Çiçek değişiklik paketini değerlendirdi

Abone ol

Çıkan yeni yasanın AB bağlantılı olduğunu söyleyen bakan Cemil Çiçek, DEP davasına da değindi.

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Kıbrıs'ta 24 Nisan'da yapılan referandumla, iki toplumun bir arada yaşamasını engelleyen tarafın Türk tarafı değil, Rum tarafı olduğunun hafızalardan silinmeyecek tarzda dünyaya ilan edildiğini söyledi. Çiçek, AA muhabirinin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Kıbrıs'ta yapılan referandumun ardından yaşanan gelişmelere ilişkin bir soru üzerine, Çiçek, Kıbrıs konusunda Türkiye ve KKTC'nin elinden geleni yaptığını, uluslararası camianın desteklediği bir plana ''evet'' demekle onlarla birlikte hareket etme iradesini ve kararlılığını açıkça ortaya koyduğunu vurguladı. Türkiye'nin 30 yılın ardından ilk defa böyle bir inisiyatifi ele geçirdiğini, Türkiye ve KKTC'nin ve Türk tarafının geçen bu 30 yıl içerisinde çözümden yana olduğunu ifade eden Çiçek, şöyle konuştu: ''Ama ne sebeple olursa olsun bu kanaatini, niyetini, çabasını dış dünyaya anlatmakta müşkülat çekmiştir. Sanki 30 yıldır bu işin çözülmemesinin sorumlusu Türk tarafı gösterilmiştir. İlk defa 24 Nisan'da yapılan referandum, bunun böyle olmadığını, aslında iki toplumun birarada yaşamasını engelleyen tarafın bu taraf değil, Rum tarafı olduğunu artık hafızalardan silinmeyecek tarzda bütün dünyaya ilan etmiştir. Çözümsüzlüğün faturası Türk tarafına çıkınca BM ve başkaca uluslararası kuruluşlar KKTC'yi tanımadığı gibi buradaki Türk toplumunu da adeta yok farz ederek ambargo koymuş adeta KKTC, Türk tarafı Kıbrıs'ta bir açık cezaevi haline gelmiştir. Dışarıyla irtibatı yok, Türkiye üzerinden faaliyetlerini sürdürebilir. Şimdi uluslararası camiayla birlikte hareket etmiş olmanın, irade koymuş olmanın tabii sonucu olarak kendisine karşı konulmuş bu ambargoların, yasakların, kısıtlamaların kaldırılmasını istemektedir.'' Türkiye'nin yapmaya çalıştığının bu yasakların ortadan kaldırılması olduğunu, bu yönde açılımlar bulunduğunu kaydeden Çiçek, ''Referandum öncesinde vaatler var. Hem Türkiye Cumhuriyeti olarak, hem KKTC ve Türk tarafı olarak o konuda biz üzerimize düşeni yaptığımıza göre, samimiyetimizi de tereddütsüz açıkça ispatladığımıza göre şimdi referandum öncesi söz veren uluslararası camianın ve devletlerin bu noktadaki samimiyetini ve çabalarını görmek istiyoruz'' dedi. Referandumun sonucuna rağmen AB'nin Türkiye'nin önüne yeni bazı şartlar getirip getirmeyeceğine ilişkin bir soru üzerine de Çiçek, şunları kaydetti: ''Bu konu 30 yıllık, daha öncesi de var ama 1974'ten beri bir konu. Türkiye bir inisiyatifi ele geçirmiş ve bu inisiyatifi iki taraflı olarak KKTC ve Türkiye, hem soydaşlarımız ve hem de Türkiye'nin menfaatine kullanmak istemektedir. Bunu en iyi şekilde değerlendirmek istiyoruz. Onun için alışılagelmiş ayak üstü, gerçekleri bütünü ile görmeden ortaya çıkacak ihtimalleri değerlendirmeden kendimize bağlayacak, ayağımızı