Çiçek Ortadoğu çağrısında bulundu
Abone olTBMM Başkanı Cemil Çiçek, bazı ülkelerin meclis başkanlarına mektup yazarak Suriye ve Mısır konusunda çağrıda bulunacağını söyledi. <br/>Çiç...
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, bazı ülkelerin meclis başkanlarına
mektup yazarak Suriye ve Mısır konusunda çağrıda bulunacağını
söyledi.
Çiçek, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Toplantıya, TBMM İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün de katıldı.
Türkiye’nin 2010 yılında, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da başlayan ve
halkın meşru taleplerine dayanan demokratikleşme ve dönüşüm
sürecini başından itibaren desteklediğini belirten Çiçek, "Zira
bölgede, demokratikleşme hareketleri kalıcı istikrar ve barışı
sağlayabilir. Ortadoğu’daki demokratikleşme süreci, halk iradesine
dayalı yönetimleri işbaşına getirerek, bir anlamda bölgenin
gecikmiş bir şekilde olsa bile, içinde bulunduğumuz yüzyılla
buluşmasını sağlayacak tarihi önemde bir süreç olarak görülmelidir"
dedi. Suriye ve Mısır’da yaşanan gelişmeler ve olumsuzluklara
rağmen bölge halklarının demokrasi ve insan hakları bağlamındaki
beklentilerinin devam ettiğini kaydeden Çiçek, "Bölge halklarına
güven duymalıyız. Burada önemli olan, uluslararası toplumun ve bu
arada parlamentoların bölgenin demokratikleşme çabalarına yeterli
desteği sağlamasıdır" dedi.
"YÜZDE 52 OYLA SEÇİLMİŞ CUMHURBAŞKANI GÖREVDEN ALINDI"
Mısır’da yaşanan darbede yüzde 52 oyla seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın
görevden alındığını anımsatan Çiçek şunları söyledi: "Cumhurbaşkanı
Mursi’nin Mısır tarihinde özgür seçimle işbaşına gelmiş ilk
Cumhurbaşkanı olması, meselenin önemini ortaya koymaktadır.
İlaveten, bir referandumla yürürlük kazanan Anayasa askıya
alınmıştır. Parlamento feshedilmiştir. Bu veriler ışığında,
Türkiye, Mısır’da yaşanan müdahaleyi darbe olarak nitelemiştir.
Mısır’daki 3 Temmuz tarihli askeri müdahaleyi darbe olarak
niteleyen tutumumuzun haklılığı bilahare yaşanan gelişmelerle de
görülmüştür. Mısır’da darbe karşıtı gruplar 30 Haziran’dan bu yana
3 bin 500 kadar insanın öldüğünü, 10 binden fazla insanın
yaralandığını açıklamıştır. Son iki ayda Mursi’nin bir yıllık
yönetiminde hiç yaşanmayan can kayıpları yaşanmıştır. İfade ve
medya özgürlüğü kısıtlanmıştır. Ülkede olağanüstü hal ve geceleri
sokağa çıkma yasağı uygulamasına geçilmiştir."
Türkiye’nin yakın çevresinde demokrasi temelinde sürdürülebilir
siyasi yapılanmalara sahip ülkeler görmek istediğini belirten
Çiçek, "Mısır konusundaki tutumumuz da bu anlayışla şekillenmiştir.
Mısır’da yaşanan demokrasi karşıtı gelişmelere ve insan hakları
ihlallerine verdiğimiz tepkiler, yapılan açıklamalar bu çerçevede
görülebilir. Barışçı gösteri hakkını kullanan silahsız sivillere
ateş açılması ve bu insanların keskin nişancı ateşine maruz
kalmaları kabul edilemez durumlar ortaya çıkarmıştır. Yaşananlar
katliam derecesine varmıştır" diye konuştu.
Mısır’da yaşananların bir geriye gidiş olduğunu belirten Çiçek,
"Uluslararası toplum da bu katliamları güçlü şekilde kınamıştır.
Münferit olaylar veya göstericilerin yanında silah bulunduğu
iddiaları, ülkede yaşanan ölümleri ve yıkımı haklı gösteremez.
Yüzde 52 oyla seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi gözaltında tutuluyor
iken Mübarek serbest bırakılmaktadır. Bu da darbenin ne kadar
mübarek olduğunu gösteriyor. Askeri darbe yoluyla ülkeye demokrasi
getirileceğini savunan çevreler için Mübarek’in serbest bırakılması
önemli bir ders durumundadır" dedi.
