Geri kalan belli
sayıda milletvekilinin de Parlamento'da bir başka şekilde temsiline
imkan vermek suretiyle, parlamenter sistem içinde bunu çözmek
mümkündür. Daha önce Türkiye milletvekilliği sistemi Anayasa
Mahkemesi'nin önüne kadar gitti. Oradaki gerekçeleri dikkate alarak
bir düzenleme yapılabilir. Bu tür çalışmalar bir hükümet
tasarrufundan ziyade parlamento çatısı altında yapılır. Daha çok
milletvekillerinin çabalarıyla gerçekleştirilen düzenlemelerdir.
Böyle bir arzu varsa bu yapılabilir. Benim bir endişem var. Biz bu
çalışmaları çok süratli bir şekilde yapabiliriz ama 'Seçim Kanunu
çalışmaları yapılıyor' diye vatandaşlara, Türkiye'ye yatırım
yapacaklara yanlış bir imaj da veririz. Bundan kaçınmak lazım.
Seçim Kanunu yapılıyor diye 'Arkasından seçim geliyor' gibi yanlış
bir zemine de bu tartışmaları çekmemek gerekir. AK Parti Hükümeti
olarak ve parti olarak bizim gündemimizde seçim yoktur. Seçim
kanunuyla ilgili bir değerlendirme yapılıyor diye, hemen bunun
arkasından 'seçim geliyor' diyen belli kesimlerin beklentilerini
boş yere değerlendirmiş olmayalım. Türkiye'de süresi gelinceye
kadar bir seçim söz konusu değil." "KUR'AN OKUMANIN KAÇAĞI OLMAZ"
AK Parti'nin Seçim Kanunu ile ilgili bir çalışma başlatıp
başlatmayacağı sorusu üzerine Çiçek, parti adına konuşamayacağını
ifade etti. Başbakan Erdoğan'ın bu yönde bazı açıklamalarda
bulunduğuna işaret eden Çiçek, "Benim endişem, 'Seçim Kanunu
geliyor, arkasında seçim vardır' deyip Türkiye'yi lüzumsuz bir
beklentiye sokmamak lazım. Türkiye'nin daha yapılacak çok işi var.
Onları sekteye uğratmamalı ve yatırım yapacak olanlara 'Dur bakalım
ne olacak' sorusunu sordurmamamız lazım. Kesinlikle erken seçim
yoktur. Bunun gerekçesi de yoktur" açıklamasında bulundu. Çiçek,
kaçak Kur'an kurslarına ceza indirimiyle ilgili düzenlemeye yönelik
bir soru üzerine, soruyu soran basın mensubunun "Kaçak Kur'an
kursu" tabirini eleştirdi. Çiçek, "Elektriğin kaçağı olur, başka
şeyin kaçağı olur da Kur'an okumanın kaçağı olmaz" dedi. Normal
şartlarda vatandaşa dinini öğretmenin, zorunlu olanlar ve isteğe
bağlı olanlar şeklinde Anayasa emri gereği devletin görevi olduğunu
vurgulayan Çiçek, devlet görevini ne kadar iyi yaparsa bu tür
tartışmaların gereğinin kalmayacağına işaret etti. Devletin
görevini yapmaması ve bir hizmet kusuru işlemesi halinde bu
tartışmaların daha yıllarca süreceğini kaydeden Çiçek, devletin bu
alanda bir takım düzenlemeleri mutlak suretle yapması gerektiğini
ifade etti. Çiçek, "Devletin burada bir hizmet kusuru var. Bunu
görmemezlikten geliyoruz. Bugün Türkiye'de 15 yaşından küçük
olanların devletin açtığı kuran kurslarına gitme imkanı yoktur. 12
yaşından küçüklerin yaz kurslarına gitme imkanı yoktur. Ortada
böyle garip bir durum var. Bir taraftan Avrupa, bir taraftan
demokrasi, bir taraftan laiklik. Hiçbir AB ülkesinde '12 yaşındaki
küçükler kendi dinini öğrenemez' diye bir yasak söz konusu
değildir. Problemin bu kısmı görülmeden 'Bu iş kaçak mıydı değil
miydi' şeklindeki tartışma sadece biraz demagoji içerir. Bunu
zamanında yeteri kadar yaptık. CHP'ye de burada çağrıda bulunmak
istiyorum. Birçok düzenlemeyi birlikte yaptık. Bunlar iyi de oldu.