bağlayacak, manevra imkanımızı ortadan kaldıracak beyanlardan biz mümkün olduğu kadar kaçınıyoruz. Bizim gönlümüz eskiden beri orada ayrı bir devletin kurulmasıydı. Kuruldu da bizden başka tanıyan olmadı. Niye tanınmadı? Bize taalluk eden kusurlar var, başkaca faktörler var. Dış politikamızı biz gerçekçi, akılcı ve soğukkanlı bir zeminde değerlendirme ve böyle bir zemin üzerine bu politikayı oturtmaya çalışıyoruz. Onun için hemen anket cevaplandırır gibi biz (tanıyacağız, tanımayacağız) tarzındaki bir bağlayıcı beyanda bulunmak, bu süreçte elde edeceğimiz faydayı büyük ölçüde sınırlar.'' DEP DAVASI Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin Türkiye'nin ''denetimden'' çıkarılmasına ilişkin raporun görüşmesini DEP Davası'nı gerekçe gösterip ertelemesine ilişkin soru üzerine de Çiçek, Türkiye'deki Anayasa'da dahil ceza ve hukuk yargılama usullerinin hepsinin Batı'dan alındığını kaydetti. ''Kararı beğeniriz beğenmeyiz, hoşumuza gider ya da gitmez. Bağımsız bir yargı organı tarafından verilmiş olan karardır'' diyen Bakan Çiçek, ''AB bağlamında meseleyi düşünüyorsak, AB'de hukukun temel kuralları mahkeme kararına saygıyı gerektirir. Bizim de bu kararı kabul etsek de etmesek de saygı duymamız gerekir. Bağımsız bir yargı organı tarafından verilen bir karara herkesin saygı duyması lazım. Avrupa'nın da netice itibariyle saygı duyması lazım'' diye konuştu. Türkiye'nin Avrupa'dan bazı şahısların iadesini istediğinde hep ''Yargı bağımsızlığı var, mahkemeler var, birşey diyemeyiz'' şeklinde gerekçe ileri sürdüklerini anımsatan Çiçek, ''Bize göre bunlar teröristtir. Onlarınki mahkeme de bizimki mahkeme değil mi? Meseleye bu açıdan baktığınızda kimsenin bu verilen karara birşey söylemesi mümkün değil'' dedi. Tartışmanın bu davaların önemli bir kısmının siyasi nitelik taşımasından kaynaklandığını ifade eden Çiçek, suçun olduğunu, ancak siyasi niteliğinin de bulunduğunu söyledi. Çiçek, ''Terör suçu, organize suç... Diğer taraftan da bu davaların siyasi yönü var. Siyaseten tartışılan bir kısım yanları var. Bu ikisi içiçe girince sıkıntı meydana geliyor. Şu an Avrupa'nın tartıştığı yönü de belki işin bu siyasi yönüdür. Mahkeme kararını vermiştir o noktada yapılacak bir şey yok, henüz kesinleşmemiştir. Yargıtay'a gelecektir. Yargıtay konuyu değerlendirecek, belki bu mahkemenin bulamadığı çözümü Yargıtay bulabilir'' dedi. ''TERÖR SUÇLULARI DA TAHLİYE EDİLECEK DEMEKTİR'' Cemil Çiçek, CHP'nin infaz sisteminin değiştirilmesine ilişkin önerisini de değerlendirdi. CHP'nin önerisinin ayrıntısını bilmediğini ifade eden Çiçek, şu görüşlere yer verdi: ''İnfaz sistemiyle ilgili o zaman şöyle bir durum ortaya çıkacaktır. Kişiye mahsus özel bir kanun çıkaramayacağımıza göre, af olabilir. Bu ayrı... Bu af değil, infaz sistemi ile ilgili yeni bir düzenleme. O zaman sadece bahse konu kişiler değil, diğer terör hükümlüleri de istifade edecek. O zaman CHP'nin iki ay önce seçim öncesi söylediği iddiası