"MISIR’DA GERÇEK İSTİKRAR HALKIN İRADESİNE DAYALI YÖNETİMLERLE
SAĞLANABİLECEK"
Mısır’da ve bölgesinde gerçek istikrarın halkın iradesine dayalı
yönetimlerle sağlanabileceğine işaret eden Çiçek, "Kısa vadede
istikrar görüntüsü için uzun vadeli istikrar feda edilemez. Bu
bakımdan, demokratik rejimlerin oluşması, insan hak ve
özgürlüklerine saygı gösterilmesi bölgesel barış ve istikrar için
şarttır. Mısır’ın ağırlıklı konumu, bu ülkede uzun vadeli
istikrarın teminat altına alınmasını ayrıca önemli kılmaktadır"
dedi.
Uluslararası toplumun yeteri kadar tepki göstermemesini eleştiren
Çiçek, şunları söyledi: "Uluslararası toplumun, asıl hedef olan
demokrasi doğrultusunda çalışması gerekir. Bu noktada ortak ve net
bir tutum takınılması uluslararası toplumun sorumluluğudur.
Ülkemizin diplomatik çabaları ve yapılan açıklamalar uluslararası
aktörlerin demokrasi yanlısı ortak ve net bir tutum belirlemesi
hedefine yöneliktir. Gelinen aşamada ne yapılacağı sorusu
önemlidir. Buna verilecek cevap, Mısır’da tüm grupların uzlaştığı,
sivil bir yol haritasına ihtiyaç olduğudur. Darbe karşıtı grupların
dışlandığı bir süreç ülkeye arzulanan istikrarı getiremez. Siyasi
sürecin kapsayıcı olması isteniyor ise Mursi ve diğer siyasi
tutukluların bir an önce serbest bırakılmaları elzemdir. Diyalog ve
uzlaşı için samimi adımlar atılması ve siyasi tutuklamalara son
verilmesi gerekir. Mısır’ın ivedilikle demokrasiyi yeniden inşa
etmesini diliyoruz. Anayasal meşruiyetin ülkede hakim kılınması
gereklidir. Mısır’da gecikmeden düzenlenecek adil ve özgür
seçimlerle halk iradesine dayalı bir parlamento kurulması
hedeflenmelidir. Uluslararası toplum güçlü ve ortak bir tutumla,
Mısır’da demokratik sürecin başlatılması ve insan haklarının
korunması hususunda gerekli mesajları vermelidir."
Çiçek, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun, Mısır’da yaşanan olaylarla
ilgili yerinde inceleme talebinin Mısır tarafından reddedildiğin
söyledi. Suriye konusunda da değerlendirmelerde bulunan Çiçek,
bölgede 100 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini söyledi.
Türkiye’nin Suriye’de yaşanan gelişmeleri en başından bu yana büyük
bir dikkatle ve yakından izlediğini belirten Çiçek, "Gerek
bölgesel, gerek uluslararası düzeyde son derece olumsuz yansımaları
olan Suriye’deki ihtilafın, bölgenin güvenlik ve istikrarı
üzerindeki etkileri ağırlaşmaktadır. Ülke içinde 5 milyona yakın
kişinin yerlerinden edilmiş, 2 milyon Suriyeli de komşu ülkelere
sığınmıştır. BM makamları tarafından yapılan açıklamalar, bu iki
milyon kişinin 1 milyonunu çocuklarını oluşturduğunu ortaya
koymaktadır. Ülkedeki altyapının uğradığı yıkım sonucu 100 milyar
Dolara ulaşan ekonomik tahribat, vahametini artıran bir insani
trajedi ile karşı karşıya olunduğunun en açık göstergesidir.
