Türkiye’de sol ne zaman
adam olur, merak ediyorum doğrusu. Deniz Baykal gidince, solun
temsilcisi olarak gördüğüm CHP’nin kurtulduğunu ummuştum. Duyarlı
ve demokrat kesimi, özgürlükçü kesimi, aydınları, çağdaş olmak
isteyenleri, medeni yaşamak isteyenleri, insan haklarına önem
veren, insanı seven kesimleri temsil edecek bir parti olması lazım.
Buna aday partinin CHP olduğunu düşünüyorum.
Yani böyle medeni ve
çağdaş bir partinin olması, tutarlı olması, seçim kazanmasa da, iktidara gelmese de önemlidir.
Onun varlığı, iktidardaki partilerin ülkeye iyi hizmet vermesini
sağlar.
Evet, Baykal gittiğinde
yerine gelen Kılıçdaroğlu’nun, yukarıda saydığım sağduyulu medeni
kesimden oluşması gereken parti tabanını temsil etmesi halinde bu
işi yapabileceğini, bu işi yürütebileceğini düşünmüş ve ifade
etmiştim.
O günden bu yana geçen
süre içinde Kılıçdaroğlu’nu izliyorum.
İzliyorum, izliyorum ve
izliyorum…
Ama ne yalan söyleyeyim,
bir türlü içime sinmiyor.
Bir defa partide değişen
başka bir şey olmadı. Eski tas, eski hamam…
Söylemlerine bakıyorum,
aklın ve mantığın yanında olmasını bekliyorum ama o medyatik olmaya
çalışıyor. Kendisini dinleyenleri gaza getirmesi için önce
kendisinin gaza gelmesi gerekiyordu, aşırı hız
yapmaya başladı.
Aslında CHP’nin yapması
gereken Anayasa değişikliklerini rakibi yapıyor diye, karşı çıkmak
zorunda kaldı CHP. Onun başkanı Kılıçdaroğlu da, savunması
gerekenlere karşı çıkmak durumunda. Bu durum tutarlı bir politika
değil.
Referandumdan “Evet” çıkacağını Kılıçdaroğlu da iyi
biliyor. Ama çıktı yola bir defa.
Aslında bu durum ondan çok Baykal’ın işine yarıyor. Böyle bir
dönemde, bir kez daha kaybedecek olan CHP’nin başında olmaktan
kurtuldu. Görüyorum ki Baykal, referandum sonrasına yönelik bir
çalışma içinde. Belki de CHP’de bir darbe
hazırlığında.
Kılıçdaroğlu’nun yerinde
kalması ancak partinin oylarının yükselmesine bağlı. Aksi takdirde
orada kalamayacağını biliyor, kalmayacağını da söyledi. İyi de
referandumda CHP’nin oylarını nasıl ölçeceksiniz? Bu bir seçim
değil ki, partilerin oylarına bakasınız. “Evet” oylarının AK
Parti’ye yarayacağını biliyoruz da, “Hayır”
oyları kime yarayacak? CHP’nin oylarını görmek mümkün
olmayacak. AK Parti “Evet” oylarına sahipleneceği için, AK
Parti’nin gerçek durumunu daha da yüksek gösterecek. Böyle bir
tablo CHP için yıkım olacak. Bunları baştan düşünüp, referandumu
seçim havasına sokmamaları lazımdı.
Kılıçdaroğlu, böylesine
bir yolda. Referanduma çok az kaldı. Söyleyebileceği ne varsa
söylüyor ama fayda etmiyor. O nedenle sivri
söylemlere başvuruyor şimdi de. Türban ve Genel Af
konusunu da bu nedenle gündeme getirdi. Yoksa ne türban, ne de af
konusunda net bir şey demiyor. “Türban”ı onlar çözemezmiş,
Kılıçdaroğlu çözermiş… Onlar barış için örgütle görüşemezmiş ama
Kılıçdaroğlu, barış zemini oluşacaksa genel af bile düşünürmüş! Var
mı bunlarda somut bir ifade, yok. Laf olsun, torba dolsun diye “O
yapamaz, ben yaparım” demek, çok bir şey ifade etmiyor.
Bir zamanlar, “Baykal
gidene kadar CHP’ye oy vermem” dediğim için, sözüm söz, ilk seçimde
oyumu Baykal’sız CHP’ye vereceğim. Ama Kılıçdaroğlu’na
değil.
CHP, daha tutarlı yeni bir
yapılanmayı gündemine almak zorunda.