ile çelişir duruma düşer. Topluma Kazandırma Yasası çıkarttık. Belli şartları yerine getirmek kaydıyla teröristleri toplumu kazandırmayı amaçladık. Bahse konu kişiler (kapatılan DEP'in eski milletvekilleri) belki bugün bu tartışma olmayacaktı. CHP getireceği yeni düzenleme ile bu anlamda diğer adli suçlular gibi terör suçluları, DGM'lerden hüküm giymiş olanların da infazlarını o seviyeye düşürmek istiyorlarsa, o zaman diğer terör suçluları tahliye edilecek demektir. CHP bize o zaman (Bak terörle mücadele edeceğiz diyorsunuz Kuzey Irak'tan Türkiye'ye getirmeye uğraşıyorsunuz, onları getirmediğiniz gibi cezaevlerindekileri serbest bırakıyorsunuz) diyordu. Bunu polemik konusu olsun diye değil, 2 ay önceki itirazlar ile bugün basına yansıyan beyanları arasındaki tutarsızlığı ortaya koymak istiyorum. Türkiye'deki infaz sistemini alt üst ederler. Biz infazı düşürmek değil, -adli suçlarla ilgili bundan sonra suç işleyenler için cezaların caydırıcılığı kalmadığı diye itiraz var- bunun yükseltilmesinden yanayız. Avrupa'da birçok ülkede, alınan cezanın üçte ikisi çekildikten sonra şartla tahliye ediliyor. Bizde adam 5 gün ceza almış ise 2 gün yatıyor. Bu da kamu vicdanını rahatsız ediyor. Günümüzün anlayışına uygun görmüyorum. Ama olumlu yanı varsa değerlendiririz, peşin hükmümüz yok.'' ''REFERANDUM GÜNDEME GELİR'' Geniş kapsamlı bir Anayasa değişikliği, yargı bağımsızlığı, dokunulmazlıklar ve CHP'nin son Anayasa değişikliği teklifine destek verip vermeyeceğine ilişkin bir soruyu yanıtlayan Çiçek, daha geniş çaplı bir anayasa değişikliğine ihtiyaç olduğunu, bunun daha önce Uzlaşma Komisyonu yoluyla yapıldığını anımsattı. CHP'nin bu komisyona üye vermediğini kaydeden Çiçek, şöyle devam etti: ''Şimdi söylediğiniz anlamda çok kapsamlı anayasa değişikliğini bugünkü şartlarda gerçekleştirme şansımız yok. 10 maddelik değişiklik, doğrudan doğruya AB ile bağlantılıdır. İlerleme raporu Haziran'dan itibaren yazılacak. Eylül, Ekim ayında bitecek, Aralık ayına da geliyoruz. Söylediğiniz konuların tamamını düzenlemeye çalışırsak olaki anlaşamadığımız noktalar olur, o takdirde referandum gündeme gelecek. Bu da 3 aydan önce yapılamaz. Türkiye'nin zamanı yok. 2004, AB açısından fevkalade önemli bir yıldır. Bunu CHP'nin de önemsediği kanaatimdeyim. Bugüne kadar yapılan değişikliklerde CHP hep olumlu katkı sağladı. Bundan dolayı CHP'ye teşekkür ettim, bir defa daha ediyorum. Sayın Baykal'ın bu geçtiğimiz süreçte çok pozitif katkıları olmuştur. Bazılarını onların katkısı olmasaydı belki süratli de yapamazdık. AB, iktidar konusu, hükümet konusu değil, hepimizin konusudur. Bu değişiklik ise partiye göre olan değişiklikler değil herkesin ben de buna katılıyorum diyeceği değişiklikler. Ben bu konudaki iyimserliğimi koruyorum, CHP destek verir ümidini taşıyorum. Vermemesi için ben şahsen sebep görmüyorum. Dokunulmazlık konusu AB'nin öncelikli talebi olarak önümüzde yok. Ama bunlar öncelikli konular. Uzlaşma Komisyonu'nu