CHP’ye “Evet”, Kılıçdaroğlu’na “Hayır”

Sözüm söz, ilk seçimde oyumu Baykal’sız CHP’ye vereceğim. Ama Kılıçdaroğlu’na değil.

Sedat ÜRETEN sureten@internethaber.com

Türkiye’de sol ne zaman adam olur, merak ediyorum doğrusu. Deniz Baykal gidince, solun temsilcisi olarak gördüğüm CHP’nin kurtulduğunu ummuştum. Duyarlı ve demokrat kesimi, özgürlükçü kesimi, aydınları, çağdaş olmak isteyenleri, medeni yaşamak isteyenleri, insan haklarına önem veren, insanı seven kesimleri temsil edecek bir parti olması lazım. Buna aday partinin CHP olduğunu düşünüyorum.

 

Yani böyle medeni ve çağdaş bir partinin olması, tutarlı olması, seçim kazanmasa da, iktidara gelmese de önemlidir. Onun varlığı, iktidardaki partilerin ülkeye iyi hizmet vermesini sağlar.

 

Evet, Baykal gittiğinde yerine gelen Kılıçdaroğlu’nun, yukarıda saydığım sağduyulu medeni kesimden oluşması gereken parti tabanını temsil etmesi halinde bu işi yapabileceğini, bu işi yürütebileceğini düşünmüş ve ifade etmiştim.

 

O günden bu yana geçen süre içinde Kılıçdaroğlu’nu izliyorum.

 

İzliyorum, izliyorum ve izliyorum…

Ama ne yalan söyleyeyim, bir türlü içime sinmiyor.

Bir defa partide değişen başka bir şey olmadı. Eski tas, eski hamam…

 

Söylemlerine bakıyorum, aklın ve mantığın yanında olmasını bekliyorum ama o medyatik olmaya çalışıyor. Kendisini dinleyenleri gaza getirmesi için önce kendisinin gaza gelmesi gerekiyordu, aşırı hız yapmaya başladı.

 

Aslında CHP’nin yapması gereken Anayasa değişikliklerini rakibi yapıyor diye, karşı çıkmak zorunda kaldı CHP. Onun başkanı Kılıçdaroğlu da, savunması gerekenlere karşı çıkmak durumunda. Bu durum tutarlı bir politika değil.

 

Referandumdan “Evet” çıkacağını Kılıçdaroğlu da iyi biliyor. Ama çıktı yola bir defa. Aslında bu durum ondan çok Baykal’ın işine yarıyor. Böyle bir dönemde, bir kez daha kaybedecek olan CHP’nin başında olmaktan kurtuldu. Görüyorum ki Baykal, referandum sonrasına yönelik bir çalışma içinde. Belki de CHP’de bir darbe hazırlığında.

 

Kılıçdaroğlu’nun yerinde kalması ancak partinin oylarının yükselmesine bağlı. Aksi takdirde orada kalamayacağını biliyor, kalmayacağını da söyledi. İyi de referandumda CHP’nin oylarını nasıl ölçeceksiniz? Bu bir seçim değil ki, partilerin oylarına bakasınız. “Evet” oylarının AK Parti’ye yarayacağını biliyoruz da, “Hayır” oyları kime yarayacak? CHP’nin oylarını görmek mümkün olmayacak. AK Parti “Evet” oylarına sahipleneceği için, AK Parti’nin gerçek durumunu daha da yüksek gösterecek. Böyle bir tablo CHP için yıkım olacak. Bunları baştan düşünüp, referandumu seçim havasına sokmamaları lazımdı.

 

Kılıçdaroğlu, böylesine bir yolda. Referanduma çok az kaldı. Söyleyebileceği ne varsa söylüyor ama fayda etmiyor. O nedenle sivri söylemlere başvuruyor şimdi de. Türban ve Genel Af konusunu da bu nedenle gündeme getirdi. Yoksa ne türban, ne de af konusunda net bir şey demiyor. “Türban”ı onlar çözemezmiş, Kılıçdaroğlu çözermiş… Onlar barış için örgütle görüşemezmiş ama Kılıçdaroğlu, barış zemini oluşacaksa genel af bile düşünürmüş! Var mı bunlarda somut bir ifade, yok. Laf olsun, torba dolsun diye “O yapamaz, ben yaparım” demek, çok bir şey ifade etmiyor.

 

Bir zamanlar, “Baykal gidene kadar CHP’ye oy vermem” dediğim için, sözüm söz, ilk seçimde oyumu Baykal’sız CHP’ye vereceğim. Ama Kılıçdaroğlu’na değil.

 

CHP, daha tutarlı yeni bir yapılanmayı gündemine almak zorunda.