CHP'ye içeriden bir darbe daha!
Abone olDünyanın en önemli ekonomistleri arasında gösterilen Prof. Vefa Tarhan CHP'den istifasının nedenlerini anlattı...
Prof. Vefa Tarhan'ın CHP'ye ekonomik danışmanlığı uzun
sürmedi. İstifasının nedenini anlatan Prof. Tarhan'ın Türkiye'ye
dair çarpıcı uyarıları da var.
Geçtiğimiz günlerde Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın eleştiri oklarını CHP'ye çevirmiş zehir zembelek açıklamalarda bulunmuştu. Akaydın'ın bu açıklamaları gündemde yer tutmuştu. Bu sözlerin etkisi hala sürerken CHP'ye bir eleştiride CHP'nin ekonomi danışamanlığından istifa eden Prof. Vefa Tarhan'dan geldi.
İşte dünyanın en önemli ekonomistleri arasında
gösterilen Prof. Vefa Tarhan'ın Radikal'e verdiği o
röportaj...
Kemal Kılıçdaroğlu'nun ekonomi danışmanıydınız ama geçen
hafta istifa ettiniz, neden?
Ben Türkiye'nin ekonomi politikalarıyla ilgili çok çarpıcı analiz
ve eleştirilerde bulunuyordum. Bunların zamanında kullanılması
gerekiyordu ama kullanılmadı.
Nasıl kullanılması gerekiyordu?
Bir muhalefet aracı olarak. Üstelik sadece eleştiri değil, çözüm
önerileri de sunuyordum fakat dikkate alınmadı. Ben bu iş için
hiçbir ücret talep etmediğim gibi masraflarımı da kendim
karşıladım. ABD'den Türkiye'ye 9 kez geldim, ABD'de yaptığım
danışmanlık görevimi bırakmak zorunda kaldım. Yani ciddi bir maddi
kaybım oldu. Faydam dokunabilseydi bunların elbette hiçbir önemi
olmayacaktı. Ama önerilerimin dikkate alınmadığını gördüm. Mesela
Sayın Kılıçdaroğlu nasıl çeşitli davalarla ya da uzun tutukluluk
süreleriyle ilgili çıkıp anında açıklama yapıyor, benim ekonomi
eleştirilerimi de böyle kullanabilirdi. Yapmadı. Ki ben ona
kamuoyuna anlatabileceği alternatifler de sunuyordum. Yani sadece
AK Parti politikasını eleştirmeyecek, aynı zamanda çözümü de
anlatacaktı. Bunu da yapmadı.
Bu yüzden mi bıraktınız?
Benim için önemli olan sabah kalktığımda aynaya bakarken rahat
olmak. Ben CHP'ye ekonomi danışmanı olduğumda ciddi bir beklenti
olmuştu. İçimden düşündüm; birileri çıkıp diyebilir ki 'Vefa Tarhan
bu göreve geleli 10 ay oldu ama CHP hâlâ en zayıf olduğu konu olan
ekonomide bir söz söyleyemedi. Vefa Tarhan hiçbir iş yapmıyor!'
İşte bu fikir beni çok üzdü ve bıraktım.
Peki neden sizin önerilerinizi kullanmadı CHP? Ekonomiye
önem vermediği için mi, önerilerinizi beğenmediği için
mi?
Keşke ikincisi olsaydı, beğenmeseydi ve böylece ekonomi üstüne
yapıcı bir tartışma yapabilseydik... Hiç kimse bana bir karşı görüş
sunmadı. Tam aksine Kemal Bey önerilerimi çok doğru bulduğunu
söylüyordu. Ve okuyordu da raporlarımı. Çünkü örneğin bir konu
üstünde konuşurken, bunu ikinci raporunuzda belirtmiştiniz derdi.
Yani sebep görüş ayrılığı değildi. Öyleyse niçin böyle oldu? Şu
anda da biraz duygusalım. O bakımdan bunun nedenini bilimsel manada
tahlil edemiyorum.
Sizin sözlerinizden, CHP'nin ekonomiyle ilgili bir
politika veya muhalefet üretmek gibi bir derdi olmadığı sonucunu
çıkarabilir miyim?
Evet belki de sebep budur. Yahut da benim danışman olmamla parti
dengeleri içinde problem olmuş olabilir. Sonuç olarak ben partiye
bir bakıma helikopterle inmiştim ve bu benim sahamda çalışan bazı
partilileri rahatsız etmiş olabilir. Gerçekten bilmiyorum.