çalıştıralım. Derhal geri kalan konuları bunun ardından mutabakata vardığımız ölçüde ayrı bir paket olarak getirebiliriz. Buna katkı sağlamak ötekine engel teşkil etmiyor, ötekiyle ilgili çalışma başlatmamız bu pakete engel değil... İstenirse yarın sabah o konuda yeni çalışma başlatabiliriz. Ama bazı konularda CHP ile zannediyorum zaman zaman farklı düşünme imkanı var. Bunda yok. Kadın-erkek eşitliği, DGM'nin kaldırılmasına CHP taraftar değilim mi diyecek. Geçmişteki yaklaşımları, sosyal demokrat bir fikrin partisi olması nedeniyle hepsine 'evet' diyecek bir parti. Ben öyle görüyorum.'' Çiçek, dokunulmazlık konusunun Türkiye'nin gündeminden düşmediğini belirterek, ''Dokunulmazlık zaman zaman yağmur bulutu gibi Türkiye'nin gündemine gelir, Ankara'nın üzerinde koyulaşır, sonra birden kayboluverir. Sonra lazım olduğu zaman da tekrar gelir'' dedi. Çiçek, makamında, AA muhabirinin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Anayasa'da yargıyla ilgili değişiklikler konusunda CHP ile beraberliği sağlamalarının mümkün görülmediğini anlatan Adalet Bakanı Çiçek, bu konuda bir çalışmalarının bulunmadığını, ancak CHP'nin TBMM tarafından Anayasa Mahkemesi'ne belli sayıda üye seçmesine karşı çıktığını kaydetti. Çiçek, ''Ola ki benim partim bu işe 'evet' diyebilir. Ben de evetten yanayım. Bu siyasetçiyi peşin hükümlü bir yere oturtmaktan kaynaklanıyor. Başkaları seçerse çok adil, isabetli seçer, parlamento yok canım... 'Parlamento bugüne kadar neyi iyi seçti ki'... Parlamentoyu kötülemek gibi bir noktadan hareket ediliyor. hiç kimse parlamentodan daha üstün değildir'' şeklinde konuştu. Şu an Sayıştay üyelerinin tamamını Parlamento'nun seçtiğini anımsatan Çiçek, ''Bugün Sayıştay diğer devlet kurumlarından daha az mı saygın bir kurum siyasetçiler seçti diye... Sayıştay üyeleri siyasetçinin oyuncağı mı? Bunlar son derece sathi yaklaşımlardır. Ben onları kabul etmem'' dedi. ''BUNDA GOCUNACAK, ÇEKİNECEK NE VAR?'' ''Etik falan diyorlar, ama Avrupa'da bundan farklı mı? Almanya Anayasa Mahkemesi'nin tamamını parlamento seçiyor'' diyen Çiçek, şunları kaydetti: ''Biz, herhalde yeteri kadar bilgi sahibi olmadan, belli hükümleri koyup geçiyoruz. Bütün bu değişiklikleri AB adına yapmıyor muyuz? O zaman gelin, şöyle yapalım: CHP veya başkalarıyla, AB ülkelerinde ne varsa, onu Anayasa'ya koyarız. Bunda gocunacak, çekinecek ne var? Mesela, konuşmalarda var, Adalet Bakanı kurul başkanı olur mu? Sanki bu bize mahsus bir şey, Avrupa'da hiç yok. Bugün Avrupa'da hakimlerini halkın seçtiği eyaletler var, ülkeler var. Halk seçiyor, belediye başkanı seçer gibi, bazılarını parlamento seçiyor, bazılarında yürütme organı seçiyor, doğrudan doğruya. Bazıları bizimki gibi. Onun için 'şu şuna aykırıdır, bu buna aykırıdır demek yerine, bizim şartlarımıza şu daha uygundur' demek, doğrudur. Öbürü bilgisizlik sonucu söylenen bir şeydir. Bu ülkede devletin, milletin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanı'nı