Bu tartışmaları ebediyen bitirmek istiyorsak işbirliği içinde
Anayasa'nın 24. maddesindeki direktif doğrultusunda bir çalışmayı
yapmamız lazım. Ben dine saygılıyım şeklindeki bir beyan saygıdeğer
bir beyandır ama sorunun çözümüne hiçbir katklür. Daha önce Türkiye
milleı sağlamıyor" değerlendirmesinde bulundu. BELÇİKA'NIN FEHRİYE
ERDAL KARARI Çiçek, "Türban sorununu da CHP ile uzlaşarak çözmeyi
düşünüyor musunuz?" şeklindeki soru üzerine, her türlü problemi
ikide bir rejim tartışması, laiklik tartışması yapmak yerine
sorunları çözerek yarına ulaşmaları gerektiğini kaydetti. 50 yıldır
tartışılıp bir yere getirilemeyen birçok sorun bulunduğunun altını
çizen Çiçek, ideolojik ve siyasi yaklaşımların öne geçtiğini,
sorunun da ortada kalmaya devam ettiğini anlattı. Bugün Türkiye'de
bir eğitim sorunu bulunduğunu belirten Çiçek, eğitim sorunu içinde
de din eğitiminin özel bir önem taşıdığını dile getirdi. Kimsenin
ideolojisine göre, partisine göre bu değerlendirmeyi yapmaması
gerektiğini vurgulayan Çiçek, bunların, sorunun çözümüne katkı
sağlamadığını kaydetti. Çiçek sözlerini şöyle sürdürdü: "Belki Ceza
Kanunu'nun 263. maddesi vesilesiyle bunu bütün boyutlarıyla
tartışma imkanı buluruz. Bir çalışmayı başlatabilirsek, CHP 'ben
buna varım' diyorsa, buna katkı sağlayacaksa bu iş için Meclis'i
olağanüstü toplantıya çağırmaya bile değer. Çünkü toplumu lüzumsuz
gerginliklerin içine sokmaya zaman da yok, bundan fayda da
gelmiyor." Adalet Bakanı Çiçek, Fehriye Erdal konusunda bir gelişme
olup olmadığı sorusuna ise, "Hukuki bir süreç Belçika'da sürüyor.
Bu kişinin terörist olduğunda tereddüt yok. Biz onu yargılamak
istedik. Uluslararası sözleşme gereği iadesini istedik. Bir kısım
gerekçelerde bu iade yapılmadı. Biz yargılayacağız denildi.
'Buyurun yargılayın' dedik ama öyle anlaşılıyor ki, yargılanmaması
yönünde bir karar çıktı. Yargılamayacaksanız iade edin. Bunlar
yapılamazsa terörde işbirliği lafı havada kalıyor. Terörle
mücadelede uluslararası dayanışma lafı havada kalıyor. Teröristler
bu boşluklardan istifade ederek pek çok insanın ocağını söndürmeye
devam ediyor. Uluslararası camia üzücü olayların sonunda taziye
mesajları göndermek yerine somut adımlar atmalı ama geldiğimiz
nokta o ki taziye mesajları göndermekteki gayretleri, birlikte adım
atma noktasında müstaceliyet içinde olmuyor. Türkiye terörün her
türlüsünün acısını çekmiş dünyadaki tek ülkedir. Bunun acısını
yaşamaya da devam ediyor. Ama buna karşılık bir takım ülkeler
Türkiye'nin çektiği bu sıkıntıyı yeteri kadar değerlendiremiyor.
Pek çok yabancı heyet geliyor. Bazı yerleri ziyaret ediyorlar.
Temenni ederim ki en evvel Ankara'da bulunan büyükelçiler Bilkent'e
giderken orada TSK'nın bir rehabilitasyon merkezi var. Gitsinler
terörün ne acımasız bir bela olduğunu, oradaki insanları görmek
suretiyle bunun gerçek yüzünü kavrama imkanını bulsunlar. Orada
vatanı uğruna, milleti uğruna kolu kopmuş, bacağı kopmuş, en hayati
organlarını kaybetmiş gencecik insanlar rehabilite ediliyor. Hemen
de yanı başımızda. Bir Cumartesi günü, bir Pazar günü, bir İnsan
Hakları günü gidip oradaki rehabilitasyon merkezini de bir ziyaret
etsinler. Bir gün bu belanın kendilerini de bulabileceğini
görebilme adına, o gerçekleri bir defa daha görme imkanını hep
beraber bulalım" yanıtını verdi.