Peki siz ekonomiye olan bu ilgisizliği sorgulamadınız
mı?
Elbette sorguladım. Cevap olarak, "Zamanı geldiğinde sizin
fikirleriniz kullanılacak" denildi. Bir başka cevap da şuydu:
Türkiye'nin gündeminde şu anda daha önemli konular var. Benim bunu
anlamama imkân yok çünkü halk nezdinde CHP'nin en zayıf noktasının
ekonomi politikaları olduğunu CHP'nin kendisi bilmiyor olamaz. Ki
anketlerde de çıkıyor; insanlar "CHP'nin ekonomi alanında ne
yapacağını bilmiyoruz" diyorlar.
Siz hangi saikle CHP'ye danışman olmuştunuz 10 ay
önce?
Öncelikle onlar beni bulmadı, ben onlara gittim. Ben Merzifonlu,
babasını erken yaşta kaybetmiş bir insanım. Kazandığım burslar
sayesinde çok iyi bir eğitim aldım, önemli bir ekonomist oldum, bu
seviyeye geldim. Son 4-5 yıldır ülkeme bir katkı yapmanın fırsatını
kolluyordum. Bir bakıma isterdim ki, doktor olayım yılın çeşitli
aylarında gelip memleketin yoksul hastanelerinde hasta bakayım. Bir
faydam olsun... Kendi sahamda da bunu ancak bir tür ekonomi
danışmanlığı şeklinde yapabilirdim. O nedenle CHP'ye gittim. Ama
maalesef ekonominin önemini onlara anlatamadım.
AK Parti'ye gitseydiniz, belki daha mı faydalı
olurdu?
Ama benim politik felsefem sosyal demokrat felsefedir. Yani sırf
iktidarın, gücün yanında olmak için felsefemi yok sayamazdım. Ben
size ekonomik olarak sosyal demokratlık nasıl olur anlatayım: Pazar
ekonomisi dünyanın en randımanlı ekonomisidir. Yani devletin
ekonomiye karışmamasını isterim. Fakat sistemin mağdur ettiği
insanlar için devletin bir emniyet bağı oluşturması gerektiğini de
düşünürüm. Devlet ekonomiye müdahale etmeyecek ama mağdurlara
destek olacak. Benim felsefem bu.
Siz CHP'ye hangi konularda önerilerde bulunmuştunuz da
dikkate alınmadı?
Örneğin hükümetin açıkladığı teşvik paketi, cari açık yahut da
ekonominin sağlıksız büyümesi... Gerçekten bu büyümeyle ilgili
ciddi endişelerim var.
Ne gibi?
Örneğin bir şirketiniz var. Bu şirketin büyümesi için
satışlarınızın artması lazım. Tabii bir de satışlarınızı
destekleyecek bir envanter... Envanter dediğim, birtakım ticari
alacaklarınızın, fabrikalarınızın vesaire olması gerekli. Eğer
satışlarınız 100 iken 150'ye çıktıysa harika, değil mi? Ama bu
durumda elinizdeki envanter 150'ye yetmeyecek. Sağlıksızlık burada
başlar. Örneğin ABD'de internet balonu böyle patladı, o şirketlerin
yüzde 98'i iflas etti. İlk başta birçok kişi çılgınlar gibi bu
şirketlere yatırım yapmıştı fakat sonradan anlaşıldı ki ufukta kâr
yok. O zaman musluğu kıstılar ve şirketler battı. Öbür taraftan
Microsoft 1986'dan beri büyüyor ve her ay şirketin kasasına 2
milyar dolar kâr giriyor. Yani büyüyor ama kârla. Biz ise Türkiye
olarak büyüyoruz ama cari açıkla, yani zararla.
Çözüm öneriniz nedir cari açıkla ilgili?
Kısa vadede büyüme ivmesini azaltmak. Biliyorsunuz Türkiye cari
açıkta yüzde 10.3 oranla geçen sene dünya birincisi oldu. 2003
yılında 1 dolarlık ihracat için, 1.47 dolar ithalat yapmamız
gerekmiş. 2011 rakamı 1.79 dolara gelmiş. Yani kabaca baktığınızda
ihracat da ithalat da artıyor ama asıl vahim olan aradaki uçurumun
da aynı hızla büyümesi. Geometrik olarak hem de... Herkes sanıyor
ki, cari açık tek problem. Hayır değil. Bir cari açığın kendisi
var, bir de bu açığı kapatmak için nereden para bulduğunuz konusu.