parlamento seçiyor, savaş kararını parlamento veriyor. Vergi koyma, kaldırma, en hayatı kararları parlamento alıyor. Öbür işe gelince, parlamento seçmesin. Niye? Siyasallaşır... Bunu söyleyenlerin kafasında başka bir siyasetin olmadığını kim iddia edebilir? Bu kadar önemli bir konu genel geçer laflarla geçiştirilemez. Çok geniş kapsamlı bir Anayasa değişikliğini biz yapabiliriz. Ama bu 10 maddeyle onu irtibatlandırdığımız takdirde, korkarım ki zaman epey geç olur AB açısından.'' DOKUNULMAZLIK Çiçek, CHP'nin dokunulmazlıklar konusu Anayasa değişikliği teklifi içerisine konulmazsa teklifi desteklemeyecekleri yönündeki haberlerin anımsatılması üzerine, şöyle konuştu: ''Dokunulmazlık konusu zaman zaman yağmur bulutu gibi Türkiye'nin gündemine gelir, Ankara'nın üzerinde koyulaşır, sonra birden kayboluverir. Sonra lazım olduğu zaman da tekrar gelir. Dokunulmazlıklar konusunun gündeme gelmesi, yolsuzluklarla ilgilidir. Yani siyasetçiler yolsuzluk yapıyor, bunu da dokunulmazlık zırhının arkasına saklanarak yapıyor. Bu zırh ortadan kalkarsa, bu işler de olmaz gibi... Yine ayak üstü aklımıza gelen bir çözümün sonucu olarak işi bu noktaya getiriyoruz.'' Yolsuzluğun ''Siyasetçi, bürokrat ve işadamı ayağı'' bulunduğunu belirten Çiçek, ''Siz sadece siyasetçinin dokunulmazlığını kaldırır da bürokrasininkini bırakırsanız, bundan beklenen maksat hasıl olmaz'' dedi. Yargılamada dokunulmazlığın bir ayrıcalık olduğunu, belli sıfatları taşıyanların düz vatandaşa nazaran farklı soruşturma usullerine tabi tutulduklarını anlatan Çiçek, şöyle devam etti: ''Anayasa değişikliğini AB ile bağlantılı olarak yapmıyor muyuz? O zaman komisyonumuzu kurarız, deriz ki, AB ülkelerinde bu ayrıcalıklar hangi noktaya kadarsa gelin yasama için de aynı ayrıcalıkları tanıyalım, fazlasını kaldıralım. Yürütme için de, başkaları için de bu ayrıcalıkların fazlasını kaldıralım. Siz şimdi Anayasa'nın 83 ile, 100. maddesi ile ilgili düzenleme yapacaksınız, 129'u bırakacaksınız? Niye? Yani valinin gözü, benden daha mı kara? Müsteşarın gözü benden daha mı ak? Yani ya da ülkenin tüm hırsızları, yolsuzluk yapanları siyasete atılıyor da en dürüst, en faziletli insanları bürokrasi de mi kalıyor? Böylesine peşin hükümler üzerine yasal düzenleme yapılabilir mi?'' ''YARGILANMIYOR, YARGILANIYOR GİBİ YAPILIYOR'' ''Ama ülkede valiler, bürokratlar bir şekilde yargılanıyor'' denilmesi üzerine Çiçek, şöyle konuştu: ''Yargılanmıyor, yargılanıyor gibi yapılıyor. Münferit bir iki olaya bakılarak, bu işlerlerde Türkiye'de yargılama yapılıyor diyorsanız, olmadı. Sıkıntı oradan buraya geldi. Öbür türlü düşünüyorsanız, 3 Kasım seçimlerinde geçen dönem hakkında hangi iddiası olanlar varsa, hepsinin dokunulmazlığı da kalmadı. Ne oldu? 17-18 ay oldu. Bu meselenin üzerinde slogan bazında duruluyor.'' Çiçek, demokrasinin dengeler rejimi olduğunu belirterek, ''Yasama, yürütme, yargıdan ikisini belli bir yerde tutup, üçüncünün ayağının biri koparıldığı zaman