Çiçek, Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a yönelik suçlamalarını değerlendirdi
Abone olTBMM Başkanı Cemil Çiçek, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Reyhanlı saldırılarına ilişkin Başbakan Erdoğan’a yönelttiği suçlamaları değerle...
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun
Reyhanlı saldırılarına ilişkin Başbakan Erdoğan’a yönelttiği
suçlamaları değerlendirdi.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ile görüşmesinin ardından
Türkiye’nin AB Daimi Temsilciği’nde Türk gazetecilerle bir araya
gelen Çiçek, "Avrupa Birliği’ne üye olmak için yaptığımız Ankara
Anlaşması’nın üzerinden 50 yıl geçti. Türkiye, 50 yıldan bu yana
bir devlet politikası olarak stratejik bir tercih ve hedef olarak
AB’ye tam üye olmak istemektedir. Aradan geçen 50 yıllık süre
içerisinde AB ile inişli çıkışlı, bazen dipfirize koyduğumuz
dönemler olmuştur. Ama netice itibariyle Türkiye, AB ile müzakere
yapan bir ülke konumundadır" dedi.
Çiçek, "Ama maalesef müzakere edeceğimiz başlıkta kalmamıştır. Yani
öyle bir çarpık da bir ilişki var AB ile olan ilişkilerimizde. Bunu
bugün kendi uslubüm içerisinde Sayın Schulz’a ifade etmeye
çalıştım. Hiçbir AB üyesi ülke 50 yıl böyle bir süreci yaşamadı.
Onun için şimdi bizim AB’den beklentimiz artık faydası olmayan, içi
boş bir kısım sözler yerine, netice alıcı bir kısım adımlar
atılması gerekiyor" şeklinde konuştu.
"AB’NİN VİZE UYGULAMASI TÜRKİYE’YE YÖNELİK BÜYÜK HAKSIZLIK"
Bu somut adımların, yeni müzakere fasıllarının açılması, açılmış
olanların da kapanması olduğunu söyleyen Çiçek, "Ayrıca bugün ifade
ettiğimiz vize konusu, Türkiye’ye yapılan çok ciddi bir
haksızlıktır, bu haksızlığın en kısa sürede ortadan kaldırılması
gerekiyor. Türkiye, bu manada önüne engel çıkarılmaması gereken bir
ülkedir" dedi.
Çiçek, "Endişeleri yersiz, çünkü biz AB üyesi olmadığımız halde,
Gümrük Birliği’ne tam üye olan ve yükümlülükleri de bu manada
yerine getiren, bundan dolayı da zaman zaman menfaat kaybına
uğradığımız bir statüdeyiz. Ama buna rağmen Gümrük Birliği’ne üye
olmadığı halde, AB ile de bu manada bir ilişkisi olmadığı halde
vizeye tabi olmayan başka ülkeler. Prensipte bu haksızlık kabul
edilmiş olmakla birlikte maalesef istediğimiz adımlar atılmış
değil. Bu konuda bir kısım gelişmeler ama sonuç itibariyle hala
vize uygulaması yapılabilmektedir, ümit ederiz bu haksızlık en kısa
sürede giderilir" açıklamasında bulundu.
"KKTC HAKSIZ UYGULAMALAR NEDENİYLE YARI AÇIK CEZAEVİNE DÖNMÜŞ
DURUMDA"
Çiçek konuşmasına şöyle devam etti:
"İkincisi Kıbrıs konusu. Kıbrıs’ın bizim için ne kadar önemli
olduğu ve Kıbrıs konusunda da KKTC ve bize haksızlık yapıldığını
hepimiz biliyoruz. Kendi sözleriyle de bu aşikardır. KKTC ve
Türkiye barıştan yana olmuştur, kalıcı, adil bir çözüm için de
bugüne kadar üzerine düşen çabayı göstermiştir. Bunun en açık
misali 2004 yılında yapılan halk oylamasıdır. Türk tarafı Annan
Planı’na ’evet’ demiştir. Rum tarafı ’hayır’ dediği halde bugün AB
üyesidir. Verilen sözler var, oradaki tecrit kalkalacaktı, hala
tecrit devam ediyor. KKTC bu haksız uygulamalar nedeniyle adeta bir
yarı açık cezaevine dönmüş, giriş, çıkışlarda, temsilde ciddi
sıkıntılar var. Hiç olmazsa, Avrupa Konseyi’nde olduğu gibi burada
da KKTC parlamenterlerinin Avrupa Parlamentosu’nda temsili bir
ölçüde bu haksızlığın giderilmesi açısından bir ilk adım teşkil
edecek."
KILIÇDAROĞLU’NUN BRÜKSEL’DE ERDOĞAN’A YÖNELİK SUÇLAMALARI
Bir gazetecinin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Reyhanlı
saldırılarına ilişkin Başbakan Erdoğan’a yönelttiği suçlamaları
sorması üzerine TBMM Başkanı Çiçek, "Bu konu gündeme gelmedi,
esasen gündeme gelmesi de bence doğru olmaz. Neticede siyasi
partinin, bir başka siyasi parti ile ilgili değerlendirmesi bu
seviyedeki bir görüşmenin konusu olamaz, bu doğru da olmaz. Onun
için bu konu gündeme gelmedi, gelmemesi de gerekir. Kişisel görüş
de, açıklayayamam, bulunduğum pozisyon itibariyle. Siyasi
partilerimizin birbirleriyle ilgili değerledirmelerinde şu doğru
söyledi, şu eksik söyledi tarzındaki üçüncü bir unsur olarak bu
tartışmalara girmem doğru olmaz" karşılığını verdi.