Suriye’de, iki yıldır ortaya kararlı bir tavır koyamayan
uluslararası toplumun hareketsizliği ve çıkar mücadelelerinin
sürdürülmesi neticesinde kimyasal silah kullanımına imkan sağlayan
bir ortam yaratılmıştır. BM Araştırma Misyonunun Şam’da bulunduğu
bir dönemde gerçekleştirilen bu vahşetin sorumluları yaptıklarının
hesabını verecektir. Böyle vahşi bir saldırı hiçbir şekilde akla ve
izana sığmamaktadır. Kimyasal silah kullanımı bir insanlık suçudur
ve kabul edilmesi mümkün değildir. En güçlü şekilde kınıyorum. Bu
suça karşı hemen tedbir almayanlar, seyirci kalanlar bu suçu ve
benzerlerini cesaretlendiriyor demektir.Uluslararası toplum ve
Birleşmiş Milletler insanlık vicdanı ve tarih önünde ciddi bir
sınamayla karşı karşıyadır. Uluslararası hukukun vahim bir ihlalini
teşkil eden ve insanlığa karşı suç niteliği taşıyan bu katliam
karşısında BM Güvenlik Konseyi’ni Birleşmiş Milletler yasasından
doğan sorumluluklarını artık yerine getirmeye davet ediyoruz.
Gerekli önlemler alınıncaya kadar, bu katliamı yapanlara cesaret
verilecek ve başka katliamlara kapı aralanacaktır. Uluslararası
toplum tek sesli olarak hareket etmesi gerekmektedir. Geçen bu
kadar zaman içerisinde ne uluslararası toplum ne de demokrasi ve
hak ile hukuk adına açıklama yapan veya rapor yayınlayanlar, henüz
ne somut bir adım atmayı ne de caydırıcı bir tutum sergilemeyi
başarabilmişlerdir. Kaldı ki ihtilafın, bölgesel güvenlik ve
istikrar üzerindeki yansımaları da yoğunlaşmaktadır. Son olarak,
Lübnan’da iki THY pilotunun Suriye ile bağlantılı kabul edilemez
iddialar gerekçe gösterilerek kaçırılması ile Beyrut’ta
gerçekleştirilen terör saldırıları, Suriye’deki durumun bölgemizin
barış ve istikrarına karşı yarattığı tehdide yeni örnek teşkil
etmiştir" diye konuştu.
Suriye’deki ihtilafın Türkiye için yarattığı tehdit ve risklere
dikkat çeken Çiçek, şöyle konuştu: "Sınır bölgelerimizde yaşayan
vatandaşlarımız, karşı taraftan gelen havan topları ve mermilerin
tehdidi altında günleri büyük bir korku ve endişe içinde
geçirmektedirler. BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye’de yaşanan trajedi
ve rejimin izlediği zalimce politikaların yarattığı istikrarsızlık
karşısında bugüne kadar gereken adımları atamaması, karşı karşıya
bulunduğumuz sorunların giderek büyümesine yol açmaktadır.
Suriye’nin ulusal birliği ve toprak bütünlüğü Suriye halkı için
olduğu kadar bizim için de büyük önem taşımaktadır. Hangi etnik
kökenden, din ve mezhepten olursa olsun tüm Suriyelileri kucaklayan
meşru, demokratik ve anayasal eşitliğe dayalı bir sistemin
kurulmasını arzuluyoruz. Bu anlayıştan hareketle, Suriye halkının
meşru talepleri doğrultusunda soruna bir an evvel siyasi bir çözüm
bulunmasına yönelik çabalara destek veriyoruz."
Türkiye’nin şiddetten kaçan tüm Suriyelilere kapılarını açık
tuttuğunu ve 21 barınma merkezinde 200 bini aşkın Suriyeli’nin
bulunduğunu belirten Çiçek, "Barınma merkezlerinin dışında, sınır
illerimizde ikamet edenlerle birlikte ülkemizde bulunan Suriyeli
sayısı 500 bine ulaşmış bulunmaktadır. Ülkemizin, Suriyeli
misafirlerimizin ihtiyaçlarının karşılanması için yaptığı harcama,
BM kriterlerine göre 1,5 milyar doları aşmıştır. Türkiye, yaşanan
bu trajediye münhasıran insani perspektiften yaklaşmakta; imkanlar
ölçüsünde gerekli yardımı sağlamaya gayret göstermektedir. Ancak,
yaşanan trajedinin yükselen boyutu, beraberinde getirdiği
sorunlarla mücadelemizi giderek zorlaştırmaktadır. Ülkemize yönelik
göç akınını layıkıyla karşılayabilmek bakımından tüm imkan ve
kabiliyetlerimizi seferber etmemize karşın, bu durumun elimizdeki
kaynaklar ve sağlanan mütevazı dış yardımlarla idamesi mümkün
görünmemektedir. Bu itibarla, soruna Suriye içerisinde çözüm
bulunması imkanlarının araştırılması giderek daha önem
kazanmaktadır" dedi.
(İHA)