popülist bir politika olarak bugün 'helal olsun' dedirtirsiniz, ama 3 gün sonra bunun sıkıntısını hep beraber çekeriz'' diye konuştu. ''HERKESİN ŞU ZIRHINI KALDIRALIM'' Adalet Bakanı Çiçek, şöyle devam etti: ''83 ile 100'le sıkıntısı olmayan bir kişi olarak, ben her tür düzenlemeye varım, ama herkes belli ayrıcalıklarından vazgeçmeli. Bununla neyi kastediyorum? Esenboğa Havalimanı'na gidin, VIP salonundan istifade edebileceklerin listesine bakın. Dünyanın neresinde bu kadar ayrıcalıklı adam var. Herkesin uçağa binişi bile ayrıcalıklı. Filanca tarihte 1 gün görev yapmış. Bir gün... Bir hafta, bir sene... Ömür boyu VIP hizmetinden istifade edecek, eşiyle çocuğuyla... Bu kadar ayrıcalıklı bir demokraside, sanki bütün ayrıcalık milletvekilinde. Benim rahatsız olduğum nokta şurasıdır, milletvekilinin yargılanmasına taraftar olmadığımdan değil... Kim suç işliyorsa yargılansın. Ama milletvekiline daha baştan 'bunlar hırsızlık yapar, potansiyel hırsız, potansiyel yolsuzluk yapacak insanlar' olarak görmekten rahatsızım. Onun için herkesin şu zırhını bir kaldıralım, altından ne çıkacak. İş o noktaya gelince hiç buna yanaşmayacak. Şimdi diyeceksiniz ki, hükümetsiniz, kaldırın bu ayrıcalığı... Bu işin beylik lafıdır. Bak bakalım, birinin nasırına basınca nasıl gürültü patırdı çıkıyor. O kadar da kolay değil, siyasetçi de fedai değil. Uzlaşarak, anlaşarak bir toplumsal talep halinde bunları kaldırmaya çalışıyoruz. Avrupa ülkelerinde böylesine ayrıcalıklı bir uçağa biniş var mı, yok mu? Gelin hepsinin şu fazla ayrıcalıklarını kaldıralım. Olması gereken yere indirelim. CHP buna varsa, ben şimdi, beş dakika sonra bu çalışmaya katılmaya hazırım.'' METİN KAPLAN'IN İADESİ Almanya İçişleri Bakanı Otto Schilly'nin Mayıs ayı içinde Ankara'ya geleceğini bildiren Çiçek, Metin Kaplan'ın iadesi konusunda talebin ve tarafların aynı olduğunu söyledi. ''Batı cephesinde değişen yeni bir şey yok'' diyen Çiçek, Kaplan'ın iadesini her defasında talep ettiklerini, görüşmelerde de dile getirdiklerini kaydetti. Çiçek, ''Bir şeyi 10 defa, 20 defa söylemekte de fayda yok. Her defasında söylediğimizde bize değişik gerekçeler söylenmiştir. Bu gerekçelerin hiçbiri de bugün varit değildir'' dedi. Türk Ceza Kanunu'nun temel, hak ve özgürlüklerle doğrudan alakalı ve toplumun her kesimini ilgilendiren bir kanun olduğunu belirten Çiçek, bu nedenle tasarının bir an önce yasalaşması için acele etmediklerini söyledi. YÖK YÖK Yasa Taslağı'nı ilişkin bir soru üzerine Çiçek, ''Her konuyu böyle eksik bir tarafından tutup, gündeme getirdiğimiz için bu tür tartışmalar oluyor'' dedi. İmam hatip liselerinin meslek liselerine oranının yüzde 8 olduğunu ifade eden Çiçek, şunları kaydetti: ''Yüzde 8 adına yüzde 92'yi kurban etmemiz yazık olur. Türkiye'de diplomalı işsizlerden geçilmiyor. Türkiye mesleksizler toplumu haline geliyor. Genç bir nüfusu var, ama meslek liseleriyle ilgili doğru dürüst bir düzenleme yapılamadığı için, aklımızda hep imam-hatip