"MECLİSTEKİ KABA VE YARALAYICI SÖZLER İÇ TÜZÜĞE AYKIRI"
Çiçek, milletvekillerinin meclis çatısı altında sarfettikleri
uygunsuz sözlerin sorulması üzerine üzerine, "Keşke bu tartışmalar
bu boyutta meclisimizde yaşanmasa iyi olacak. Hiçbir birimiz tasvip
etmiyoruz. Hatta hoş olmayan sözler sarfeden arkadaşlarımız bile
bir süre sonra keşke yapmasaydım tarzında hem halkımızdan, hem
birbirlerinden özür diledikleri vakidir. Dolayısıyla bu
tartışmaları bu boyutta sürdürmek iç tüzüğümüze de uygun değil"
ifadelerini kulladı.
Çiçek, " İç tüzüğümüzün 67. maddesi genel kurul çalışmalarında
nazik bir dil kullanılması, kaba, yaralayıcı bir uslübün tercih
edilmemesi gerektiğini çok net ve açık ifade ediyor. Bu konuyla
ilgili sayın genel başkanların hassasiyet göstermesi ve kendi
bulacakları yol ve yöntemle iç tüzüğe uygun müzakerelerin
sürdürülmesi noktasında kendilerinden yardım talep ettim. Ümit
ederim, bu iki yıl içerisindeki kaba ve yaralayıcı konuşmalardan
oluşan bir dosyayı da bu müracatın ekinde kendilerine gönderdim.
Hepimizin göreve evvela, parlamentonun, meclisin itibarını
korumaktır. Kendi kimliğimizin, kişiliğimizin ötesinde, Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nin de bir kişiliği, bir itibarı var. Hep
gururla ifade ediyoruz ki, TBMM gazi bir meclistir, devlet kuran
bir meclistir. Belki tüm dünya parlamentolarından farklı olarak
önce devlet kurulur, sonra parlamento kurulur, biz de ise önce
parlameto açılmıştır, sonra Türkiye Cumhuriyeti devleti,
cumhuriyet, demokrasi, bundan sonra gelmiştir. Dolayısıyla
böylesine tarihi bir misyonu olan ve tarihi bir meclise yakışan bir
tavır içinde olmak ve onun itibarını korumak hepimizin asli
görevidir" cevabını verdi.
"KÜRSÜ DOKUNULMAZLIĞI TÜM DEMOKRATİK ÜLKELERDE VAR"
Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişken bir soruya
ise TBMM Başkanı Çiçek şu yanıtı verdi:
"Bunun anayasa hukukundaki karşılığı kürsü dokunulmazlığı veya
kürsü sorumsuzluğudur. Yani TBMM veya parlamento kürsüsünde yapılan
konuşmalardan dolayı herhangi bir takibat açılmaması, görevin
layıkı veçhiyle yerine getirilebilmesi, konuşma yapan sayın
milletvekilinin herhangi bir endişeye kapılmadan görüşlerini o
kürsüden ifade edebilmesi adına görevle ilgili olarak sağlanmış
olan bir imkandır, şahsa sağlanmış bir imtiyaz değil. Görevle
ilgilidir. Göreviniz bittiğinde zaten böyle bir imkanınız da
yoktur. Meseleye böyle baktığnızda bu tür bir kürsü sorumsuzluğu
veya bilinen şekliyle dokunulmazlık tüm dünya parlamentolarında
var, demokratik ülkelerde. Dolayısıyla burada tümüyle kalksın
tarzında bir düşünce varsa, eksik düşünce olur.
Hiçbir milletvekilinin suç işleme ayrıcalığı yoktur. Zaten şu an
TBMM gündemine gelen dokunulmazlık dosyaları da kürsüde yapılan
konuşmalardan dolayı değil, parlamentoda dışında yaptıkları söz,
açıklama ve eylemlerden dolayıdır. Bir kısmı geçmiş dönemden kalma
964 dosya var. Türkiye’de uzun süreden beri de bu dokunulmazlık
konusu her dönem, ki en açık biçimde 1995 seçimlerinde gündeme
gelmişti, ondan evvelde zaman zaman tartışma konusu olmuştu. Bu
süre zarfında dokunulmazlığı beklentilere de uygun olarak yeniden
düzenleyelim diye bir anayasa değişikliği de gündeme geldi ama
parlamentodan gizli oylamalar sebebiyle geçmedi. Şimdi dört siyasi
partinin birlikte başlattığı bir anayasa çalışması var, bu çalışma
çerçevesinde anayasanın önemli başlıklarından biri de bu
konuştuğumuz konudur. Siyasi partilerimizin bu konuyla ilgili
olarak komisyon olarak görüştükleri, meclis başkanına sundukları
bir teklif var.
(İHA)