Türkiye bu açığın yüzde 60'ını çok uzun bir süre sıcak parayla,
yani bugün var ama yarın kaçabilecek yabancıların getirdiği parayla
kapatmaya çalıştı. Geçen yıl borsa oynadığında yabancı yatırımın
bir kısmı kaçtı. Sayın Babacan o günlerde giden yatırımcının çok
küçük bir miktar olduğundan söz etmişti. Halbuki önemli olan bu
adamların kaçması değil, -ki zaten şu andaki kaçmama sebebi
kaçamıyor olmasıdır- gelecek sene yeni yatırım yapıp
yapmayacağıdır.
Siz ABD'li yatırımcılarla bu konuyu konuşuyor musunuz,
onlar nasıl bakıyor?
Washington'da bir konferansta bazı yatırımcılarla görüşmüştüm.
Sıcak para getiren portfolyo yatırımları konusunda çekingendiler.
Nitekim son sekiz ay içerisinde bu yatırımlar da yüzde 50'den,
yüzde 17'ye düştü. Şimdi deniyor ki, biz en istikrarlı, en sağlıklı
ekonomiyiz. Halbuki 2002-2010 arasında dünyada yapılan doğrudan
yatırımın yüzde 1'i bile Türkiye'ye gelmemiş. Madem bu kadar
sağlıklıyız, niye yabancı şirketler sana yatırım yapmıyor.
Yatırım yüzde 73 artmadı mı?
Bunun aldatıcı bir rakam olduğunu söyleyeyim. Tabii kulağa hoş
geliyor yüzde 73. Halbuki 10 yıl önce de dünyadaki yatırımların
Türkiye'ye gelen kısmı yüzde 1 değildi, yine yüzde 1 bile değil.
Yani bize doğrudan yatırımdan para gelmiyor. Buna karşılık ne
yapıyoruz? Cari açığımızı kapatmak için elimize güçlükle
geçirdiğimiz dövizleri yiyoruz. Bu duruma düştük. Kimse bunun
farkında değil.
Yeterince döviz rezervimiz var deniliyor?
Evet Merkez Bankası'nda 93 milyar dolar olduğu söyleniyor, halbuki
o da gerçek bir rakam değil, yani o 93 milyarın içinde diğer
bankaların Merkez Bankası'na yatırdıkları da var. Dolayısıyla 93
milyar net rakam değil çünkü o paranın tamamı Merkez Bankası'na ait
değil. Net rakam, altın dahil, 36 milyardır. E bu rezerv daha ne
kadar dayanır?
Ne kadar dayanır?
Böyle giderse, 1-2 sene içerisinde IMF'nin kapısındayız. Yani borç
almak zorunda kalacağız. Bakın, başka yapısal sorunlarımız da var:
Türkiye iç taleple yani tüketerek büyüyor. Çünkü tüketirken
dünyanın vergisini ödüyoruz. Peki tüketim yavaşladığında ne olacak?
Vergi tahsilatları azalacak, işsizlik artacak.
Hükümetin bunlara karşı emniyet subapları
hazırlamadığını nereden biliyoruz?
Valla birisi bana göstersin o zaman, çünkü bakınca görünmüyor.
Bugüne kadar en kolay yapısal reformlar bile yapılmadı.
Gırtlağımıza kadar borç içindeyiz. şirketler, bireyler olarak...
Yakında devlet de bu noktaya gelecek. Çünkü hükümetin adımları
derinlikli ekonomik analizlere dayanmıyor. Bakın bu teşvik paketi
de mali disiplini fena halde bozacak, göreceksiniz.
Tüm bunlar belirli bir maaşı olan biz sıradan
vatandaşları nasıl etkiler?
Bir kere şirketler önümüzdeki 1 sene içinde çalışanların maaşına
bugün yaptıkları kadar bile zam yapamayacak. Bu arada enflasyon
artacak, herkesin yaşam standardı düşecek. Hele bir de borcu
olanların durumunu düşünemiyorum. Şu anda bir bankadan kredi alayım
da bir evim olsun diye içinden geçirenleri de bu vesileyle uyarmış
olayım: Bu çılgınlık olur, kesinlikle yapmayın. Kredi kartı
borçlarının da giderek ödenemez hale gelmesiyle, bankacılık sistemi
de kötü etkilenecek. Maalesef durum bu ve ben ciddi biçimde
endişeliyim.