var. Yüzde 92 ne yapar, ne eder, geleceği ne olur, kimsenin bununla ilgili kalem oynattığı yok. Türkiye varsa, yoksa imam hatipler konusuna taktı kafayı. Böyle olunca yüzde 92 ile ilgili bir toplumsal problem, eğitim problemi var. Türkiye'nin gelecek problemi var. Kimse bunun üzerinde kafa yormuyor. Şimdi sabahtan akşama bakanlığın koridorlarında askerliğini yapmış lise mezunu insanlar dolaşıyor. Peki lise mezunu ne bilir, Kızılırmak'ın uzunluğunu bilir, Türkiye'nin komşularını sayar, ama bu ekmek parası kazanmaya yetmez.'' Türkiye'nin meslek okulları ''tu kaka'' yapıldığı için, imam hatipler üzerinden böyle bir problemle karşı karşıya kaldığını anlatan Çiçek, konuyu imam hatipler ile meslek liselerini ayırarak konuşmak gerektiğine işaret etti. Gelişmiş ülkelerde gelişmeyi temin eden en önemli eğitim unsurunun meslek liseleri olduğunu belirten Çiçek, ''O konuyu imam hatiple ilişkilendirerek değerlendirmek yanlış olur. Ben bunu hep söylüyorum, ama yine de herkes bu irtibatı kurmaya devam ediyor. Zaten kör dövüş de buradan çıkıyor'' dedi. ÖZLÜK HAKLARI Bir soru üzerine Çiçek, adalet hizmetleri tazminatından tüm adalet personelinin yararlandırılması istemine itirazı olmadığını söyledi. Bu konunun üzerinde durduklarını, alt komisyonun çalışmasını bitirmediğini belirten Çiçek, işin parasal boyutunun bulunduğunu, gelecek hafta sonuca varılabileceğini kaydetti. Çiçek, ''Türkiye'nin sıkıntısı, kamuda çalışanların her birinin ayrı bir yerde, ayrı bir formatta, ayrı bir bankamatikten para alıyor olmaları'' şeklinde konuştu. ANAYASA ŞİKAYET YOLU Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa değişikliği önerisinde bazı koşullarda Anayasal şikayet yolunun açılmasının öngörüldüğü anımsatılıp bu konuya ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine Çiçek, şunları söyledi: ''Biraz tartışılması, incelenmesi lazım. Bunun kamuya takdimi çok usulüne uygun olmadı. Ben Adalet Bakanıyım, böyle bir Anayasa değişikliğinden haberim olmadı. Gazetelerden okudum. Tartışma şu noktaya geldi. Yüksek mahkemelerin verdikleri kararların bir de Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi. O zaman hangi mahkeme daha üstün ya da en üstün gibi bir sakat tartışma ortamına doğru gidilir. Bu neviden tartışmalar bence yargıya zarar verir. Zaten yargıda bütünlük yok, altı parça. Böylesine parçalı bir yargı fotoğrafı içine hangi mahkeme daha büyük, hangi mahkeme daha prestijli gibi hiç de hukuki olmayan ve hukuka yakışmayan bir tartışma ortamında bunu götürürsek, korkarım yargıya daha büyük zarar veririz. Yargı çok su alacak bir hamurdur. Çok tartışma yapılması lazım.'' Adalet Bakanı Cemil Çiçek, tepkilere dayalı bir Anayasal düzenleme yapmanın doğru olmayacağını, Yargıtay'ın yargı ile ilgili Anayasa değişikliği çalışmasının da önemli olduğunu, sırası geldiğinde bunlardan istifade edilebileceğini söyledi. Çiçek, ''Ama, mahkemeleri bir prestij yarışına sokmamak lazım'' dedi.

Günün Önemli Haberleri